Monday, May 26, 2014

Futbolun Aritmetiği ve Dünya Kupaları - 3


Arjantin de düzenlenen turnuva’da, rakibi total futbol oynayan Hollanda’yı uzatmada 3-1 yenen Arjantin ilk dünya şampiyonluğunu kazandı. Cruyff milli takımı bıraktığı için bu turnuvaya gelmemişti. Hollanda son iki şampiyonada final oynamış ve kaybetmişti. Turnuva üçüncüsü İtalya’yı 2-1 yenen Brezilya oldu. Arjantin takımından golcü Mario Kempes en iyi oyuncu seçildi ve aynı altı gol ile gol kralı oldu.


İspanya’da düzenlenen turnuvanın finalinde İtalya, Batı Almanya’yı 3-1 yenerek şampiyon oldu. Turnuva üçüncüsü Fransa’yı 3-2 yenen Polonya oldu. Turnuvanın en iyi oyucusu İtalya’dan Paolo Rossi seçildi. Rossi aynı zamanda gol kralı olmuştu. Hemen her takım 4-4-2 oynuyordu. İtalya farklı bir şey yaptı. Defansı sıkılaştırdı ve 1-4-3-2 oynadı. İtalyanlar asma kilit anlamına gelen Catenaccio’yu yeniden hatırladılar. Özellikle de 1982 Dünya Kupası’nda 4-4-2 düzeninde şiir gibi futbol oynayan Brezilya’yı 3-2’yle kupanını dışına iterken.

1982 Dünya Kupası’nda takımlar genellikle 4-4-2 dizilişi ile oynadılar. Bu sistemde güçlü bir orta saha ve defans blokunun oluşu, gol yemeyi giderek zorlaştırıcı bir etken olmuştur.


Meksika’da yapılan şampiyonun finalinde Arjantin Almanya ile oynadı. Arjantin 3-2 yenerek kupaya uzandı. Fransa üçüncü Belçika dördüncü olmuştu. En iyi oyuncu Diego Maradona seçildi. Maradona bu turnuva da Arjantin’e tek başına şampiyonluğu kazandıran müthiş bir performans sergiledi. Çeyrek finalde İngiltere karşı oynarken 51. dakikada el ile attı gol için bile Maradona o tanrının eliydi yorumunu yaptı. 54. Dakikada 5 İngiliz oyuncuyu ve kaleciyi çalımlayarak attığı gol ise 2002 yılında FIFA tarafından yüzyılın golü seçildi.


Katenaçi’den beri İtalyan futbolunda libero vardı. 1980’lerde Silvio Berlusconi Milan’ı alınca menejerliğe Arrigo Sacchi geldi. Başta o da Franco Baresi ile liberolu oyunu oynadı. Diğerlerinden farklı olarak tek hat üzerinde dörtlü oynuyordu. Baresi topla çok iyi olduğu için topu savunmadan ileriye kolayca çıkarabiliyordu. Marco Van Basten ve Ruud Gullit ile Milan başa oynamaya hazırdı. İlave olarak Frank Rijkaard ortayı ve geriyi topladığı için takımın Ajax gibi pres oyunu oynamasına olanak veriyordu. Orta sahada Rijkaard ve Carlo Ancelotti’nin rakibi pres altında tutan hataya zorlayan bir oyun düzenleri vardı. 4-4-2 Avrupa’da Arrigo Sacchi yönetimindeki A.C. Milan ile popüler oldu. Milan 1988-1995 yılları arasında, bu düzen ile üç Avrupa kupası, iki Kıtalararası kupa, ve üç UEFA süper kupası kazandı.


4-4-2 dizilişi dört savunmacı (iki stoper, iki bek), dört orta saha (iki merkez, iki açık) ve iki forvetten oluşur. Forvetlerden birisi genellikle ceza sahası dışında oynayıp orta alan ile bağlantıyı kurar. Bundan dolayı takım 4-4-1-1 görüntüsü de verir. Bu formasyonun avantajı golcüye destek verecek birinin olmasıdır. 4-4-2 nin diğer avantajı ise kenarlardadır. Hem savunmada hem de hücumda kenarlar ikişer oyuncu ile desteklenmiştir. Orta sahanın merkezindeki iki oyuncudan biri savunma ağırlıklı diğeri hücum ağırlıklı oynayabilir. Böylece elmas görünümlü orta saha modeli, ortaya çıkar. 4-4-2 artık 4-1-2-1-2 olmuştur.


1990 Dünya kupası İtalya’da düzenlendi. Roma’daki final maçında Almanya Arjantin’i 1-0 yenerek üçüncü kez dünya kupasını kazandı. Üçüncü İngiltere’yi 2-1 yene ev sahibi İtalya oldu. En iyi oyuncu İtalyan Salvatore Schillaci secildi.



1974 Dünya kupasından sonra 4-3-3 oyun düzeni 4-4-2 ye döndü. Geçişin nedenlerinden birisi iki merkez golcü oynatma isteğiydi. Diğeri ise takım lideri olarak oynayan 10 numaraya yer açmaktı (Maradona, Platini). 4-4-2 düzeninde orta sahanın merkezindeki oyuncu daha fazla defans yaptığı için diğer oyuncular hücumda rahatladılar. Oyun orta sahada savaşa dönmüştü. Bu alanda liderliği ele geçirebilmek için defanstan bir oyuncuyu daha orta sahaya çektiler ve böylece 3-5-2 doğdu. Futbol savunmasının temel prensibi, savunmacı sayısının hücümcu sayısının bir fazlası olmasıdır. 3-5-2 sistemide çoğu takım düzenindeki 2 hücumcuyu karşılamaya yetiyordu.

Euro 1984 turnuvasından sonra 3-5-2 formasyonu şekillendi. 1986 yılında Arjantin ve Franz Beckenbauer yönetimindeki Batı Almanya 3-5-2, oynadılar. Yeni sistemin yarattığı sinerji ile 1986 ve 1990 Dünya kupalarında bu iki takım final oynadı. Kupayı 1986 yılında Arjantin, 1990 yılında Almanya kazandı. 3-5-2 sistemiyle ortaya çıkan orta saha da savaşma düşüncesi malesef futbolun daha önceki dönemlerdeki artistik yanını törpüleyerek fiziksel güçle kazanılan bir oyuna dönüştürdü. Fiziğin bu kadar öne çıkmasıyla Almanya 1990 turnuvasına hazırlanırken oyuncuların fiziksel gelişimleri konusunda devrimci atılımlar yaptı.1990 Dünya kupasında oyuncuların dönüşümü kolayca görülebilir.

Defansın üç oyuncuyla savunulduğu bu sistemde libero ve orta sahadaki kanat oyuncularının çok özellikli olması gerekir. Liberonun geriden oyun kurabilmesi, oyunu iyi okuması, uzun pas atabilmesi şarttır. Kanat oyuncuları da yaklaşık 70 metrelik kanatları maç içerisinde birçok kez gidip geleceği için aero dinamik yapılarının üst düzeyde olması gerekir. 3-5-2 sistemi rakibe göre kolayca 3-4-1-2 veya 3-4-2-1 formasyonuna dönebilir. Dörtlü savunmaya göre, riskli bir düzendir, çünkü 1. bölge bir kişi eksik savunulmaktadır. Buna karşın orta alanda bir kişi fazla bulunmakta ve oyuna hükmetme şansı artmaktadır.

5-3-2 ve 3-5-2 aslında aynı sistemdir. Tek fark kanat oyuncularına hangi gözle bakıldığıdır. Kanat oyuncuları 5-3-2 de bek olarak algılanırken 3-5-2 de kanat oyuncusu olarak algılanır. Pratikte 3-5-2 hücum yaparken 3-5-2 ye dönen bir sistemdir. Her iki dizilişte de merkez savunmacılardan birisi biraz daha kaleciye yakın oynayarak süpürücü libero gibi oynar. Böylece 5-3-2 dizilişi 1-4-3-2 gibi gözükür. İki forvetten birisi golcü diğeri ise yardımcı roldedir. 3-5-2 formasyondan oynayıp dikkat çeken takım 2002 Dünya şampiyonu Brezilya olmuştur. Fark yaratan Cafu ve Roberto Carlos gibi kanat oyuncuları olmuştur.


4-4-2 sistemini uygulayan futbol takımlarının riskten uzak ve çok temkinli oyun anlayışları ile oyuncuların çoğunun orta saha ve defansta konumlandırılmış olmaları nedeniyle, takımın ağırlık merkezinin defans blokuna doğru kayması, daha az gollü can sıkıcı maçların oynanmasına sebep oldu. Futbolseverler ofansif ve göze hoş gelen futbolun arayışına girdiler. İşte bu durumu gören

Sepp Piontek, defanstan bir oyuncuyu orta sahaya çekerek, kanatlardan saldırganlığı teşvik edip, seyircilere heyecan verecek yeni bir modeli, 3-5-2 sistemini Danimarka’da geliştirdi. Piontek bu sistemle, defanstan tasarruf edilen bir oyuncuyu, orta sahada görevlendirerek, ofans yönü ağır basan ve golü düşünen, hücum gücü yüksek bir dizilişin de yaratıcısı olmuştu. 3-5-2 oynayan Almanya ve Danimarka 1990’lı yılların ilk yarısında bir başka futbol oynadılar. Almanya 90 Dünya Kupası’nı, Danimarka da 92 Avrupa Şampiyonası’nı kazandı.


Total futbolun uygulama zorluklarını gören koçlar yeni arayışlara girdiler. Gol atmak kadar gol yememenin de arayışıydı bu. Aslında geride dörtlü savunma yapan 4-3-3 sistemindeki takımlarda, ileride oynayan oyunculardan birisi, ortaya çekilebilir ve bu şekilde orta saha daha da güçlendirilebilirdi. İşte böylece 4-4-2 sistemi çıktı. İngilizler de 4-3-3’ü geliştirerek 4-4-2’ye dönüştürdüler.

Dörtlü defans ile kendi savunma alanında alan savunması yapılır. Defansın göbeğinde oynayan iki stoper, birbirlerinin kademelerine girerek tandem düzeninde oynarlar. Tandem oyuncularının oyunu okuyan ve çabuk oyuncular olması gerekir. Birinin tecrübeli ve topu oyuna iyi sokan olmasında yarar vardır. Aslından savunma hattında en az bir tane de çok hızlı bir oyuncunun olması takım savunması açısından avantajdır. Eğer rakipte iyi çalım atan adam geçen forvetler varsa üçlü defans yerine dörtlü defansı tercih etmek her zaman daha akılcıdır. Çizgi savunma uygulaması, ofsayt taktiği açısından bir avantaj getirirse de, kolay adam geçen takımlara karşı, çok büyük risk oluşturur. Bu tip takımlara karşı oynarken stoperlerden birisinin libero gibi arkaya yaslanması bir emniyet sübabıdır.

Orta sahanın sorumluluğu forvetle defans arasında köprü oluşturarak, forvete kenarlardan orta yapmak ve ikilinin önüne ara pası atmak, rakip takımın ileriye çıkan forvetlerine pres yaparak, çıkmalarını önlemektir. Bu sistemde orta sahada bir oyuncunun çalım atabilen, dripling yapan, pas yüzdesi ve oyun zekası yüksek bir oyuncu olmasında yarar vardır.

Forvet hattındaki ikili 3-5-2 formasyonu gibi oynar. Bu forvetler gol dışında takım savunmasına fore-checking (stoperlere önde baskı) yaparak katkı vermelidirler. Savunma, her zaman forvetten yani üçüncü bölgede başlar. Bu forvetlerin birinin uzun boylu ve güçlü diğerinin hızlı ve çabuk olması birbirlerin tamamlama açısından idealdir. Felipe Scolari’nin Brezilya’sı, F.Capello’nun Milan’ı, Real Madrid başarılı 4-4-2 uygulayıcıları olarak hatırlanabilir. 4-4-2 de kanatları ikişer oyuncu ile kapatıyor olmak 3-5-2 ye göre savunma açısından en büyük avantajdır. 4-4-2 sistemi oyun içerisinde rakibe göre kolayca 4-3-2-1 yada 4-3-1-2 ye evrilebilir.


Arrigo Sacchi ve daha sonra Fabio Capello yönetimindeki AC Milan 1988-1995 arasında üç Avrupa kupası, iki Kıtalararası kupa, ve üç UEFA Süper kupa kazanırken temelde 4-4-2 oynuyordu. Üst düzeydeki takımlar artık 4-4-2 yerine 4-2-3-1 dizilişini tercih ediyorlar. 2010 yılında İspanya, İngiltere ve İtalya şampiyonlarının hiçbiri 4-4-2 oynamıyordu. 2010 Dünya kupasından, 4-2-3-1 oynayan Almanya’ya elenen İngiltere’de İngilizler modası geçmiş 4-4-2 oynatan teknik direktör Fabio Capello’yu (90’larda bu diziliş ile başarılar kazanmış) eleştriyordu.


Amerika Birleşik Devletlerinde düzenlenen turnuvanın finalinde 90 dakikanın sonunda Brezilya ve İtalya 0-0 berabere kaldılar. Penaltılar sonucunda 3-2 öne geçen Brezilya kupaya sahip oldu. Üçüncülüğü Bulgaristan’ı 4-0 yenen İsveç kazandı. En iyi oyuncu Brezilya takımından Romário seçildi. Brezilya bu turnuva’da 4-4-2 düzeninde oynadı ve dördüncü kez kupanın sahibi oldu. Takımların çoğu liberosuz dörtlü defansla oynadı. Ön libero kavramı artık kabul görmüş durumda.


3-4-3 formasyonu 1990’larda Barceleno ve AC Milan tarafından popülerize edilmiş 4-3-3 den evrilmiş sistemlerdir. Sadece üç savunmacı ile çok ofansif bir diziliş gibi görülürse de aslında orta saha ile savunma birbirlerine yakın oynayarak bu zaafı ortadan kaldırırlar. Daha çok hücumu düşünen takımlar tarafından uygulanmıştır.

Milan ile Liverpool arasında İstanbul Atatürk Olimpiyat stadyumunda oynanan 2005 UEFA Şampiyonlar ligi final maçı bu dizilişin en önemli örneğidir. Liverpool maça 4-4-1-1 düzeninde başlamış, Milan ise baklava düzeninde 4-4-2 oynuyordu. İlk yarıyı Milan 3-0 galip tamamladı. Liverpool teknik direktörü Rafael Benitez ikinci yarı takımı 3-4-3 düzeninde oynattı ve inanılmaz bir geri dönüşle maçı 3-3 e getirdi. Penaltı atışları sonunda 6-5 Liverpool kupayı kazandı.




Fransa da düzenlenen 1998 Dünya kupası finalini Fransa ile <brezilya oynadı. Brezilya’yı 3-0 yenen Fransa kendi evinde ilk şampiyonluğunu aldı. Dünya üçüncüsü Hollandayı 2-1 yenen Hırvatistan oldu. Brezilyalı Ronalda’nun turnuvanın en iyi oyuncusu seçildiği kupada Fransa’ya etkinliği getiren Didier Deschamps kaptalığında Zinedine Zidane olmuştu. Turnuvanın en iyi oyuncusu Ronaldo seçildi.

Bedensel performans esaslı 3-5-2 taktik dizilişin aynı saha içi kurguya sahip iki takım arasındaki karşılaşmalarda işlevsiz hale geldiğini gören menejerler, 1998 yılında Fransa’nın Dünya Şampiyonu, 2000 yılında da Avrupa Şampiyonu olmasını sağlayan ‘3-4-1-2’ dizilişini geliştirmişlerdir.



2002 Dünya kupası Güney Kore ve Japon’yada düzenlendi. Finalde Almanya’yı 2-0 yenen Brezilya beşinci kez şampiyon oldu. Turnuva üçüncüsü Güney Koreyi 3-2 yenen Türkiye oldu. Türkiye adına adını en çok duyuran oyuncu yarı final maçında Brezilya’ya gol atan Hasan Şaş olmuştu. Turnuvanın en iyi oyuncusu Oliver Kahn seçildi. Turnuvaya katılan 32 takımın 24’ü geleneksel 4-4-2 oynarken sekiz takım 3-5-2 tercih etmişti. Brezilya 3-5-2 nin varyasyonu olan 3-4-1-2 oynamıştı. Almanya’nın oyun düzeni 3-5-2 idi.



Orta sahanın kilit bölge olarak tanımlandığı ve orta saha ile defans ve forvet hatları arasına ara kademeler oluşturarak saha içi iletişimin kuvvetlendirilmeye ve yüksek tempolu prese dayalı savunma anlayışları karşısında hazırlık paslarını çoğaltarak rakibin konsantrasyonunun kırılmaya çalışıldığı bu yeni taktik dizilişler bireysel yeteneklerin saha içinde kontrolüne dayalı stratejilerdir.


Alman Otto Rehhagel’in Yunanistan milli takımı için uyguladığı defansif oyun düzenidir. Yunanistan 2004 UEFA Avrupa şampiyonasında bu sistem ile neredeyse bütün maçlarını 1-0 kazanarak yada berabere kalarak şampiyon olmuştur. Seyredenleri futbola küstüren anti futbol sistemidir.


4-3-2-1 dizilişi şekil olarak çam ağacı görünümünde olmasında dolayı bu adı almıştır. Bu sistem dar bir futbol anlayışıyla sahanın kenarlarını değil de ortalarını kullanmaya dönüktür. Dörtlü savunma, üç orta saha, iki hücumcu orta saha ve bir golcüden oluşur. Orta sahadaki iki oyuncu savunma ağırlıklıdır. Hücumcu iki orta saha ise sahanın kenarlarından çok merkezdedir. Koç takıma genişlik kazandırmak istediğinde geri bekleri kanat oyuncusu olarak ileriye sürebilir.

AC Milan direktörü Carlos Ancelloti, bu sistem ile 2003 ve 2007 yıllarında iki kez Şampiyonlar ligi kupasını kazanmıştır.


Nedenir bilinmez gözümüze 4-3-3 hücum, 4-5-1 ise savunma anlayışlı diziliş gibi gelir, fakat aslında temelinde her ikiside aynıdır. Her ikisi de dört savunmacı, üç merkez orta saha, iki kanat ve bir golcüyle oynarlar. 4-3-3 de kanatlar hücumcu olarak algılanırken 4-5-1 de ortasaha olarak algılanırlar.

4-3-3 de merkez orta sahanın göbeğinde oynayan oyuncu savunma ağırlıklı olarak defansın hemen önünde oynar.Yerini asla kaybetmez. Diğer ikisi ise hem savunmada hem hücumda sahanın her yerindedir. Kanatların sorumluluğu, topu golcüye kadar taşımak, aynı zamanda ceza alanına cut ederek yada çapraz koşular yaparak golcüye destek olmaktır. Top rakibe geçince görevleri rakip bekleri marke etmektir.

Bu oyun düzeninde golcü arkası dönük oynayarak topu kontrol edebilir, topu arkadaşlarına servis edebilir yada pivot vuruşları yapabilir. Bu dizilişte oynayan takımlar genellikle uzun ve güçlü satrofor tercih ederler.

Frank Rijkaard yönetimindeki Barcelona 2005-2006 yıllarında La Liga şampiyonluğuna uzun aradan sonra ulaştığında 4-3-3 oynuyordu. Aynı dönemde Jose Mourinho yönetiminde Chelsea ise biraz daha savunmacı görünümlü 4-5-1 ile İngiltere Premier lig şampiyonu oldu.


Almanya da düzenlenen turnuva finalinde İtalya ve Fransa 0-0 berabere kaldılar. Kupayı penaltılar sonucunda 5-3 kazanan Lippi yönetimindeki İtalya oldu. İtalya kadrosunda Buffon, Gattuso, Totti, Pirlo,Materazzi oynuyordu. Turnuva üçüncüsü Portekiz’i 3-1 yenen Almanya oldu. 27 takım savunmada dörtlü defans tercih ederken beş takım üçlü savunma ile oynamıştı. Turnuvanın en iyi oyuncusu Zinedine Zidane seçildi. Final maçı Zinedine Zidane son maçıydı. Materazzi'nin sert oyunun üzerine ettiği küfürler sonrası kontrolünü kaybeden Zidane, damarlarındaki Afrika kanıyla kafayı çaktı ve Materazzi’yi yere serdi. Son maçında kırmızı kartla oyun dışında kaldı. Final maçında İtalya da Fransa da 4-2-3-1 oynadı. İtalya’nın sistemini 4-4-1-1 olarak da yorumluyabiliriz.



Çok sayıda takımı ve milli takımı başarı ile çalıştıran Guus Hiddink futbolda farklı sistemler deneyen kişiydi. Türkiye milli takımında da görev yapmış ama başarılı olamamıştır. 3-6-1 sistemi 2006 FIFA Dünya kupasında Avustralya’ya oynattığı oyun düzenidir. Çok kabul görmeyen bu formasyon orta sahada topa sahip olma arzusundan çıkmıştır.Genellikle maçta üstünlüğü korumak yada maçı kilitlemek amacıyla uygulanır. Bu sistemin daha yaygın görülen varsasyonları iki kanat bekin kullanıldığı 3–4–2–1 yada elmas 3–4–3 dür. Tek başına olan merkez santrofor taktiksel açısından iyi olmalıdır. Sadece kendisi gol atmaya konsantre olmak yerine aynı zamanda arkadan gelen orta saha oyuncularını gol yollarına sokmak için efor sarfetmelidir. Takım olarak, öne geçildiğinde kısa pas ve top kontrolü ile zaman öldürmeye çalışılmalı. Eğer takım yenik durumda ise oyun kuruculardan birisi golcüye yaklaşarak destek vermelidir.


Güney Afrika’da düzenlenen ve vuvuzelas turnuvası olarak belleklere kazınan turnuvanın finalinde İspanya Hollanda ile karşılaştı ve maçı Iniesta’nın uzatma’da attığı gol ile 1-0 kazanarak şampiyon oldu. Üçüncülüğü Uruguay’ı 3-2 yenen Almanya kazandı. Turnuvanın en iyi oyuncusu Forlan seçildi.

4-2-3-1 formasyonu dört savunmacı, iki merkez orta saha, üç ileri orta saha (bir oyun kurucu ve iki kanat oyuncusu) ve bir golcüden oluşuyor. Kanatları hücumda sayarsak 4-2-3-1 formasyon 4-2-1-3 olur. 4-2-3-1 ve 4-2-1-3 aslında aynıdır. İki merkez orta saha asıl olarak savunmacıdır. Onların önünde oynayan iki kanat out çizgisine yakın bulunarak, müdafanın açılmasını dolayısıyla golcünün rahat etmesini sağlarlar. Bu dizilişte oyunkurucu kilit oyuncudur. Hücumu kontrol edip yönlendiren odur. Genellikle bu role soyunan oyuncu takımın en yaratıcı, oyunu okuyabilen en yetenekli oyucudur ve sabit pozisyonda değil sahanın her yerinde serbest olarak oynar. Bu formasyonda oyun kurucu hücumu koordine ettiği gibi, kanatlar da ofansa genişilik kazandırıyor. 2010 Güney Afrika Dünya kupasının yaygın dizilişi 4-2-3-1 idi. Turnuvana katılan 32 takımın yarısından fazlası ve dört finalistin üçü Almanya, İspanya ve Hollanda bu formasyonda oynadı.

Ajax’da Michels ile başlayan Total futbol anlayışı Barceleno’da devam etti. Sistemi daha sonra geliştirenler Barceleno hocaları Cruyff ve Guardiola oldular. Tiki taka adı verilen total futbolun yeni biçimi tamamen pas oyununa dayalıydı. Barceleno ve İspanya milli takımında başarı ile uygulanmaktadır. İspanya milli takımı bu sistemi kullanarak iki kez Avrupa bir kez Dünya şampiyonu oldu. Bu sistem 4-2-3-1 yada 4-3-3 sisteminin daha ilerlemiş bir versiyonudur. UEFA Euro 2012 şampiyonasında, İspanya koçu Vicente del Bosque, İtalya maçlarını bu düzende oynamıştır. Bu düzende takım santraforu trequartista (10 numara) özelliği olan bir oyuncu olmalıdır. Messi yada Fabregas gibi.. Del Bosque tüm maçlara 4-6-0 ile çıkmıyor. Uyguladığı diğer dağılım ise 4-2-3-1.

Bu sistemi ilk oynatan hoca, 1994 Dünya Kupası ilk 16 mücadelesinde Arjantin’i 3-2 yenikleri maçta, Romanya teknik direktörü Anghel Iordănescu olmuştur. Alex Ferguson yönetimindeki Manchester United bu sistem ile 2007-2008 Lig şampiyonu olmuş ve 2008 Şampiyonlar Ligi kupasını kazanmıştı. 4-3-3-0 formasyonu Brezilya’lı teknik direktör Carlos Alberto Parreira’ya göre “geleceğin sistemi”


Defansif bir dizilişdir. Eğer iki kanat orta saha daha çok ileriye oynarsa sistem 4-3-3 dönüşür. Beraberliğe razı olan takımların yada skoru korumak isteyen takımların başvurduğu sistemdir. Parsellenmiş ve birbirine yakın oynayan orta saha rakibin oyun kurmasına izin vermediği gibi rakip hücum oyuncularının da topla buluşmalarını engellemiş olur. İleride tek golcü olduğu için or saha oyuncuları ilriye doğruda oynamak zorundadırlar. Defansif orta saha oyuncusu oyunun gidişini kontrol eden sporcudur. UEFA Euro 2012 şampiyona elemelerinde Dick Advocaat Rusya’yı Polonya ve Yunanistan maçlarında bu düzende oynatmıştır.


Guardiola’nın oyun düzeni sağlam defans ve spektaküler hücum anlayışıydı. Barcelona savunmadayken rakiplerini baskı altında tutuyor ve rakibi kenarlara doğru sürüklüyordu. Böylece rakibin paslaşma açıları kesilerek topu kazanmak daha kolay oluyordu. Hücumdan savunmaya geçiş hızları da, savunmadan hücuma geçiş hizları mükemmeldi. Pas üçgenleriyle ileriye doğru ilerlerken oluşturdukları baskı düzeni oyunlarının karakteristiğiydi.

Futbol oyununda dört evre vardır. Savunma, hücum, savunmadan hücuma geçiş ve hücumdan savunmaya geçiş. Şaşılacak şekilde Barcelona bu evrelerin hepsinde de eşit seviyede iyiydi. Bu mükemmellikteki oyun oynayabilmelerinin esas anahtarı kompakt oyun anlayışları. Diğer önemli parametre ise posizyonal açıdan dengeli bir takım olmaları.

Topla oynarken topa sahip olan arkadaşlarının etrafında sayıca daha fazla olabilmek için önemli bir çaba sarfediyorlar. Bu gayret her zaman pas verilebilinecek boşta bir oyuncu olmasını sağlıyor. Böylece topa sahiplik korunuyor. Bundan dolayı bir şekilde topu kaybederlerse de yeniden kazanmak için o bölgede zaten sayısal üstünlüğe sahipler. Benzer şekilde rakibe baskı yaparken de rakibin pas açılarını kesip topla oynayan oyuncunun etrafını sararak topu yeniden kazanmaya çalışıyorlar. Sayıca üstünlükleri burada da avantaj yaratıyor. Topu kazanınca hemen küçük üçgenler kurarak topa takım olarak sahip oluyorlar ve hücum oyununu yeniden kurmaya başlıyorlar.

Hücumlarının ve pas oyunlarının kritik bir diğer faktörü de genişlik. Genişlik olgusu kanatta yetkin bekler ve kanat oyuncularıyla sağlanıyor. Genişliği başlangıçta hücum oyunu henüz kurulmadan önce, kanat oyuncusu sağlıyor. Ardından bekler o sahaya gelerek genişliği koruyor. Böylece kanat oyuncuları da hücumda içeriye doğru oynayabiliyor.

Eğer rakip kaleci topu oyuna sokarken merkez savunmacılardan birisine verirse Barcelona merkez hücumcusu bu oyuncuya baskı uygular. Amaç savunmacının topu kenarlara oynamasını sağlamaktır. Takımın geri kalanı kenarlardaki topu yeniden kazanabilmek için her an hazırdır. Eğer kaleci topu kenar beke verirse bu kez baskıyı Barcelona kanat oyuncusu yapacaktır. Bütün herşeyin anahtarı kompakt oyun anlayışları.


İspanyollar, Almanlar ve Fransızlar tarafından yaygın kullanılan bir sistemdir. İlk bakışta defansif bir yayılış gibi gözükmesine rağmen kanatların hücuma katılımıyla farklı bir düzene geçebilir. Savunma da 4-5-1 yada 4-4-1-1 dizilişlerine benzer. Topa sahip olmayı artırmak ve orta sahayı kontrol ederek rakibin hücumlarını kontrol etmek amacıyla uygulanır. Bu düzende ilerideki tek forvetin ya uzun ve güçlü pivot santrafor yada çok hızlı bir golcü olabilir. Fransız, Hollanda, Danimarka, Brezilya milli takımları bu düzende oynuyorlar. Rafael Benitez’in Liverpool’u ve Jupp Heynckes’in F.C Bayern Munich’i bu düzende oynuyordu. Hynckes Bayern Munich’de 2012-2013 de lig ve Avrupa Şampiyonlar ligi kupasını kazandı.


Bayern Munich Hynckes döneminde 4-2-3-1 oynuyordu, Guardiola 4-1-1 çevirdi. Bayern Munich savunmada şekil olarak Guardiola’nın Barcelona’sı gibi 4-3-3 oynuyor. Guardiola Bayern’i Barcelona 2.0 yapmak yerine daha farklı işler yapıyor.

Barcelona’dan Bayern Munich’e aktardığı futbol akılları:

Pep Guardiola, Barcelona da Sergio Busquets’i çok kilit bir pozisyona getirmişti. Benzer yapıyı Bayern’de de kurmak istedi. Önce Thiago’yu dened ama Thiago’nun top dağıtımı bu pozisyon için çok riskliydi, vazgeçti. Martinez ve Schweinsteiger neredeyse sezon boyu sakat oldukları için dünyanın en iyi beklerinden Philipp Lahm’da karar kıldı. Lahm yönetmen rölünün başarıyla oynuyor. Guardiola Lahm için “kariyerimde yönettiğim en zeki oyuncu tanımlamasını yaptı.” 

Topa sahip olma ve Tiki-Taka futbolu. 2013-2014 sezonunda Bayern Munich, %71.1 ile Avrupa’nın en yüksek topa sahip olan takımı. Barcelona’nın ortalaması %69, Manchester City’nin %57.3. Ribbery ve Robben gibi dünyanın en iyi iki driblingcisine sahip olan bir takım olarak Bayern paslaşmadan önce topa bir kaç dokunuş yapıyor. Artık Bayern de top dolaştırma her zaman bireysellikten daha öncelikli.
Topa sahipken merkez savunma oyuncularının yanlara açılması, Guardiola’nın futbola getirdiği bir yenilik. Barcelona da, Valdes gol pası vermeye çalışırken yerini Pique’nin doldurması, Busquets’in de Pique’nin stoper pozisyonunu alarak takımın 3-4-3 düzenine geçmesi artık alıştığımız bir düzen. Bayern’de benzer düzeni Lahm ile yapıyor. 

Guardiola, Barcelona oyuncularına, topu kaybettikten sonra yeniden kazanmaları için beş saniye vermişti. Guardiola bu kavramı Bayern’e de taşıdı. Dünyanın en hızlı karşı hücumları Almanya da yapılıyor. Bu baskı yaparken pozisyon almanın önemini daha da artırıyor.
 
Barcelona da Valdes atak hazırlayıcı olarak kendi alanının neredeyse bittiği yerde oluyor. Bayern’de bu rolde Neuer var. Neuer ataklara fazlaca katılıyor ve Dante, Boateng ve Lahm için her zaman bir pas opsiyonu oluyor.

Bayern’e getirdiği yeni futbol akılları
Çok ve sık oyuncu değişikliği. Bayern Munich oyuncu esnekliği açısından Barcelona’ya göre daha avantajlı. Barcelona’nın takım tertibini maç başlamadan önce %90 tahmin edebilirsiniz, Bayern de ise asla. Martinez merkez savunmada santrafor arkasında da oynayabiliyor. Gotze, Messi gibi bir yalancı dokuz numara, Lahm ve Schweinsteiger takımın yönetmenleri, Shaqiri ve Muller orta saha oynayabiliyorlar. Guardiola maçtan maça hatta maç içerisinde tertibi ve düzeni değiştirebiliyor.
Barcelona da Guardiola, her durumda oyuna geriden başlanmasında ısrar ediyordu. Bundesliga daki takımların baskı gücü karşısında, bu ısrar intihar olabilirdi. Pep bu düşüncesini uygulamadı. Bayern oyunun ilk 15 dakikasında sıklıkla Dante’den sağ kanata uzun çapraz toplar atıyor. Böylece karşı defansın sıkışması sağlandığı gibi Bayern için de geriden atak hazırlamak için alan yaratılmış oluyor.
Bayern hücumdayken Ribery içeriye cut ediyor. Sürekli olarak Ribery’in boşalttığı kanattan gitmek yerine (çoğu bekler bunu yapar) Alaba orta sahanın soluna gidiyor. Ribery rakibin sağ bekini taç çizgisine kadar çekiyor böylece sağ bek ile sağ stoper arasında ciddi bir boşluk oluşuyor. Alaba artık bir tehdid. Rakip sağ kanat oyuncusunun iki alternatifi var. Ya Alaba’ya yaklaşacak yada Ribery’yi ikili sıkıştırmak için kendi sağ bekine yaklaşacak. Bu oyun düzeni rakibin dengesini bozuyor


1992 de zaman çalmayı önlemek için çıkarılan kaleciye geri pas verme kuralı savunma oyuncularının cesaretini kırdı. Artık savunmacılar eskiden olduğu gibi rahatça topla çıkma cesareti göstermiyorlar. Çıkarken kaptırabilecekleri bir top kaleleri için tehlike oluşturabilir. Eskiden sıkışırsam kalecime dönerim diye düşündüğü için daha rahattı. Kaleciler 1992 de geri pas kuralı çıkalıberi topu savunmaya vermektense elleriyle orta sahaya atmayı tercih ediyorlar.

Çağdaş sistemlerin odağında savunma vardır. Aslında savunma oynamak hücum oynamaktan daha zordur ve futbol zekası gerektirir. En ileri teknik sistemler alan savunması yapan sistemlerdir. Bu anlamda hem 4-4-2, 4-3-3, 3-5-2 sistemleri alan savunmasını öne çıkararak kabul gören sistemler olmuşlardır. Hocalar maçlara kendi damgalarını vurmak için genelde bu üç formasyonun varyasyonlarını deneyerek kendilerini farklı kılmaya çalışmaktadır. En iyi diziliş sahaya en demokratik biçimde yayılan sorumluluğu tüm takım bireylerine eşit dağıtan sistemdir. Günümüzde 4-3-3 ün yaygn kabul görmesinin nedeni budur. Genel kabul olarak üçe bölünen sahada keşke üçe tam bölünebilen kadar oyuncu, örneğin 9 olsaydı. Belkide futbol bir zaman sonra 11 kişiyle değil 10 kişiyle oynanır. O zaman 3-3-3 en adil sistem olacaktır.

Sistemler arasında seçim, zamana, mekana, rakibe ve oyuncuya göre değişmektedir. İyi takım maç içerisinde farklı dizilişlerde oynayabilen takımdır.



Referanslar

Jonathan Wilson, Inverting the Pyramid
Chris Petrucelli, 3-5-2: Examining the System
Human Afazeli, A Look at the 3-5-2 Formation in Football
FIFA Report and Statistics
Lale Orta, Futbol oyun kurallarının evrimi (1863 – 2008)
Footballseek.com
World Football Historic Center
Kosh Mwamuka,Tactical Analysis
Tuğrul Akşar, NTVMSNBC