Bilgisayarın mucidi
Osmanlı torunu kimdi ?
Isırıklı elma hangi olaydan esinlenmişti ?
Isırıklı elma hangi olaydan esinlenmişti ?
Mobil iletişimin
temelini belirleyen Holywood aktrisiyle
piyanist arkadaşı kimdi?
1984 yılında ne oldu
da kadınların bilgisayara ilgisi azaldı ?
iPod’u neden Japonlar
yapamadı da Amerikalılar yaptı ?
Teknolojik Yaygınlaşma Giderek Hızlanıyor
Son birkaç yüzyılda iletişim ve
ulaşımın gelişmesiyle dünya küçüldü. Radyonun dünyada 50 milyon kişiye ulaşması
38 yılda gerçekleşmişti, oysa televizyon 13 yılda, internet ise 4 yılda 50
milyon kişiye ulaştı. Benzer gelişme ülkemizde de yaşanmıştı. Matbaa ülkemize
271 yıl gecikmeyle 1726’da gelmişti, televizyon 40 yıl gecikmeyle 1971 yılında,
bilgisayar ise 10 yıl gecikmeyle 1960’da geldi.
Son yıllardaki teknolojik ürün ya
da servislerin kişilerce kullanımını incelesek bu sürenin aylara, haftalara
hatta günlere dek düştüğünü görmek şaşırtıcı olmayacak. Ayrıca hayatta herşey
sanallaşmaya doğru olanca hızla evriliyor. Dünya da kullanımda olan paranın
sadece %8’i banknot ya da bozuk para olarak tedavülde, gerisi bilgisayarların
sanal ortamlarında sizin adınıza saklanıyor.
Herşey Nüfus sayımında otomasyon gereksinimi ile başladı.
Aslında herşey ABD nüfus
sayımında otomasyon ihtiyacıyla başladı. ABD’de o yıllarda her 10 yılda bir
nüfus sayımı yapılıyor ve vatandaşlara 20 soru soruluyordu. Sorular arasında,
aile adı, cinsiyet, yaş, ırk, uzmanlık, yapılan iş, hangi ülkeden göç ettiği,
ülkede doğup doğmadığı, geçen sene okula gidip gitmediği, kör, sağır, dilsiz
olup olmadığı, babasının da ABD’de doğup doğmadığı gibi sorular vardı.
Oysa Osmanlı olarak bizim böyle
sorunlarımız yoktu. Osmanlı’da ilk genel sayım son dört padişahın dedeleri
Sultan II.Mahmud zamanında 1831’de yapılmıştı. Lağvedilen yeniçeri ocağı yerine
kurulacak yeni ordu için askere alınabilecek 14-75 yaş arası müslüman yetişkin
erkeklerle, cizye vergisi alınacak gayri müslim yetişkin kişilerin sayılmıştı. Tarihçi
İlber Ortaylı’ya göre Osmanlı’nın diğer dinlere inananlara din değiştirme
baskısı yapmamasının altında yatan önemli neden gayri müslimlerden alınan
verginin bütçede önemli bir yer tutuyor olmasındandı. Osmanlı bütçesinin bu
açığa tahammülü yoktu.
Joseph Marie
Jacquard’ın otomatik dokuma tezgahı, 1801
ABD’deki 1870 yılındaki nüfus
tasnifi 8 yıl sürünce yaklaşan 1880 sayımı için buna bir çare arandı. Çözüm Alman
asıllı MIT profesörü Herman Hollerith’den geldi. Önce delikli kartları tasarladı ardından
çizelge makinasını(Tabulating Machine) gerçekleştirdi. Aslında delikli kartlar
daha öncede çeşitli cihazlarda kullanılmıştı. Hani barda kovboyların
kızdıklarında ateş ederek susturdukları otomatik çalan piyanolar, 1801 yılında Joseph
Marie Jacquard’ın otomatik ipek dokuma tezgahı delikli kartlarla çalışıyordu. Çizelgeleme
cihazlarında veriler kartlara delindikten sonra kartların deliklerinden
karşılıklı pinler birbirini etkilemekte devre tamamlanınca da bellekteki
sayaçlar artırılmaktaydı. İlk çizelgeleme cihazları gerçekte birer toplama
makinasından başka bir şey değildi.
Herman Hollerith
(1860-1929)
Herman Hollerith’in
tasarladığı Tabulating Machine
Üstte Hollerith’in tasarladığı
kart, altta daha sonradan standart haline gelen 80 kolon kart
IBM’in Doğuşu
Hollerith 25 yıl boyunca cihazını
ABD Nüfus Dairesine kullandırdı. Cihazı satmayıp kiralıyordu. ABD’nin
kullanmadığı zamanlarda da diğer ülkelere kullandırıyordu. Nüfus Dairesi de her
kullanım için ciddi miktarda bedel ödüyordu. 1905 yılında ABD Nüfus Dairesi
Hollerith’den cihazı geliştirip hızlandırmasını ve kira bedelini azaltmasını
istedi. Herman bu teklifi kabul etmedi. Bunun üzerine Nüfus Dairesi
Hollerith’in eski elemanlarını kendi bünyesine alarak cihazı kendisi yaptı.
Elinden işi alınan Hollerith’in
şirketi Tabulating Machine Company, 1911 yılında finansal zora girdi ve Thomas
J.Watson tarafından satın alındı. Watson yeni şirketi kendi iki şirketiyle
birleştirerek CTR kısa adıyla Computing Tabulating Recording Company’yi kurdu.
Çizelgeleme cihazları yapmaya devam eden şirket 1924 yılında adını International
Busines Machines kısaca IBM olarak değiştirdi.
Ünlü Think sloganıyla
digital çağı başlatacak Thomas J.Watson
IBM şirketinin zaman
içerisinde kullandığı logolar
Yazılım Yerine Kablolu Kontrol Paneller Kullanılıyor
O dönemde nüfus sayımı, muhasebe,
bordro gibi her uygulama için ayrı bir çizelgeyici tasarlanıyordu. Dönem
donanımcıların devri. Her işin bilgisayarı ayrı. Bu durum doğaldır ki ekonomik
değil. 1928 yılında genel amaçlı sistemler yapabilmek için çizelgeleme
cihazına(Tabulating Machine) takılıp çıkartılabilen kontrol paneller
tasarlanmaya başlandı. Cihaza farklı bir işlem yaptırılacaksa başka bir panel
takılıyordu. Cihazın farklı kontrol panellerinin yerleştirildiği çekmecesi
vardı. Kablolarla bağlı kontrol paneller bir anlamda günümüz programlarının
eşleneğiydi.
Kablolarla bağlanmış
Kontrol Paneller, 1920
IBM 402 Kontrol
paneli, 1948
İlk Programcı Kontes Ada Lovelace
İngiliz araştırmacı Ada
Lovelace(1815 – 1852) matematik okudu. Hocası Charles Babbage'in geliştirdiği
Analytics Engine üzerindeki çalışmaları bir makine tarafından işlenmek üzere
yazılan ilk algoritmayı içerir. Bu nedenle Kontes Ada Lovelace bilgisayarlarla
hiç çalışmamış olmasına karşın ilk algoritmik yaklaşımı nedeniyle dünyanın ilk
programcısı varsayılır.
1979’da ABD Savunma Bakanlığı
NASA uzay çalışmaları için geliştirdiği programlama diline Ada’nın anısını
yaşatmak için Ada adı verildi.
Ada, 1835’de Kont William King ile
evlendiği için Kontes ünvanı almıştı. Sosyal yaşantısı araştırmaları kadar iyi gitmedi.
Alkol ve kumara düşkünlüğü nedeniyle 37 yaşında hayata veda etti.
Kontes Ada Lovelace
Ada’nın babası sansasyonel ve
renkli yaşamı ile bilinen, şiirde romantik akımın öncüsü ünlü İngiliz şair Lord
Byron’du. Byron, Antik Yunan uygarlığının ve sanatının hayranıydı. Henüz
Sümerlerin keşfedilmediği bu dönemde(1930lar) herşeyin başlangıcının Yunanlılar
olduğu sanılıyordu ve batı da müthiş bir Yunan hayranlığı yayılmıştı. 1930’larda
Sümerler keşfedilince uygarlık tarihi yeniden yazıldı. Byron kızı bir
yaşındayken eşinden ve ülkesinden ayrılarak Yunanistan’ın Osmanlı’dan ayrılma
sürecinde aktif rol aldı. Yunan bağımsızlık savaşı sırasında Yunanistan’da ateşli
bir hastalıktan 1824 yılında öldü.
Şair Lord Byron
Hesaplama Sonuçları da Kartlara Delinmeye Başladı
Zamanla çizelgeyiciler, kart
sıralayıcılar(sorter) ile birlikte kullanır hale geldi. Ardından seri halindeki
işlemler için sonuçlar da kartlara delinmeye başlandı. Bir işlemin sonucu
listelere basıldıktan sonra bu veriyi yeniden işlemek için yeniden kartlara
delip işlemek zaman kaybı oluşturuyordu. Çizelgeyicilere veriler önceden
delinmiş bir deste kart ile verilirdi. Makine bu kartları okur, kendisinden
istenilen sayma, toplama işlemini yapar ve istenilen sonucu yazıcıdan yazardı. Daha
sonraki modellerde bir işlemden alınan sonuçların başka bir işleme girdi
olmasını sağlayacak düzen geliştirildi. Böylece makineler sonuçlarını kartlara
delmeye başladılar. 1943 yılına
gelindiğinde ABD’de muhasebe işlerinde kullanılan 10 bin adet çizelgeyici
mevcuttu.
Kart delgi makinası
Kart sıralama
makinası (sorter)
Tabulating machine
Bildiğimiz Anlamda İlk Bilgisayar
Verileri seri halde işlemeye yönelik
arayış, belleğinde yapacağı işlemleri saklayabilen (program) cihaz ihtiyacı
yarattı. Bu konuda ilk çalışmaları ABD’de Iowa Üniversite’sinde Fizik profösörü
John V. Atanasoff ile doktora öğrencisi Clifford R.Berry gerçekleştirdi.
İkili 1939 yılında ABC(Atanasoff
Berry Computer) adını verdikleri, toplama ve çıkartma için mantıksal
işlemlerden yararlanan sistemi geliştirirler. Ancak dünya savaşının
patlamasıyla üniversitedeki çalışmalar durur.
Atanasoff-Bery’nin
ABC Bilgisayarı
II.Dünya Savaşı’yla Birlikte Beliren Yeni Gereksinimler
II.Dünya Savaşı’nda gemilerin
yerinin hesaplanması, torpido ve top atışlarında istikamet tayini çizelge
makineleri ile gerçekleştirmesi çok zor problemlerdi. Aslında ilk işe koyulanlar Almanlar olur. İnşaat mühendisi Conrad Zuse 1937 yılında Z1
ardından da Z2 hesaplayıcılarını yaptı. 1941 yılında genel amaçlı,
programlanabilen Z3 adlı bilgisayarını tasarladı ama Berlin’deki araştırma
laboratuarı İngiliz uçakları tarafından bombalanınca çalışmaları aksadı. Hollanda’ya
geçen Zuse orada arzuladığı çalışma ortamını bulamadı ve Almanlar bu yarışta
geriye düştüler.
Conrad Zuse (1910-1995) İnşaat Mühendisi, mucit
Zuse’nin 1945’de geliştirdiği yüksek
seviyeli Plankalkuel programlama dili Fortran’ın öncüsü kabul edilir. Zuse aynı
zamanda Dünyanın ilk satranj programını da yazmıştı. Kurduğu teknoloji şirketi sonradan
Siemens tarafından satın alındı.
Conrad Zuse’nin Z3
Bilgisayarı
II.Dünya Savaşının Gidişatını Değiştiren Efsane Kripto Uzmanı
Yapay zekanın babası kabul edilen
Alan Turing, 1912'de İngiltere'de doğdu. Daha16 yaşındayken Einstein ve
Newton’un çalışmalarını yorumlayabilecek yetkinlikteydi. Cambridge King
Kolej’de matematik ve elektronik alanlarında uzmanlaştı ve akademik kadroya
davet edildi. 1936 yılında Turing Machine adını verdiği yöntemle her türlü
problemin algoritmik bir biçimde çözülebileceğini ispatladı. Kriptoloji üzerine
akademik çalışmalarını sürdürürken 1939’da Birleşmiş Krallık’ın Almanya’ya
karşı savaş ilan etmesinin ertesi günü askere çağrıldı.
Alan Turing
Altı ay içerisinde Nazilerin
gizli mesajlarda kullandığı Enigma kodlamasını, 18 Mart 1940’ta kullanıma
sunduğu Bombe adını verdiği şifre çözücü ile çözerek Alman uçak ve
denizaltılarını etkisizleştirip II.Dünya savaşının gidişatını değiştirdi.
Bombe adı verilen
şifre çözücü
Hiçbir iyilik cezasız kalmaz sözünü
haklı çıkarırcasına Alan Turing’in başına enteresan bir olay geldi. Ülkesine
savaşı kazandıran çalışmalarından sonra 1952'de Turing sinemada bir genç ile
tanıştı. İkili birkaç kez birlikte oldular. Bir süre sonra sonra arkadaşı
Turing’in evini soydu. Polis soruşturmasında
hırsız ile Turing’in eşcinsel ilişkide olduğu ortaya çıktı. Turing inkar
etmedi. Eşcinsellik İngiltere’de yasadışıydı ve hapisle cezalandırılıyordu.
Turing ve arkadaşı mahkemeye verildiler. Mahkeme Turing’i suçlu buldu. Turing
ya hapis yatacak ya da hormon tedavisi olacaktı. 50 yıl önce Oscar Wilde'ın
başına gelenler tekrarlamıştı. Oscar Wilde hapsi seçmiş ve dört yıl zindanda tek
başına hapis yatmış bu sürede herşeyini kaybetmişti.
Alan Turing farklı bir yol seçti.
8 Haziran 1954’te temizlikçisi onu Manchester'deki evinde ölü buldu. Yatağının
yanında bir ısırık alınmış siyanürlü elma vardı.
Aradan yıllar geçtikten sonra ileride
dünyanın en karlı şirketi olacak bir bilgisayar şirketi kuruldu. Küçük şirket
kendisine bir ısırık alınmış elma figürünü logo olarak seçti. Elmanın
renkleride gökkuşağı renkleriydi. İlginç bir şekilde Apple'ın ilk
logosu(1976-1998) da eşcinsellerin rengi olarak bilinen gökkuşağı renkleriyle
bezenmiştir. Apple yöneticileri her ne kadar Turing'le ilgili bir logo ya da
renk tercihinde bulunmadıklarını iddia etseler de, söz konusu 'şehir efsanesi'
gerçek olarak kabul görmektedir.
Apple logosu (1976-1998)
Turing'in hayatı şimdiye kadar 3
farklı filmde konu edilmiştir. Aykırı bir kişiliğe sahip Stewe Jobs, acaba Apple
logosu olarak ısırılmış elmayı ve gökkuşağı renklerini seçerken bir efsane olan
Alan Turing’in anısını yaşatmak mı istemişti ?
Güzel Holywood Aktrisi ve Piyanist Hitler’e Karşı
Esas adı Hedy Lamarr değil, Eva
Marie Kiesler. Zengin bir yahudi bankacı ailenin kızı olarak 1914 yılında Viyana'da dünyaya
geliyor. Sanat eğitimi alıyor. Henüz 19 yaşındayken 1933 de Berlin’de çevirdiği
filmle dikkat çekiyor. Tüm arzusu film aktrisi olmak.
İlk evliliğini Avusturya'nın önde
gelen silah üreticilerinden Fritz Mandl
ile yapıyor. ve böylece dönemin diktatörlerinin çevresine giriyor. Davetlerde
Hitler elini öpüyor, Mussolini iskemlesini tutuyor. Dönem II.Dünya savaşı
öncesi. Eşi Mandl çok kıskanç. Karısını hiç yanından ayırmıyor, iş toplantılarına
da götürüyor. Büyük bir şato da yaşıyorlar. Eşiyle birlikte mecburen teknik
toplantılara da katılıyor, bir köşede oturup konuşulanlara kulak misafiri
oluyor.
II.Dünya Savaşı öncesi Avrupa’da Yahudilere
karşı baskılar artıyor. Lamarr eşinin kıskançlığı ve Nazilere yaptığı silah
satışlarından rahatsız oluyor ve 1937
yılında yaşadıkları şatodan kaçarak Londra‘ya gidiyor. Londra’da MGM film
yapımcısı ile görüşüyor ama yapımcıdan kontrat koparamıyor. Yapımcı zaten yarın
New York’a dönüyorum deyince hemen gidip kendisi içinde bilet alıyor. Bir iki
sonra transatlantiğin restaurantında karşılaşıyorlar. Yapımcıyı bu seyahat
sırasında ikna eden Lamarr bir anlaşma imzalıyor ve Hollywood’a gidiyor. Bu
arada adını Hedy Lamarr olarak
değiştiriyor. İlk filminde rolünü sorduğunda, yönetmen ona, sen sadece kameraya
bak ve gülümse yeter diyor. O dönemin filmlerinde duran bir güzel kadın ve
etrafında oynayan tiyatrocular var. Hollywood'da Spencer Tracy ve Clark Gable
gibi aktörlerle başrol paylaşıyor. İlk çevirdiği film ile yıldız oluyor.
Heyd Lamarr
Bu arada II.Dünya savaşının
başlamasıyla, çok sayıda Yahudi hayatlarını kaybetmeye başlamış.Kendi de bir Yahudi
olan Lamarr ben ne yapabilirim diye
düşünüyor. ABD müttefikleri desteklemek için Devlet tahvilleri çıkarıyor ve
tanınmış kişilerden satışı için destek istiyor. En önde Lamarr gidiyor ve
kampanyaya destek oluyor. Fakat Hitleri durdurmak için daha fazlası gerekli.
Savaş sırasında ülkeleri ticaret
filoları düşmandan korunmak için savaş gemilerinin eşliğinde seyrediyorlar. Müttefikler ve İtilaf
devletleri Atlas okyanusunda birbirlerinin ticaret filolarına denizaltılardan
atılan torpidolarla saldırıyorlar. Fakat
saldırılar isabetli olamıyor.
Askeri teknoloji alanında çalışan
mühendisler 1930'ların ortalarından beri torpillerin güdüm sistemiyle ilgili
sorunu çözmeye çalışıyordu. O günlerde torpillerin hedefe isabet oranı çok
düşüktü. Bir kez fırlatıldıktan sonra rotalarını korumak kolay olmuyordu.
Hedefe tam isabet için çok sayıda torpil atılması gerekiyordu. Torpilin radyo
sinyalleriyle yönlendirilmesi mümkündü, ancak bu sefer de tek frekans üzerinden
giden sinyalin yakalanması çok kolaydı. Radyo frekansı ile yönlendirmeli
torpidolarda, torpidoyu gönderen merkezin kontrol sinyali, aynı frekansda
düşman tarafından gönderilen başka bir sinyal ile kolayca bozulabiliyor ve
böylece torpido hedefi bulamıyordu.
Piyanist George
Antheil
Lamarr'ın, 1940 yılında Amerikalı
senksonize piyano eserleri besteleyen George Antheil ile tanışıyor. George eşlenik
çalınan sekiz piyano için besteler yapıyor. Kendisi ana temayı çalarken diğer
piyanolarda delikli kartonlarla kendi kendine çalıp ona eşlik ediyorlar.
Lamarr bir gece arkadaşına en
fazla kaç piyano için senkronize müzik yapabilirsin diye soruyor. Piyanist tuş
kombinasyonlarını sayıyor ve 88 diyor. Lamarr dene öyleyse deyince müzisyen o
kadar piyanoyu nereden bulacağız diye soruyor ?
Patent 1942
İşte o zaman Lamarr
aklındaki düşünceyi arkadaşına
anlatıyor. İkili bir süre birlikte çalışıyorlar. Sonra doğru ABD patent
dairesine giderek fikirlerinin US 2292387 A numarası ile patentini alıyorlar.
Lamarr’a göre, kontrol merkezi
ile torpido arasındaki frekans değişikliği sabit değilde rastgele değişen 88
frekansda olursa, düşmanın bu sinyali bozması imkansız hale gelebilirdi. 88
sayısı piyanodaki beyaz ve siyah tuşların sayısının toplamıydı.
Hitler’i nasıl durduracağız diye
düşünürken Lamarr’ın aklına patenti geliyor ve ABD savunma bakanını ziyaret ederek torpidolardan
korunmak için bir fikrinin ve patentinin olduğunu söylüyor. Bakan sizin
uzmanlığınız ne diye sorunca film artisiyim diye yanıtlıyor. Bakan herkes lütfen
kendi işini yapsın, sizde Holywood’a dönün ve film çevirin diyor.
Lamarr film çevirmeye devam
ediyor. Giderek yaşlanıyor ve gözden düşüyor. Sosyal hayatı tam bir felaket.
Altı kez evlenip boşanıyor, iki de çocuğu oluyor. Ancak 40'lı yaşlarında parası
bitiyor. 1966'da 10 bin dolara bir rol kapıyor. Yaşlanan bir divayı
canlandırması isteniyor. Derken Florida'da bir dükkandan bir çift terlik
çalarken yakalanıyor. Açılan dava düşüyor ama, bu arada film teklifi de uçup
gidiyor. Çocukları ile ilişkisi bozuluyor mahkemelik oluyor.
Lamarr ile Antheil’in patent
hakları zaman aşımından 1957'de sona eriyor. Lamarr'ın buluşu ilk kez ABD Deniz
kuvvetleri tarafından 1960'larda
Küba'nın kuşatmasında kullanılmaya hazırlandı ama Rusya ile savaş son anda
gerçekleşmeyince unutulup gitti.
1990’ların başlarında uydu
telefonları ortaya çıkınca tüm teknoloji uzmanları ve bilim adamları mobil
iletişimin korunması için yöntemler aradılar. Mevcut hiçbir yöntem ve çalışma
istenilen başarıya ulaşmayınca eski patentlere bakmak akıllarına geldi. Bu
sayede Lamarr ve Antheil’in patentini
uygulanabilir buldular ve tüm uydu telefonları bu teknoloji ile konuştu.
Patent süresi geçtiği için ikili
bu fikirlerinden hiçbir kazanç elde edemediler. 1990’ların ortalarına doğru Cep
telefonları ortaya çıktığında bu kez hiç tereddütsüz ikilinin yöntemi
benimsendi ve kullanıldı. Telefonları Bluetooth izledi. Bugün tüm mobil iletişimlerinin altyapısından
bir aktris ile piyanistin devrimci düşüncesi yatıyor. Lamarr, 19 Ocak 2000'de
85 yaşında öldü
İlk Araştırma Bilgisayarı – Harvard Mark I
ABC hariç 1943 yılına kadar
geliştirilen cihazlar belleklerinde program saklayamadıkları için bilgisayardan
daha çok çizelgeleyici tarzı cihazlardı. IBM tarafından 1937-1943 yılları
arasında Harvard Üniversitesi için geliştirilen araştırma bilgisayarı Harvard
Mark I isimli cihaz ise farklıydı.
Dünyanın İlk Ticari Bilgisayarı – ENIAC
1946 yılında, Pennsylvania
Üniversitesi’nden John Mauchly ve J.Presper Eckert’in geliştirdiği ENIAC
dünyanın ilk ticari bilgisayarı kabul edilir.
John Mauchly ve
J.Presper Eckert
Eniac bilgisayarının özellikleri:
- 167 m2 alan kaplıyordu
- 30 ton ağırlıkta
- 18.000 vakum tüp, 1.000 kapasitör, 7.000 direnç
- 150 kilowatlık ısı üretiyor
- 6 bin tuş ve soket ile yönetiliyor
- Saniyede 5 bin toplama, 357 çarpma, 38 bölme işlemi yapabiliyordu
- Soketlerin birbirine kablolarla bağlanmasıyla programlanıyordu
Altı kadın
programcıdan üçü Jean Jennings, Marlyn Wescoff
ve Ruth Lichterman ENIAC bilgisayarını programlama çalışıyor,
Pennsylvania Üniversitesi, 1946.
Gerçekte İlk Bilgisayarı Kim Geliştirdi ?
Eniac’ın tasarımcısı John William Mauchly 1941 yılında Iowa
Üniversitesine giderek fizikçi John Atanasoff’un konuğu olmuştu. Bu sürede
Atanasoff-Berry Computer(ABC) sisteminin
işleyişini gözlemlemiş, Atanasoff’un el yazmalarını okumuş ve bu doğrultuda
yayın yapmıştı.
Adlai Stevenson Dwight Eisenhower
John
W.Mauchly(1903-1995) John
Atanasoff(1903-1995
1973 yılında ABD mahkemesi
yapılan bir başvuru üzerine ENIAC’ın patentini iptal eder. Mauchly ile Eckert
ilk bilgisayarın mucidi değillerdir. ENIAC, ABC bilgisayarının temel fikirleri
üzerine geliştirilmiştir. Böylece John Atanasoff’un bilgisayarın mucidi olduğu
kabul edilir.
Bilgisayarın Mucidi John Vincent Atanasoff Kimdi?
John Vincent Atanasoff’un babası
1876 yılında Edirne’ye yakın Yanbolu’da doğmuş bir Osmanlı vatandaşı olan Ivan
Atanasoff’du. Bir Osmanlı kentinde dünyaya gelen Ivan Atanasoff, daha bir
yaşındayken, anne ve babasını Bulgaristan’ın bağımsızlık mücadelesi sırasında
Nisan ayaklanmasında yitirir. 1889’da amcasıyla birlikte ABD’ye göçer. Büyüyünce
matematik öğretmeni Iva Lucena ile evlenir. 1903 yılında New York’ta oğlu John
Vincent Atanasoff doğar.
John Atanasoff 1925'de Florida
Üniversitesi'nden mezun oldu. Lisansüstü eğitimini matematik alanında Iowa
Eyalet Üniversitesi'nde 1926'da aldı. Lisansüstü eğitimini tamamladıktan sonra,
Iowa Eyalet Üniversitesi'nde fizik ve matematik öğretmenliği görevini kabul
etti. Daha sonra Wisconsin Üniversitesi'nde doktora programına kabul edildi ve
böylece 1930 yılında Wisconsin Üniversitesi'nden doktora derecesini aldı
(teorik fizik alanında). Doktora tezinde (The Dielectric Constant of Helium),
karmaşık ve zaman alan birçok hesaplama yapması gerekiyordu. Atanasoff can
sıkıcı hesaplamalarına yardımcı olması amacıyla zamanının en iyilerinden bir
tanesi olan Monroe hesap makinesini kullandı. Buna rağmen bu makinedeki
kusurlar onu daha entelektüel bir hesap makinesinin gelişmesi ihtimalleri
hakkında düşünmeye yöneltti. Atanasoff teorik fizik alanında doktorasını
tamamladıktan sonra Iowa Eyalet Üniversitesi'ne döndü ve hem daha hızlı hem de
daha iyi bir hesap makinesi geliştirmek için çalışmaya başladı.
Atanasoff 1930'ların sonlarında
hala geliştirme yollarını arıyordu. 1939'da öğrencilerinden biri olan Clifford
Berry ile birlikte çalışarak, ilk elektronik dijital bilgisayarın prototipini
yani Atanasoff–Berry Computer (ABC)'ı geliştirdi ve inşa etti. Bu prototip
1942'de bütünüyle tamamlanmış olacaktı. ABC'deki ana fikir, lineer denklemleri
eş zamanlı çözmek için ikilik tabandaki matematiği ve boolean mantığı
içeriyordu.
ABC mikro işlemciye sahip değildi
fakat dijital hesaplamalar için kullanılacak elektronik bir aygıt gibi
tasarlanmıştı. Eğer II.Dünya Savaşı Atanasoff ve Berry'yi sekteye uğratmamış
olsaydı, ABC 1943'te bütünüyle tamamlanmış olacaktı. Her şeye rağmen bu
prototip günümüz bilgisayarlarına bir yol açmış oldu.
1941'de önemli bir olay
gerçekleşti. Atanasoff iş arkadaşı John W. Mauchly'i evine misafir olarak davet
etti. Atanasoff'un bilgisayar teknolojisi ile ilgili olan çalışmalarına çok
meraklı olan John W. Mauchly bu teklifi memnuniyetle kabul etti. Asıl önemli
soru bu ziyaret sırasında Atanasoff ile Mauchly arasında ne sızdığı çünkü
birlikte harcadıkları bu zamanın sonucu şimdinin tarihine iz bıraktı. Gerçek
bundan 26 yıl sonra ortaya çıktı, John W. Mauchly ve John P. Eckert 1942-1946
arasında ENIAC bilgisayarı geliştirirken Atanasoff'un icadını illegal olarak
kullanmışlardı. Bu gerçek ortaya çıkana kadar ENIAC ilk bilgisayar olarak
tanınıyordu fakat gerçekler bunun farklı olduğunu kanıtladı. Bu olay örgüsünü
kronolojik olarak sıraya koyarak hikâyelendirirsek;
J. Mauchly, Atanasoff'un
Ames'deki evinde 13-18 Haziran 1941'de misafir olarak kaldı. Bu ziyaret
sırasında, J. Mauchly vaktinin büyük çoğunluğunu Atanasoff ve Berry ile
birlikte ABC ve bilgisayar teorisi hakkında tartışarak harcadı. 3-4 gün boyunca
Atanasoff ile birlikte işyerine giden Mauchly, Atanasoff ve Berry'nin
bilgisayar üzerindeki çalışmalarını inceledi. Mauchly burada bilgisayarın
işleyişini ve çalışma evrelerini gözlemledi, ABC'nin işleyişi ve dizaynını
tanımlayan 35 sayfalık el yazmalarını okumasına izin verildi. Atanasoff ve
Berry, Mauchly'nin tüm sorularını yanıtladı ve bilgisayar ile el yazmalarıyla
alakalı detaylı tartışmalar yaptılar. Mauchly el yazmalarının bir kopyasını
beraberinde Pennsylvania'ya götürmeyi talep etti; fakat Atanasoff bunu
reddetti. 15 Ağustos 1941'de, Mauchly analog ve dijital hesap makineleri
arasındaki farkın geniş kapsamlı özetini yazdı. Bu özet Atanasoff'un ABC ile
alakalı elyazmalarıyla aynı fikirleri içeriyordu. 30 Eylül 1941'de, Mauchly
Atanasoff'a yazdığı mektupta, bilgisayarı ikisinin beraber geliştirdiğini iddia
etti.
19 Ekim 1973'te mahkeme kararıyla
ilk bilgisayar olarak kabul edilen ENIAC'ın 3 120 606 seri nolu patentini
geçersiz ve hükümsüz kabul ettiğini kanıtlara dayanarak beyan etti. Federal
yargı Mauchly'nin elektronik dijital bilgisayarı için ana fikrin Atanasoff
Berry Computer (ABC)'dan geldiği kararını verdi. Ayrıca yargı ilk dijital
elektronik bilgisayarı John Atanasoff ve Clifford Berry'nin Iowa Eyalet
Üniversitesi'nde 1939 ve 1941 yılları arasında kurmuş olduğunu kabul etti. Ve
böylece Atanasoff bilgisayarın babası olarak tanındı. 1995 yılında hayatını
kaybeden Atanasoff’un anısına Sofya’da heykeli dikilir.
ENIAC’dan UNIVAC’a
ENIAC’ın tasarımcıları Eckert ve
Mauchly 1947 yılında patent almak isterler fakat Pennsylvania Üniversitesi,
patent hakkının üniversiteye ait olduğunu belirterek bu isteklerine karşı
çıkar. Bunun üzerine bilgisayarın tanıtımından bir ay önce üniversite den
ayrılıp kendi şirketlerini kurarlar. İlk müşterileri, 1950 nüfus sayımı için
artık yeni teknoloji arayan ABD İstatistik Dairesi olur.
25 Eylül 1946’da Universal
Automatic Computer(UNIVAC) adını verdikleri bilgisayar sistemi için 350.000 $
alım sözleşmesi imzalanır. 1950 sayımında kullanılır. Bu arada Eckert ve
Mauchly manyetik teypleri veri depolama amaçlı olarak da ilk kullanan olurlar. Mauchly
1947 yılı başlarında uygulamalar için matematikçi işe alır. Ayrıca ilk
progralama dili olan Univac Short Code’u da geliştirir. Ama finansal olarak zor
duruma düşünce şirketleri Remington Rand tarafından satın alınır.
Eniac Bilgisayarı
Univac Bilgisayarı
UNIVAC’ın Televizyon Şovu
UNIVAC’ın popülerliğini artırıp
bilgisayarı yaygınlaştırmak isteyen Remington Rand şirketi temsilcileri
yaklaşan başkanlık seçim tahminlerini seçim gecesi UNIVAC’ın yapması için CBS
televizyonuna teklif götürürler. CBS Kanalı bu enteresan teklifi hemen kabul
eder. Televizyon tarihi açısından da bir ilk olacaktır.
4 Kasım 1952 akşamı, UNIVAC, CBS
televizyonu için ABD Başkanlık seçim sonuçlarını tahmin edecektir. Adaylar
Demokrat Parti’den Adlai Stevenson ile Cumhuriyetçi Parti’den Dwight
Eisenhower. Alman kökenli Eisenhower II.Dünya Savaşı’nda Müttefik Kuvvetler
başkomutanlığını yapmış popüler biriydi ama kamuoyu tarafından Demokrat parti
adayı Stevenson daha çok seviliyordu.
Seçim gecesi
Univac’ın başında sonuç inceleniyor
Saat 21’de TV sunucusu UNIVAC’a
kimin başkan seçileceğini sorar? UNIVAC’ın yanıtı şaşırtıcıdır ‘Seçimi az bir farkla General Eisenhower’in kazanacağını’ belirtir. Herkes şaşırır !!! Beklenti
Demokrat Parti adayı Adlai Stevenson’un açık ara seçimi kazanmasıdır. Bütün
kamuoyu yoklamalarında benzer sonuçlar
çıkmıştır. Bilgisayarda bir problem olduğu sanılır ve tahmini yenilemesi için
televizyon programına ara verilir. Mauchly’den Univac’ın programını incelemesi
istenir. Mauchly seçim modelini inceler ve programı yeniden çalıştır. Sonuç
gene aynıdır. Artık geri dönülmez bir noktada olduklarından sonucu CBS
televizyonundan açıklarlar. Herkes sonucu şüphe ile karşılar. Sabah sonuçlar
kesinleşince Eisenhower’un başkanlığı ilan edilir. Ertesi günkü gazeteler ‘Büyük Elektronik Cihaz, makinelerin insandan
daha akıllı olduğunu kanıtladı’ manşetleri ile çıkar. 24 saat içerisinde 22 adet Univac siparişi
alınır. Bilgisayar kendini kanıtlamıştır.
Türkiye 1975-1976 Lig Şampiyonu Elektronik Beyin
1975 yılı devre arasında, TRT,
Ege Üniversitesi Elektronik Hesap Bilimleri Enstitüsü Başkanı Prof.Dr.Oğuz
Manas’ı ziyaret ederek TFF 1. lig şampiyonunu tahmin etmesini ister. Oğuz Hoca,
geçmiş verileri bize verirseniz istatistik modeli kurar ve doğru tahmini
yapabiliriz der.
Prof.Dr.Oğuz Manas
Ligin devre arasındaki puan
durumu şu şekildedir. Fenerbahçe en yakın takipçisinden beş puan önde liderdir.
Ligin sürpriz takımlarından Balıkesirspor dördüncü sıradadır ve Lige bir yıl
önce çıkmış Trabzonspor’da orta sıralardadır. Program tahminlerini sıralar: Lig
şampiyonu Trabzonspor olacak, Balıkesirspor ve Ankaragücü’de küme düşecek.
TRT’in spor programında tahminler
yayınlanır ama spor kamuoyu tahminlere inanmaz. Ama Mayıs sonunda lig
bittiğinde herkesin şaşkınlığı içinde bilgisayarın haklılığı ortaya çıkar.
Bilgisayarın tahminleri doğru çıkmış şampiyon takımı ve küme düşecekleri
bilmiştir. Bu başarılı tahmin sonrası Prof.Dr.Oğuz Manas’a birçok tahmin önerisi
gelir ama Hoca hepsini reddeder ve TRT’ye de bir daha 10 sene bana uğramayın
der.
10 yılın dolmasını iple çeken TRT
Spor Dairesi 10 yıl sonra Hoca’nın kapısını bir kez daha çalar. Hoca önce
tahminde bulunmamak için direnir ama daha önce söylediği söz hatırlatılınca
tahminde bulunmayı kabul eder. Yapılan çalışma sonucunda 1986 yılı şampiyonunun
Galatasaray olacağı tahmin edilir. Ligi başından beri Beşiktaş lider olarak
götürmektedir. Galatasaray ise genellikle ikinci durumdadır. Son maçta Beşiktaş
kendi evinde Denizlispor ile oynamaktadır ve beraberlik bile Beşiktaş’ın
şampiyon olmasına yetecektir. Maçın 87. dakikasına kadar durum sıfır sıfır
beraberedir. Soldan ceza sahasına yakın çaprazdan Denizlispor bir frikik
kazanır. Denizlispor’lu Erol frikiği sol ayağıyla kullanır. Barajı geçen top
filelerle kucaklaşır. Maçta başka gol olmaz ve Beşiktaş bir sıfır yenilir.
Galatasaray rakibini yenmiş ve şampiyon olmuştur. Beşiktaş için hüzün,
Galatasaray için mutluluk sağlayan sonucu bilgisayar gene bilmiştir. Artık
herşeyin bilen bir elektronik beyin vardır. Bugün artık business intelligence,
datamining, big data analytics olarak adlandırdığımız alana eskiden uygulamalı
istatistik deniyordu ve Ege Üniversitesi Elektronik Hesap Bilimleri Enstitüsü
bu konularda çok uzmanlaşmıştı. Uçaktan çekilmiş hava fotoğraflarından ekili
tarlaların durumu bilgisayarda analiz edilerek ürün tahminlenmesinde
bulunabiliniyordu.
IBM Dünyayı Maviye Boyuyor
1940’ların başında çizelgeyici
teknolojisi artık sona gelmişti. Remington Rand’da IBM’in aleyhine sürekli
pazar payı artırıyordu. IBM’in birşeyler yapması gerekiyordu. Yönetim Kurulu
üyeleri ve Başkanın oğlu Watson Junior bilgisayar işine girilmesini
önermelerine karşın IBM Yönetim Kurulu Başkanı J.Watson Senior bilgisayara
inanmıyor ve değişime karşı çıkıyordu. Ansızın II.Dünya Savaşı’nın patlamasıyla
durum değişti. Oldukça milliyetçi bir kişi olan IBM Yönetim Kurulu Başkanı J.Watson
Sr, II.Dünya Savaşı çıkınca ABD hükümetine bizden ne istersiniz diye sordu.
Beyaz Saray’ın yanıtı netti. Bize bilgisayar üretin. Emir büyük yerden gelmişti,
artık hayır demek mümkün değildi. IBM hemen çalışmalara başladı ve 1953
Nisan’ında Defense Calculator 701 koduyla bilinen ilk bilgisayarını üretti.
Adından anlaşılacağı gibi ordu için üretilmiş bir bilgisayardı.
Thomas Watson Jr, Time
degisi kapağında, 28 Mart 1955
Bu yıllarda ürün
pozisyonlanmasında IBM daha stratejik davrandı. Daha ucuz, daha kolay kullanılabilen
ve mevcut delikli kart makinelerine kolayca entegre edilebilen sistemler
üretti. O dönemde Remington Rand teknolojik olarak daha üstün olmasına karşın
IBM müşterilerine biz sizi geleceğe daha güvenli ve yumuşak geçiş ile
taşıyacağız mesajını verdi. Müşterilerin kabulü de bu yönde oldu. IBM bir
sonraki modeli olan 650 ile 10 yıl
içerisinde altı kat ciroya ulaşacaktı. Dünya maviye boyanmıştı. IBM 650
Türkiye’ye gelen ilk bilgisayar olacaktı.
Vakumlu Lambalardan Tümleşik Devrelere
Bilgisayarların evrimi vakumlu
tüplerden transistörlere oradan da tümleşik devrelere geçiş ile devam etmiştir.
İlk elektronik cihazlar 1904
yılında geliştirilen vakumlu tüplerle çalışıyordu. Oldukça fazla elektrik
tüketen bu lambalar pillerle çalışmıyordu dolayısıyla bu cihazlar sabit olarak
bir yerde durması gerekiyordu. Bell
Laboratuarları 1947 yılında ilk tansistörü geliştirerek elektronik çağı
başlatmıştı. Vakumlu lambalara kıyasla çok daha küçük olan ve pil ile de
çalışabilen transistörler çok daha uzun ömürlüdür. 1947-1954 yılları arasında
transistörlerlerde iletken maddesi olarak Germanium kullanılıyordu. 1954
yılında Texas Instruments şirketi Silicon’un daha iyi bir iletken olduğunu
keşfederek transistörlerde kullanmaya başladı. 1958’de transistörlerin yerini
tümleşik devreler aldı. Silikon yongalar o kadar küçülmüştü ki, ısı problemi
minimuma inmişti.
1954 yılında Texas Instruments,
Kaliforniya’daki fabrikasında transistörleri silikon kullanarak üretmeye başladığında
çoğu donanım şirketi üretim tesislerini, transistör satın aldığı Texas Ins.
fabrikasına yakın yerlere kurar. Bundan dolayı bu vadiye Silikon Vadisi (SILICON
VALLEY) adı verilir.
Programcı Krizi
1950’lerde aynen 1908 yılında
Henry Ford T serisi aracı ürettiğinde şöför bulamaması gibi programcı
bulunamıyordu. Yazılım olmadan bilgisayar, sürücüsü olmayan bir arabaya
benzemekteydi. Bir işe yaramıyordu.
Osmanlı’da otomobil serüveni
II.Abdülhamid’e hediye edilen iki otomobil ile başlar ama herşeyden şüphelenen
II.Abdühamid bu araçları kullanmaz. Bir süre sonra zenginlerde tek tük otomobil
görülmeye başlar. Bunlardan en erken davranan da Basra Mebusu Zehirzade Ahmet
Paşa’dır. Satın aldığı otomobilini kullanması için seyisi Acem Abdurrahman’ı
seçer. Daha önce atlı arabasını kullanan acem seyis şimdi şöför olmuştur.
Trafik kültürünün henüz oluşmadığı o dönemde acemi şöför acem Abdurrahman dar
yollarda tavukları kedileri köpekleri eze eze geçerken halkta tedirgin
yaratmıştı. Araba gözüktüğünde herkes acem geliyor acem geliyor diye bağrışarak
kaçıyordu. İşte bu bağırış zamanla acemi olarak dilimize girdi.
Programcılığın zor yanlarından
biri de bilgisayarlara komutların konuşma dili yerine farklı bir dille
verilmesidir. Harf ve rakamlardan oluşan komutların ve verilerin ikili
düzendeki kodlarının bilinmesi gerekiyordu. Oysa insanoğlu MÖ 3200’lerden beri
ondalık sistem kullanıyordu. Bir ve sıfırlardan oluşan ikili sisteme alışmak
kolay değildi. Ayrıca ikili sistemi hexadecimal yani 16 lık sistemle gösterim
şekli de vardı ve bilgisayar firmaları da bu alanda EBCDIC ve ASCII adı verilen
iki ayrı kodlama tekniği kullanıyordu.
Alttaki tabloda aynı ifade ikili sistem ve EBCDIC ile ASCII kodlamasıyla
gösterilmiştir.
Üst Seviye Programlama Dilleri Geliştiriliyor
Makine diliyle program yazmanın
zorluğu anlaşılınca daha üst seviye, kolay öğrenilebilen programlama dilleri
geliştirme ihtiyacı oluştu. Bu alanda yıllar içinde belki binlerce programlama
dili geliştirdi. Her biri belirli işlemleri daha kolay programlamak için
tasarlanmıştı altta tabloda genel kabul görmüş programlama dilleri ortaya çıkış
tarihlerine göre veriliyor.
Cobol Dilinin Büyükannesi Grace Hopper
ABD’de 1906 yılında doğan Grace
Hopper, Matematik ve fizik okudu, PhD derecesi elde etti. ABD Deniz
Kuvvetleri’nde iç hizmetlerde Amiral rütbesiyle çalışırken Harvard Mark I ve
UNIVAC sistemlerinde programlama yaptı.
Grace Hopper hayatı boyunca 30
ayrı üniversiteden onursal doktora ödülü almıştı. 1959 yılında COBOL
programlama dilinin geliştirilmesini sağladı.
Odasında ters yönde çalışan bir
saat vardı neden bu saati kullanıyorsunuz diye sorulduğunda: ‘İnsanlar değişime karşı alerji
duyuyorlar. Biz her zaman bu şekilde
yaparız demeye ise bayılıyorlar. Bu nedenle duvarımdaki saat, saatyönünün
tersine çalışıyor’ . diye yanıtlamıştı. Neden Cobol dilini geliştirdiniz
sorusuna ise ‘Sayılarla aram iyi değildi,
bilgisayarla sözel iletişim kurmak istedim’ demişti.
Bankaların Kabusa Dönmüş Çalışma Ortamları
1950’lerde Dünyanın en büyük bankası
olan Bank of America’nın genel merkezi Kaliforniya’daydı. Bankada bir günde 8
milyon çek işleniyordu ve çeklerin üzerinde numara yoktu. Çeklerin, çeki yazan
müşterinin ad soyadına göre tasnif edilmesi gerekiyordu. Bu sıkıcı işte çalışan
banka operasyonunda çalışanlar delirmek üzereydi. İşe yeni başlayanlar dokuz
aydan fazla çalışmak istemiyordu. Yapılan simulasyon çalışmalarına göre beş
yılda Kaliforniya bölgesindeki lise mezunu kadınların üçte birinin banka adına
çalışması gerekiyordu.
GE tarafından
geliştirilen MICR kodu
Banka bu sorunun çözümü için
General Electric firmasına başvurdu. GE çalışmaları sonucunda MICR(manyetik
mürekkebli kod) kodunu geliştirdi ve çeklerin üzerine bu kod ile müşteri ve çek
numarasının yazılmasını sağladı. Böylece bilgisayarlar bu kodu okuyup
işleyebilecek yeteneğe kavuştu. 1967 yılına gelindiğinde ABD’deki tüm
bankaların %95’i çek işlemlerinde artık
bilgisayardan yararlanıyordu. MICR kodlama tekniği hala çekler üzerinde
kullanılmaya devam ediyor.
ABD Tarihinin En Büyük Yatırımı Sistem/360
IBM 1960’ların başında beş milyar
$ yatırım kararı alır. Hedef bilimsel ve ticari amaçlara hizmet eden Sistem/360
bilgisayar sistemini geliştirmektir. Bu ABD Hükümetinin atom bombası projesi
için harcadığı miktarın iki katına denk gelen bir yatırımdır. IBM, ABD
tarihinde en büyük girişimci riskini alan şirket olmuştur. Yapılan başarılı
çalışmalar sonucunda 7 Nisan 1964’te Sistem/360 dünyaya tanıtılır. Sistem/360
dünya üzerinde en başarılı olmuş ve en yaygın kullanılmış büyük bilgisayar
sistemidir. IBM bundan sonra her 10 yılda bir yeni bir bilgisayar sistemi
tanıttı. 1970’lerin başında Sistem/370, 1980’lerde 308X serisi, 1990’larda
Sistem/390.
IBM Sistem/360
1965’de Bilgisayar pazarı IBM
tarafından domine ediliyordu. IBM’e pamuk prenses(White snow) takip eden
bilgisayar şirketlerine yedi cüceler deniyordu. Zaman içerisinde firmaların
çoğu sektörden çıkmak zorunda kaldılar.
Dünyalıyı Aya Götüren Yazılım
Mühendisi
Margaret Hamilton, Apollo 11
programında, Sistem/360 sistemlerinde çalışan 145,000 satır assembly programını
tasarlamış, geliştirmiş ve yazılım ekibini yönetmişti. 1960’da MIT’de programcı
olarak işe başladı, 1961’de ABD Başkanı John F.Kennedy uzay programını
açıklayınca, uzay projesine katıldı. İlk kez kullanılan taşınabilir bilgisayarı
programlayan ve Software Engineer ünvanını ilk kullanan kişidir.
Margaret Hamilton
boyuna kadar uzanan uzay programı için yazdığı program listesiyle
PC Dünyaya Tanıtılıyor
1982 Machine Of The Year
Time dergisi 3 Ocak 1983 tarihli
sayısında bir geleneği yıktı ve her sene seçtiği yılın adamı yerine ‘Machine of
the year‘ seçti.
Programların Yarattığı Riskler
1980 ve 1983 yıllarında ABD ve
Rusya erken uyarı sistemleri yazılımlarındaki hatalar nedeniyle füze
saldırısına uğradıklarını raporladılar. Belki de şans eseri karşılıklı olarak
kırmızı düğmelere basılarak savaş başlatılmadı.
1999 yılında Mars gezegenine gönderilen
uzay aracı için hazırlanan sistemin bazı modülleri İngiltere’deki bir firmaya
outsource edilmişti. Uzay gemisinin sensörleri uluslararası metrik ile
çalışırken İngiltere’deki geliştirilen program İngiliz metriklerine göre
programlanınca iniş yapmaya çalışan uzay gemisi Mars’a çarparak parçalandı.
Uzay gemisinin Mars’a ulaşması bir yıl sürmüştü ve metrik probleminin yol
açtığı zarar 327 milyon $ dı.
NASA, ozan tabakasının delinip
delinmediğini ölçmek için güney kutbu Antartika’ya bir araştırma laboratuarı
kurdu. 1978’den başlıyarak 1985 yılına kadar veri toplanmaya çalışıldı. 1985
yılında hiç veri toplanmadığı gözlemlenince daha detaylı inceleme yapıldı. Veri
toplayan programın gelen verileri kabul edilen sınırların dışında olduğu görüp
dikkate almadığı anlaşıldı. Ozan deliği tahminlerin çok ötesinde büyüktü ve gelen
veriler öngörülenden farklı olduğu için hatalı varsayılarak kayıt edilmiyordu.
4 Haziran 1996 tarihinde Ariane 5
uzay aracı kalkıştan kısa bir süre sonra infilak etti. Ada dilinde yazılmış
programda 64-bit floating point değişkendeki değerin 16-bit integer değişkene
ataması sırasında taşma olmuştu. Programlama hatasının zararı 500 milyon $’.
1984 Yılından Sonra Kadınlar Neden Bilgisayardan Uzaklaştı?
Bugün bilgisayar dünyası erkekler
tarafından domine edilmiş durumda oysa 1984 yılına kadar böyle değildi.
Bilgisayarların gelişimine damga vurmuş pek çok kadın vardı. Sonra birşey oldu
ve kadınlar bilgisayar eğitimini tercih etmemeye başladılar.
Kadınların tercihlerinin
değişmesinin nedeni kişisel bilgisayarların yaygınlaşmaya başlamasıydı. İlk
kişisel bilgisayarlarda biraz word processing yapılabiliniyor çokca da oyun
oynanıyordu. Tasarlanan ilk oyunlarda erkek çocukların ilgisini çeken oyunlardı.
Bilgisayarın gizemli dünyası erkek oyucağına dönüşmüştü. Kızlar bu cihazdan
hızla uzaklaştılar. Ailelerin bakışları da benzerdi. ABD’de üniversitelerde
öğrenci velilerine yapılan anketlerde çoğunluk bilgisayarı oğlunuza mı
alırsınız kızınıza mı sorusuna oğlumuza diye yanıt vermişlerdi.
Üstteki reklam o yıllarda basında
sıkça görülmüştü. Kişisel bilgisayarın erkek çocuğun oyuncağı olduğu beyinlere
kazınıyordu. Başarılı da olunmuştu.
iPod’u Neden Japonlar Yapamadı da Amerikalılar Yaptı ?
Apple 2001’de iPod’u
tanıttığında, Güney Kore yapımı MPMan adlı mp3 çalar üç yıldır piyasadaydı.
Japon cep telefonlarının e-mail ve internet fonksiyonları vardı. Çoğu Japon
internete cep telefonundan erişiyordu.
2002 yılında Sharp J-SH51 mobil
telefonun MP3 ve kamera özelliği bile vardı ama bilgisayara bağlanmıyordu.
Çünkü Japonların evlerinde kişisel bilgisayar yoktu. O zaman cep telefonunuza
müziği nasıl indireceksiniz? SD kartlar bu amaçla tasarlandı. SD kart kasetin
yerini almıştı.
Batıda ise ev bilgisayarı tüm
cihazların merkezindeydi. MP3’ler, digital fotoğraflar ev bilgisayarında
saklanıyor ve kolayca istenilen mobil cihazlara aktarılabiliniyordu. Stewe
Jobs, ekosistemi oluşturan geniş band kullanımı, iTunes ve Music Store olmadan
mp3’ün bir değer yaratmayacağını biliyordu o nedenle sabırla doğru zamanı
bekledi. Kolay, kullanıcı dostu
yazılımı, zarif tasarımıyla iPod tüm pazara egemen oldu.
Türkiye’de Bilgisayar Kullanımı
Ülkemize ilk gelen teknoloji
şirketi NCR’dır. NCR 1902 yılında faaliyete geçer, ağırlıklı olarak yazarkasa
satmaktadır. Tahtta Sultan II.Abdülhamid var ve henüz II.Meşrutiyet bile ilan edilmemiştir.
Türkiye İstatistik Enstitüsü ve
Ziraat Bankası’nda 1935 yılından itibaren Remington Rand marka delikli kartlar
ve çizelgeleme cihazları kullanılıyor. IBM TURK şirketi ise Türkiye’de
faaliyete, 1938 yılında Ziraat Bankası’na IBM 405 çizelgeyicisinin kurulmasıyla
geçer. Türkiye’nin ilk yerli sermayeli bilgi teknolojileri şirketi 1945 yılında
Koç Ticaret Büro Levazımatı AŞ (Koç Borroughs, Koç Unisys, KoçSistem) adıyla
kurulur. Günümüzdeki adı Koç Sistem.
Devlet Karayollarının Misyonu ‘Gitmediğin Yol Senin Değildir’.
1950’lerde Demokrat Parti
döneminde karayollarının geliştirilmesi için adeta seferberlik ilan edilir. ABD
yardımlarıyla da desteklenir. Ama 10 km yolun ilk hesabını 2 mühendis ve iki
hesapçı 4 ayda yapabiliyordu. Dengeleme
aşamasındaki her optimizasyon tekrarı da üç ay sürüyordu. Ekonomik yol inşaat
hesabı yapmak çok zaman alıyordu. Ülkemizin de çok sayıda yola ihtiyacı vardı.
ABD ise yol yapımlarında 1956’dan
beri bilgisayarlardan yararlanıyordu. Karayolları Genel Müdürlüğü devrimci bir
karar alarak, 1960 yılında ülkemizde bilgisayar kullanan ilk kurum olur . IBM
650 sisteminin kullanımına karar verilir. Bu dönemde IBM Türk şirketinin genel
müdürü İnşaat mühendisi Gündüz Pamuk’tur. Gündüz Pamuk, cumhuriyetin ilk
yıllarının önemli yol mütehatinin oğlu ve Nobel ödüllü edebiyat yazarımız Orhan
Pamuk’un da babasıydı.
Karayollarına satın alınan
bilgisayarın o kadar uzun süreli kullanılacağı düşünülürki bilgisayar için 99
yıllık bakım desteği istenir. IBM bu isteği şaşkınlıkla karşılar ama sonuçta
kabul eder.
İlk kez Sivrihisar – Polatlı yol
inşaatının hesaplamalarında kullanılan IBM 650 sistemi yanıp sönen 2 bin kadar
lambasıyla, bir insanın 20 günde yaptığı işi, tek başına bir saatte yapınca
herkes hayretler içinde kalır ve insanlar O’na hemen bir isim bulur: Elektronik
Beyin
IBM Sistem 650 özellikleri:
- Lambalı (transistör öncesi)
- Her biri 10 karakter ve 1 işaretten oluşan ikibin sözcüklük Tambur bellek
- Dakikada 78 bin toplama-çıkartma, 5 bin çarpma ve 138 bin mantıksal karar verebilme özelliği,
- Delikli kart ile bilgi girişi ,
- Özel kablolarla bağlanan kontrol paneller ile çevre ünitelerinin ve uygulamaların çalışması,
- Assembler ve Fortran programlama dilleri ile programlama
Çetin Altan 1960’da soruyordu: “Biz Allahın verdiği beyni kullanamazken,
Amerika’nın verdiği beyni nasıl kullanacağız?”
O yıllarda bir gece geç saatte
zilinde Operatör yazan bir evin kapısı çalınır. Ev sahibi telaşla kapıyı
açtığında karşısında hasta çocuğu kucağında komşusunu görür. Hayrola bir şey mi
oldu diye sorunca. Komşu ‘kızımız
hastalandı hastahaneye götüreceğiz ama belki önce sen bir bakabilirsin diye
düşündük‘ der. Ev sahibi Karayollarında Bilgisayar Dairesinde çalışan
sistem operatörüdür ve ziline aynen doktor, mühendis gibi Operatör diye
yazmıştır. Komşusu ise operatör sözcüğünü yalnızca doktorlar için
kullanıldığını bildiğinden komşusunu hekim sanmıştır.
Geçmişin Outsourcing Hizmeti : Servis Büro
O dönemde ayda birkaç gün çalıştırılacak,
muhasebe, bordro işlemleri için bilgisayar yatırımı yapmak ekonomik değildi.
Bilgisayar özel şirketler için ciddi bir yatırımdı.
Kartlara ya da diskete aktardığı
verisini ve programını taşınabilir disk’e yükleyen Şirket, Servis Büro’da bilgisayardan
zaman kiralayarak programını çalıştırır, çıktılarını yazdırıp şirketine
dönerdi. Servis Büro sahipleride bilgisayar sisteminin kullanım saatlerini
müşterilerine faturalandırıyordu. Yani kullandığın kadar öde. Bugün çokca
konuştuğumuz dış kaynak kullanımı gibi bir düzen kurulmuştu. Taksi yerine
dolmuş kullanmamız gibi bize özgü yaratıcı bir iş modeliydi.
ODTÜ Yeşili Bilgisayara Tercih Eder
ODTÜ 1963 yılında Bilgisayar
Merkezi kurmak için MIT’den iki Türk İnşaat mühendisi Şenol Utku ve Cenap Oran’ı
ODTÜ’ye davet eder. Çalışmalar sonucunda IBM 1620 kullanılmasına karar verilir.
Sipariş verilir.
Cihaz üretilir, üniversiteye
gönderilmeden önce bedelinin ödenmesi gerekir. Ödeme onayı verecek Rektör Kemal
Kurdaş’a proje anlatılır. Rektör ‘Elimdeki
parayı ODTÜ’yü ağaçlandırmak için kullanıyorum, yeni bütçe döneminde ödeyelim’ diye projeyi askıya alır.
Türkiye’nin en büyük kampusu
ODTÜ’de 7.543 hektar alan öğrencilerin çabalarıyla ağaçlandırılır. Kampüs bir
ucundan diğer ucuna 20 km. Bilgisayar merkezi bir sonraki yıl kurulur ama bugün
Ankara nefes alıyorsa bu çabalar sayesindedir.
Bilgisayarların Üniversiteye Girmesi
ODTÜ vazgeçince, MIT’den gelen
uzmanlar hemen İTÜ’ye başvurarak IBM 1620 bilgisayarı ile Bilgisayar Merkezini
kurabileceklerini söylerler. Üniversite yönetimi kabul eder. Böylece 1964
yılında üniversiteler arasında ilk bilgi işlem merkezi İTÜ’de kurulmuş olur.
ODTÜ, ertesi yıl IBM 1620-II
modeli bilgisayar ile ikinci üniversite olur. Teknik Üniversitelerin
bilgisayarlaşmada liderlik yapmasının nedeni İnşaat Mühendisliğinin bilgisayara
olan gereksinimiydi.
Kara Kuvvetleri Komutanlığı Bilgisayar İhalesi
1965 yılında Kara Kuvvetleri
Komutanı Orgeneral Cemal Turan’dır. Bir yıl sonra Genel Kurmay Başkanı olacak
Turan paşa sertliğiyle meşhurdur. Erzurum’dan Ankara dönmek için uçağa
bindiğinde Esenboğa’da Paşayı karşılayacak komuta ettiği komutanlar önlerini
iki kez iliklerdi.
Kara Kuvvetleri’ne bilgisayar
alınmak istenmektedir ama bu ihaleye çıkılması için de Paşa’nın onayı
gereklidir. Turan Paşa’yı ikna edebilmek için Paşa’yı DSİ’deki IBM/360
sistemini görmeye gitmeyi razı ederler.
Yıllar öncesinden Cemal Turan
Paşa’nın Kara Kuvvetleri için yazdığı bir marş vardır. Subaylar, Paşa’yı hoşnut
etmek için DSİ programcılarından bu marşı bilgisayardan çaldırmalarını rica
ederler. DSİ programcıları ilave olarak Paşa geldiğinde satır yazıcıdan Atatürk
portresi ile Türkiye haritası da üretirler. Marşı dinleyip, çıktıları inceleyen
Paşa, bilgisayarın yeteneklerine hayran kalır ve ihaleye onay verir.
Bilgisayarda yapılan ödev kabul edilmiyor
İTÜ Bilgisayar Mühendisliği
Bölümü öğretim üyesi Prof.Dr. Eşref Adalı anlatılıyor: 1960’lar İTÜ de öğrenciyiz, hocamız
çözümünde trigonometri, logaritma kullanılması gereken zor bir problem
verdi. Bilgisayar sistemleri yeni kurulmuş, bizde yeni Fortran öğrenmişiz. İki
arkadaş ödevi bilgisayarla yapmaya karar verdik. Bu bizim içinde bir meydan
okuma olacaktı. Uzun uğraşlar sonucunda ödevi hazırladık ve hocamıza sunduk.
Hoca bilgisayar çıktısına baktı ve bize dönüp: ‘Bunu sizi yapmamışsınız ki
bilgisayar yapmış. Ödevinizi kabul etmiyorum’ dedi.
1970’lerin Başından Bir
Delikli Kart Hikayesi
Sonradan IBM Genel Müdürlüğü
yapacak Miray Tekelioğlu 1970’lerden bir anısını paylaşıyor: IBM Disk Operating System(DOS) IBM’in efsane
işletim sistemlerindendir. Adından da anlaşılacağı gibi disk üzerinde yüklüdür.
Ama DOS’un yeni versiyonları da herbiri 2 bin kart içeren kart desteleriyle
gelirdi. Uygulama programları ise delikli kartlar ile her seferinde sisteme
yeniden yüklenirdi.
Miray Tekelioğlu, IBM
Ankara’daki bir müşteri için IBM/360’ın yeni versiyonu geldi. Her kart
destesinde iki bin kart olurdu. Zor bela kart destelerini gümrükten çektik.
Sisteme yükledik ama sistem çalışmadı. Araştırmamızdan birşey bulamayınca yeni
versiyonu yurt dışından yeniden talep ettik. İkinci kart destesiyle de sistemi
ayağa kaldıramayınca delikli kartları tek tek incelemeye başladık. Sonunda ilk
desteden üç, ikinci desteden dört kartın eksik olduğunu tesbit ettik. Bu
kartları yeniden delip hazırlayınca sistem çalıştı. Ama biz altı ay gecikme
yaşamıştık.
Birkaç ay sonra tesadüfen gerçeği öğrendik. Gümrük memuru hayatında ilk
kez gördüğü kart destelerinin gümrük çıkış işlemlerini hazırlarken ileride kendisi
için sıkıntı çıkmasın diye ilk desteden üç, ikinci desteden dört kartı gümrük
pozisyon formuna iliştirmek için almıştı.
1970’lerin Ortasında Tüfek İcat Oldu Mertlik Bozuldu
Erkal Alyanakoğlu, 1962 yılında
IBM de çalışırken panel bağlıyarak program yazıp, sigorta poliçelerinin
bilgisayar yardımıyla düzenlemesini sağladı. Paylaştığı bir anısı:
1970’lerin ortalarında assembler ile program yazıyor, kartlara delip
sisteme okutuyoruz. Programda hata çıktığında her seferinde bilgisayarın
başından kalk, git yeni kart del, sonra
tüm süreci yeni baştan tekrarla . Buna sabredemiyorduk.. Programda herhangi
değişiklik yapmak gerektiğinde genellikle yeniden karta basıp herşeyi baştan
başlatmak zor geldiğinden bellek üzerinde programın kaldığı yerden başka bir
adrese branch edip orada yapılması gerekeni yapıp programın kaldığı yere
dönüyorduk. Bilgisayarın belleği oyun tahtamız olmuştu.
Erkal Alyanakoğlu, IBM
1976’da IBM, Sistem 3 adı verilen sistemi getirdi. RPG diliyle
programlanıyordu ve bellekte işlem yapmak kısıtlanmıştı. Bunun üzerine baktım
tüfek icat olmuş mertlik bozulmuş ben bu sistemleri öğrenmeyeceğim dedim ve
kapıyı çarpıp çıkıp gittim. Teknik
çalışmalarımın sonu oldu.
Ülkemizin İlk Online Uygulamaları
Recep Göknil ABD’de döndükten
sonra THY’nin online rezervasyon sistemi kurmak için THY Bilgi İşlem Müdürü
olarak göreve başlar. KLM-IBM konsorsiyumunun kazandığı ihale ile Şubat 1979’da
THY Online Rezervasyon işlemleri başlar. Ertesi yıl grev başlayınca sendika
Rezervasyon sisteminin kapatılmasını ister. Bunun üzerine Recep Göknil istifa
eder.
1980 yılında Recep Göknil’i, THY
Bilgişlem’den dört arkadaşı ile Yapı Kredi Bankası’nın teknoloji şirketi
BİLPA’yı kurarken görüyoruz. Bu kez hedef Türkiye’nin ilk Online Bankacılık
sistemidir. 1984 yılında Yapı Kredi Bankası’nda online bankacılık sistemi
Teleişlem kullanılmaya başlar.
Soldan sağa Prof.Dr.Oğuz
Manas, Bilpa Genel Müdürü Recep Göknil, Veri Tabanı Müdürü Rüştü Karaca, 1986,
Bilpa
Ülkemizin bilgisayar tarihinde
derin iz bırakan kişilerden biri olan Prof .Dr. Aydın Köksal’ın en önemli
çalışmalarından biride Türkçe bilgisayar terimlerinin geliştirilmesidir. Aydın
Köksal ‘1970’lerin başından itibaren
Bilgi Teknolojileri için 2.500’ün üzerinde yeni sözcük türettim, çoğu tuttu. Bu
çaba benim için gerçek bir yaşam sevinci oluşturdu.’ diye anlatıyordu.
Computer için Türkçe karşılık ararken ilk bulduğu sözcük Bilgidüzer olur. Ama
arkadaşları Köksal’ı düzmek sözcüğünün değişik anlamları olması nedeniyle
vazgeçirtirler ve böylece Bilgisayar sözcüğü bulunur. Aydın Köksal’ın kabul
görmüş sözcüklerinden bazılarını altta görebilirsiniz.
muhteşem bir özet olmuş...
ReplyDeleteelinize sağlık...
Harika bir yazı! Özellikle genç nesilden arkadaşlarla paylaşacağım. Elinize sağlık.
ReplyDelete