Hakkımda

Saturday, June 1, 2019

İNSANOĞLUNUN DATAİZM'E YOLCULUĞU


Yaşlılığa çare arayan bilim mutluluğa giden yolu bulabilecek mi?
Tedavi edici tıptan geliştirici tıba dönüş olursa sınıfsal toplumlara geri dönüş mü olur?
Algoritmalar insanları çalışma hayatının dışına iterken, sahipleri dünyanın yeni efendileri mi olacak?
Motorlu taşıtlar at arabalarının yerini aldığında atların sürümünü yükseltemeyen insanoğlu  kendi 2.0’ını yaratabilecek mi?
Veri akışının özgürleşmesini en yüce değer olduğuna inanan yeni felsefik akım Dataizm bizi nasıl etkileyecek?


1. NASIL BİR DÜNYA’DA YAŞIYORUZ.

İnsanlık, binlerce yıldır uğraştığı kıtlık, bulaşıcı hastalık, çocuk ölümü, savaş ve şiddet sıkıntılarını önemli ölçüde aştı. Ama bu kez yepyeni sorunlar ile karşı karşıya. Bu kez sorunlar o kadar derinki belki de insan türünün geleceğini tehdit etmekte. Tarihte ilk kez çok yemekten ölen insan sayısının açlıktan ölen sayısından daha fazla olduğu, enfeksiyona bağlı ölümler azalırken yaşlılığa bağlı ölümlerin giderek arttığı bir zaman diliminde yaşıyoruz. Obezite o kadar hızlı yayılıyor ki insan türünün yarısının 2030 yılında aşırı kilolu olması bekleniyor.

Kara Vebanın yayılışı

İspanyol Gribinin 1918 ve 1919 yıllarındaki yıkıcı ölüm etkisi

Kıtlıktan sonra insanlığın ikinci en büyük düşmanı salgınlar ve bulaşıcı hastalıklardı. 1300’lerde Kara veba salgını Avrupa nüfusunun üçte birini yok etmiş, İspanyol gribi 1918-1919 yılları arasında dünya da 50-100 milyon arasında insanın ölümüne neden olmuştu. Oysa I.Dünya savaşında (1914-1918) ölen kişi sayısı 40 milyondu. Günümüzde erişkinliğe ulaşmadan ölen çocuk sayısı %5 in altında, gelişmiş dünya da ise bu rakam yüzde 1’in altına inmiş durumda.

Kadim tarım toplumunda tüm ölümlerin yüzde 15’i insanlar arasındaki şiddetten kaynaklanırken, 21. yüzyılda bu oran yüzde 1’in altına geriledi. Güçlünün zayıfı ezdiği orman kanunu artık ortadan kalkıyor. 2012’de tüm dünyada 620 bin kişi savaş ve bireysel şiddetten, 800 bin kişi intihardan 1,5 milyon kişide şeker hastalığından hayatını kaybetti. Demek ki artık şeker, baruttan daha etkili bir ölüm aracı.

Önceden altın madenleri, buğday tarlaları ve petrol kuyuları zenginliğin kaynaklarıyken bugün zenginliğin kaynağı sadece bilgi. Savaşla petrol kuyularını ele geçirebilirsiniz ama bilgiyi ele geçiremezsiniz. Siber savaşlar küçük ülkelere ve devlet dışı organizasyonlara super güçlerle mücadele edebilme imkanı sağlıyor bu da dünyadaki düzeni ve istikrarı bozabilir.


II. NASIL BİR DÜNYA BİZİ BEKLİYOR.

II.1. Ekonomik Olarak Büyük Şirketler Pozisyonlarını Koruyamıyorlar
Çok hızlı değişen iş dünyasında şirketlerde artık eskisi gibi uzun ömürlü olamıyor. 1955 ile 2015 yılları için yayınlanmış Fortune 500 şirketler listesinde ortak sadece 61 şirket var.



1955'teki her on Fortune 500 şirketinin yaklaşık dokuzu artık ya yarışın gerisinde, ya başka bir şirket ile birleşmiş ya da yok olmuş durumda. Yaklaşık bir asırlık piyasa verilerine dayanan Innosight'ın ("Creative Destruction Whips Through Corporate America") yaptığı 2012 raporuna göre, 1958'de S&P 500 Endeksindeki şirketler 61 yıldır endekste kaldı. 1980'de S&P 500'teki ortalama kalma süresi yaklaşık 25 yıl, 2012'de ise sadece 18 yıl oldu. Mevcut değişim oranında günümüzün S&P 500 şirketlerinin% 75'i 2027 itibarıyle yerlerini başkalarına kaptırmış olacaklar.

II.2. Hız Paradan da Önemli Hale Geliyor.
Hız iş dünyasında paradan da önemli hale gelirken şirketler yıkıcı teknolojik değişimin tehdidi altında. 2025'e gelindiğinde, dünyanın en büyük şirketlerinin neredeyse yarısı büyük olasılıkla gelişmekte olan piyasalarda yer alacak ve küresel rekabet dinamiklerini derin bir şekilde değiştirecekler. Gelişmekte olan pazarlar, dünyanın nerede ve nasıl iş yapıldığını değiştiriyor.



Gelişmekte olan ülkelerde son otuz yıldır, düşük maliyetli, ancak daha nitelikli bir emek kaynağı oluştu. Gelişmekte olan ülkeler hızlı gelişen şehirleriyle, gelişmiş dünyanın büyük bölümünün yaşlandığı bir dönemde, küresel şirketlerin büyümesini sağlıyacak milyonlarca yeni tüketicilerle dolu. Ancak McKinsey Global Institute (MGI) tarafından hazırlanan yeni bir rapora göre, gelişen dünyadaki büyük şirketlerin sayısı da artacak.  Bu yeni güçlü dalga, dünya çapında uzun süredir var olan rekabetçi dinamikleri derinden değiştirebilir.


Yeni çağın lider şirketleri sermayesiz organizasyonlar mı olacak? Son yıllarda inanılmaz büyüklğe ulaşan dört şirketi incelediğimizde enteresan bir olguyla karşılaşıyoruz. Barınma hizmeti sunan Airbnb hiçbir konuta sahip değil, dünyanın en değerli perakendecisi Alibaba sıfır stok ile çalışıyor, en popular sosyal medya şirketi Facebook kendisi içerik sağlamıyor, dünyanın en büyük taksi şirketinin sahip olduğu hiçbir araç yok.

II.3. İnsanlığın İlk İki Gündemi: Yaşamı Uzatmak ve Mutluluğa giden yolu bulmak olacak.
Modern insanın birincil gündemi yaşlılığı engellemek ve ölüme çare bulmak. Bilim adamları ölümü er ya da geç çözübilecek teknik bir sorun olarak görüyor. Eğer kanseri, diyabeti ya da belli başlı hastalıkları yenebilirsek, belki herkez yüz yaşına kadar yaşayacak. Ama daha ilerisi için tıbbın vücuttaki temel yapıları ve ilişkileri yeniden tasarlaması ve dokularla organları nasıl yenileyebileceğini keşfetmesi gerekiyor. 2100’den önce bunları başarmak olanaklı gözükmüyor.

İkinci büyük proje ise muhtemelen mutluluğa giden yolu bulmak olacaktır. Ülkeler vatandaşlarının mutluluğu yerine başka hedeflere yöneldiler. Başarılarını toprakların genişliği, nüfuslarının büyüklüğü ve gayrisafi yurtiçi hasılalarının artışıyla ölçmeye başladılar. Devasa eğitim, sağlık ve sosyal yardım sistemleri kurdular ancak bu sistemler bireysel refahı korumaktan çok uluslarını güçlendirmeyi amaçlıyordu. Almanya 19. yüzyılda sosyal güvenlik ve emeklilik planlarının öncüllüğünü yaparken temel hedefi, vatandaşların esenliğini artırmak değil sadakatlerini garantiye almaktı. Onsekizinde ülkeniz için savaştınız, kırkında vergilerinizi ödediniz, devletinize güvendiniz ve böylece yetmişinde de devletiniz size bakacak.

Geçtiğimiz yıllarda rüzgarın yönü değişti. İnsanlar yüzyıl önce kurulan sistemlerin ulusları güçlendirmek yerine vatandaşların bireysel refah ve mutluluğuna hizmet etmesi gerektiğine inanmaya başladılar. Biz devlete değil devlet bize hizmet etmek için var olmalı anlayışı yayılmaya başladı. İnsanlar başarının günümüzdeki ölçümü olan gayrisafi yurtiçi hasıla yerine gayrisafi yurtiçi Mutluluğu görmek istiyorlar. Üretim amaç değil sadece bir araçtır. Eğer kıtlık, salgın ve savaşlar sona erdiyse, insanlık bir refah ve barış dönemine girdiyse, beklenen yaşam süresi hızla yükseliyorsa insanlar bunlarla mutlu olmalılar değil mi? Ama malesef hayır. Maddi kazançların tatmini uzun soluklu değildir. Günümüzde insanların atalarından çok daha fazla mutlu olması beklenirken bu gerçekte böyle değil. Yüksek refah, güven ve huzura rağmen gelişmiş dünyadaki intihar oranları geleneksel toplumlara kıyasla çok daha yüksek.

20. yüzyılın ikinci yarısı ABD’nin altın çağıydı. Onca hayatımızı kolaylaştıran cihazın hayatımıza girmesine rağmen 1990’larda yapılan araştırmalar refah seviyesinin 1950’ler ile aynı olduğunu gösteriyor. Japonya’da aynı şekilde. Herkese bedava yemek sağlasak, tüm hastalıkları iyileştirsek, dünya barışını garantilesek bile mutluluk çıtasını daha yukarıya çıkartamıyacağız. Mutluluk biri psikolojik, diğeri biyolojik iki etmene bağlı.

Psikolojik mutluluk beklentilere dayalıdır, şartlar iyileştikçe beklenti artar. Geçmişte insanlar daha kanaatkarken artık yüksek beklentilere sahipler. Bu davranışı tersine çeviremezsek daha doyumsuz ve mutsuz bireylere dönüşeceğiz. Mutluluğun biyolojik boyutunda ise bilim mutluluğun biyokimyasal sistemimiz tarafından belirlendiğini söylüyor. Demekki küresel mutluluğu artırmak için insanın biyokimyası ile oynanması gerekiyor. Günümüzde bunu insanlar her geçen gün artan dozajda psikiyatrik ilaç, içki ya da uyuşturucu kullanımıyla ile gerçekleştiriyorlar. Ama belki ileride DNA’ya yapılacak akıllı dokunuşlar ile mutlu bireyler doğabilir. 

II.4. İnsanlık Kendini Yeniden Yaratmaya Çalışıyor.
Hazzın ve ölümsüzlüğün peşinde koşan insanlık, kendinin sahibi olmaya çalışıyor. Ölümü yenip DNA’mızla istediğimiz gibi oynamaya başladığımızda organlarımızı, duygularımızı ve zekamızı dilediğimizce yönlendireceğiz. Herkül’ün gücünü, Afrodit’in cinselliğini, Athena’nın bilgeliğini, Dionysos’un deliliğini ya da istediğimiz her neyse ona sahip olabileceğiz. Bu seviyeye üç şekilde ulaşılabilinecek;
  • Biyoloji mühendisliği,
  • Siborg mühendisliği ve
  • Organik olmayan varlıkların mühendisliği.
Bugüne evrilmemiz onbinlerce yıl sürdü peki bundan sonrası için sizce bu kadar beklenecek mi? Biyomühendisler bu süreci hızlandıramaz mı? Siborg mühendisliği bunu bir adım ileriye taşıyarak organik bedeni organik olmayan biyonik eller, yapay gözler ya da kan damarlarımızda seyrederek sorunlarımıza teşhis koyup hasarları onaracak nanorobotlar gibi araçlarla birleştiremez mi? Böylece bir doktor evinden Tokyo, Chicago yada Mars’ta bir uzay istasyonunda acil bir ameliyata girebilir. Bir çift biyonik göz ve biyonik elin yanında hızlı bir internet yeterli olacaktır.




Amerikalı Jesse Sullivan 2001’de bir kazada iki kolunu da kaybetti. Rehabilitation Institute of Chicago’nun ürettiği iki biyonik kol kullanıyor. Jesse’nin beyninden gelen sinirsel sinyaller mikro bilgisayar tarafından elektrik komutlarına çevriliyor ve kollar hareket ediyor. Benzer bir biyonik kol, motoksiklet kazasından kolunu kaybeden Amerikalı asker Claudia Mitchell’e de takıldı. Bazı maymunlara dünyanın öbür ucundaki bir üçüncü eli ya da bacağı hareket ettirebilme olanağı sağlandı.

Bilim insanlarının hayalleri siborg mühendisliğinin daha ötesinde. Onlar organik parçaları tamamen ortadan kaldırarak tümüyle organik olmayan varlıklar yaratmayı hayal ediyor. Bu evrede nörol ağların yerini akıllı yazılımlar alacak. Eğer organik alemin sınırlarını aşarsak tüm evren bizim olacak. Bugün en güçlü bakteriler bile Mars’ta yaşayamıyor ama inorganik varlıklar için hiç bir kısıt yok. Bilim insanları DNA ile dans etmeye başladılar. 2001’de ABD hükümeti, bu araştırmaları yasakladı ama İngiltere Parlemantosu izin verdi. Bundan sonraki adım ölümcül genleri ıslah edip iyileştirme olacaktır. ABD yasaklarken Kuzey Koreliler kendi çocuklarını bu tedavi ile dahi, büyük sanatçı yada atlet olarak yetiştirse hangi ABD hükümeti bu yasağın arkasında durabilir.

II.5. Askeri ve Ekonomik Değerini Yitiren İnsanlar Ne Yapacak?
21. yüzyılda insanlar askeri ve ekonomik değerlerini yitirecekler. Artık insan askerlere ihtiyaç yok. İnsansız hava araçlarını kuşanmış ileri teknolojiler ve siber virüsler 20. yüzyılın dev ordularının yerine geçerken kurmay subaylar da konumlarını algoritmalara devredecekler. Ekonomik alanda da cıvata sıkma eskiye göre değersizleşerek liberalizmle kapitalizmin ittifakını tehlikeye atıyor. İngiltere, Fransa ve ABD, ekonomilerini ve toplumlarını lebarelleştirdikleri için refaha kavuşmuşlardı. 21. yüzyıldan itibaren liberalizm kendini pazarlamakta zorlanacak. Çalışan kitleler ekonomik değerlerini yitirirken, insan hak ve hürriyetleri meşruluğunu koruyabilecek mi? Yönetenler ekonomik olarak fayda sağlamadıklarında da insanlara değer vermeye devam edecekler mi?

Atların Sanayi Devrimi’yle değişen kaderi insanlık içinde geçerli olur mu? Otomobiller sistemin kendilerinden beklediğin tek bir şeyi çok daha iyi yaptıkları için atların yerini aldılar. Muhtemelen sürücülerde atların akibetine uğrayacak. Bazı ekonomistler er ya da geç gelişmemiş insanların tamamen hurdaya çıkacağını öngörüyor. Robotlar ve üç boyutlu yazıcılar kol gücüyle yapılan işlerde işçilerin yerini alırken, üstün zekalı algoritmalar da beyaz yakalı çalışanları pozisyonlarından edecektir. Banka memurluğu, şöförlük, eczacılık, turizm ajenteliği, pratisyen doktorluk, kontrat hukukçuluğu, borsacılık artık tehdit altında meslekler. Yakın bir gelecekte fMRI taramaları hatasız yalan makineleri gibi işlerse milyonlarca avukat, hakim, polis ve dedektif ne iş yapacak? Doktorların ilk görevi doğru teşhis koymak ve ardından en uygun tedaviyi önermektir. IBM’in yapay zeka sistemi Watson akciğer kanserinde yüzde 90 doğru teşhis yaparken doktorların başarı oranı yüzde 50’lerde kalıyor. ABD’de mesleklerin %47’si tehdit altında.



Kaliforniya San Fransisko Üniversitesi UCSF 2011 yılında tek bir robotun işlettiği eczaneyi hizmete soktu. Robot eczacı ilk yılında tek bir hata yapmadan iki milyondan fazla reçeteyi karşıladı. Eczacılar ise reçetelerin ortalama yüzde 1,7’sinde hata yapıyor.

Robot tarafından işletilen eczane

II.6. Bilişsel Açıdan Algoritmalar İnsanları Geçebilirmi?
İnsanlar fiziksel ve bilişsel olmak üzere iki temel yeteneğe sahiptir. Makineler bizimle yalnızca fiziksel özelliklerini yarıştırsaydı, her zaman daha iyi yapabileceğimiz bilişsel işler yaratabilirdik. Peki algoritmalar bilişsel işleri bizden daha iyi yapıp daha iyi hatırladığında, analiz edebildiğinde ve örüntüleri tanıyabildiğinde ne olacak? 1980’lerde bilgisayarların bir insanı asla yenemeyeceği düşünülürdü. İlk kez 1996’da bilgisayar dünya satranç şampiyonunu yenerek insanın üstünlüğü iddiasını çürüttü. Yazılımcıları satrancın temel kuralları yanında stratejiyle ilgili talimatları da bilgisayara aktarmıştı. Ama şimdiki bilgisayarlar kendi kendine öğrenebiliyor. AlphaGO yazılımı, kendi kendine satrançdan çok daha zor olan Go oyununu oynamayı öğrendi. 2016’da Güney Kore Go şampiyonu Lee Sedol’ü 4-1 gibi net bir skor ile yendi.


10 Şubat 1996’da IBM’in Deep Blue isimli bilgisayarı dünya satranç şampiyonu Garry Kasporov’u alt ederek insanın üstünlüğü iddiasını tarihe gömdü.

Güney Kore Go şampiyonu Lee Sedol ile bilgisayarın GO oyunu 2016
Algoritmalar insanları çalışma hayatının dışına iterken, varlık ve güç, algoritmaların avucunda tutan bir grup elitin elinde toplanarak görülmemiş bir sosyal ve siyasi eşitsizlik doğurabilir. Bu durumda algoritmaların sahipleri dünyanın yeni efendisi olacak. Bunu kabullenmeye hazırmıyız? Bunlara karşın yeni etik değerler oluşturuyormuyuz?


VITAL Yönetim Kurulu toplantısında.


2014’ün Mayıs ayında Hong Kong merkezli girişim şirketi Deep Knowledge Ventures, VITAL isimli algoritmayı yönetim kuruluna dahil ederek bir ilke imza attı. VITAL umut vaat eden şirketlerin finansal durumlarını, kilinik çalışmaları ve fikri mülkiyet haklarını gösteren verileri inceleyerek yatırım önerilerinde bulunmaya başladı.

II.7. İleriki Dönemin Müzik Dehaları Algoritmalardan mı Çıkacak?
Herşeyi bilgisayarlar yapmaya başlarsa insanlar ne yapacak? Dünyada herkes sanatçıya mı dönüşecek? Peki ya bilgisayarlar bizden daha iyi beste, resim yapmaya başlarsa o zaman ne olacak? California Santa Cruz Üniversitesi müzikololoji profesörü David Cope konçertolar, senfoniler ve operalar besteleyebilen bilgisayar programları geliştirmeyi başardı. EMI (Experiments in Musical Intelligence) adındaki algoritma Bach, Beethoven, Chopin, Rahmaninov ve Stravinski besteleri yapabiliyor. Dinleyiciler ise ayırt edemiyor.


Müzik şirketi Cope, EMI’nin bestelerini piyasaya sürünce Oregon Üniversitesi’nden Steve Larson; Cope’a profesyonel piyanistlerin Bach, EMI ve kendi bestelerini ard arda çalmasını ve izleyicilerin de tahminde bulunmasını istedi. Konser sonunda dinleyiciler EMI’nin parçası gerçek Bach eseri, Bach’ın kini Larson bestesi ve Larson’un yapıtını ise bir bilgisayar bestesi olarak belirlediler.


II.8. Asistan Uygulamaları Bağımsızlıklarını İlan edebilirler mi?
Teknoloji firmalarının asistan yazılımları (Cortana, Siri, Google Now) hızla gelişirken, gün gelir asistan sahibi adına aksiyon da alabilir, asistanlar kendi aralarında konuşmaya da başlıyabilirler. Daha da ilginci varlıklılar en gelişkin asistanlara sahip olarak eski sürümleri kullanan yoksul insanlar karşısında belirleyici bir avantaj kazanabilirler.

II.9. Reader’larda bizi Okuyabilirmi?
Biliyorsunuz Kindle gibi okuyucu kullanan kişilerin sayısı hergün artıyor. Eğer okuyucular yüz tanıma sistemleri ve biyometrik algılayıcılarla yeniden güncellenirse hangi cümlenin kalbinizi hızlandırıp tansiyonunuzu yükselttiğini, nerede güldüğünüzü, üzüldüğünüzü ya da öfkelendiğinizi bilebilirler. Yakın gelecekte siz kitap okurken pekala kitaplar da sizi okuyabilir. Buna hazırmısınız?


II.10. Sağlığımız Bilgisayar Virüslerinin Tehdidi Altında mı?
Evdeki bilgisayarın sürekli virüs ve trojanların saldırısına uğraması gibi ritim cihazının, işitme cihazının, nanoteknoloji bağışıklık sisteminin de benzer tehdit altında bulunması olasıdır. Bedenimin anti-virüs programlarını güncelleyemezsem bir sabah uyandığımda damarlarımda dolaşan milyonlarca nanorobotu hackerların kontrolünde bulabilirim. Acaba yeni ölüm nedenleri mi gündeme gelecek? Sağlık sigortamın içerisinde anti-virus programının bakım bedelide mi yer alacak?

II.11. Tıbbın Hedefi İyileştirmekken Geliştirmeye Dönüşürse Ne Olur?
Tarih boyunca varlıklı kesim sosyal ve siyasi avantajlara sahipti ama hiçbir zaman zenginleri yoksullardan ayıran biyolojik bir ayrım olmamıştı. Ortaçağ aristokratları damarlarında üstün mavi kanın aktığına inanırlardı.


20. yüzyılda tıbbın hedefi hastayı iyileştirmekken, 21. yüzyılda bu hedef sağlıklıyı geliştirmeye dönüşmüş durumda. Hastayı iyileştirmek eşitlikçi bir politikaydı. Bazılarını geliştirmek ise toplum içerisinde sınıflar yaratan bir projedir. 20. yüzyılda ordular milyonlarca sağlıklı askere, ülke ekonomisi ise milyonlarca işçiye muhtaçtı. Bu nedenle devletler halk sağlığı hizmeti sunmaya başladılar. Askerlerin ve işçilerin yerini algoritmalar almaya başladıkça, bazı elitler, işe yaramayan insanlardan oluşan kitleleri iyileştirmek yerine bir grup süperinsanı geliştirmeyi daha ekonomik bulabilir.

II.13. Nesnelerin Interneti ve DATAIZM.
Üretim ve sanayi son 200 yılda gelişerek dört ana evreden geçti. Bunları sırasıyla Mekanik, Elektrik, Otomasyon ve Internet evreleri olarak sıralayabiliriz. Başka bir deyişle de Endüstri 1 den Endüstri 4’e kadar.
  • Mekanik Dönem. Buhar makinasını üretimde kullanmaya çalışan ilk kişi 1698 yılında İngiliz askeri mühendis Thomas Savery idi. Başarılı olduğu söylenemeyen cihazını birkaç yıl sonra Thomas Newcomen geliştirdi. Ama buhar makinesinden gerçek verimi alan 1769 yılında James Watt oldu.  İlk mekanik örgü makinası yine İngiltere’de 1784 yılında kullanılmaya başlandı.
  • Elektrik Dönemi. İlk üretim bandı 1870. Elektrik enerjisinin mümkün kıldığı iş bölümünün ve seri üretimin ortaya çıkışı.
  • Otomasyon Dönemi. İlk programlanabilir üretim sistemi 1969. Üretim otomasyonunu daha yüksek düzeye taşıyan elektronik ve bilgi teknolojilerinin kullanımı.
  • Internet Dönemi. Endüstri 4.0, Siber, fiziksel sistemlere ve dinamik veri işlemeye dayalı üretim

Endüstri 4.0’ın dokuz ana bileşeni.



İnsanlar binlerce yıldır veriyi damıtarak bilgiye, bilgiyi kavrayışa, kavrayışı bilgeliğe çevirmeye çalışıyordu. Ama devasa boyuta gelen veri insan beyninin işleme sınırlarını çoktan aştı. Bu nedenle bu fonksiyonun artık algoritmalara devri zorunlu hale geldi. DATAIZM (Vericilik) veri akışının özgürleşmesini merkeze yerleştiren ve verinin en yüce değer olduğuna inanan yeni felsefik akımdır. Dataizm bilgi edinme özgürlüğünü herşeyin ötesinde tutar. Futuristlere göre, nesnelerin interneti tam olarak gerçekleştiğinde Dataizm, toplumu saracak.  

Tarımda IOT uygulaması

Araçlarda ve yollarda IOT uygulaması

Yakın gelecekte araçlar birbirleriyle ve yollarla iletişim halinde olacak, ormanlardaki ağaçlar hava durumu ve karbondioksit seviyelerini bildirecek. Evrenin yaşam ağına bağlanmayan ve dahil olmayan hiçbir parçası kalmayacak. Mahremiyetimizden, özerkliğimizden ve bireyselliğimizden ödün vermek pahasına da olsa, veri akışının bir parçası olmak istiyoruz. Çünkü bu akışın bir parçası olduğumuzda kendimizi çok daha büyük bir yapının oyuncusu gibi hissediyoruz. Sosyal medyaya, wikipedia’ya birşeyler yazmak, ya da bloglar hazırlamamızın altından yatan neden de bu. Yerçekimin objeleri dünyanın merkezine çektiği gibi bilgi de internet aracılığıyla bir merkeze çekiliyor. Aslında bu merkezin adı da CLOUD.  

İki jenerasyon öncesine kadar insanlar yaygın bir şekilde hayatları boyunca günlük tutardı. Son derece humanist bir uygulama olan bu alışkanlık bugün gençlerine anlamsız geliyor. Bir insan başka kimsenin okumayacağı deneyimleri ne için yazar ki? Günümüz just do it zamanı. Yaşadığını anında paylaş. BLOG’lar bile uzun bulunuyor insanlar daha kısasını istiyor.

Yakın gelecekte Nesnelerin İnterneti, sürümü yükseltilmiş insan algoritmalarının bile başa çıkamayacağı hızda ve boyutlarda veri akışı üretebilir. Motorlu taşıtlar at arabalarının yerini aldığında atların sürümünü yükseltemedik, onları emekliye ayırdık. Homo sapiens’in emeklilik günleri de belki yaklaşıyor. 18. yüzyılda humanizm dünya görüşünü insan merkezci bir yaklaşıma dönüştürmesi gibi 21. yüzyılda da Dataizm insanları dışlayarak insanmerkezci yaklaşımı verimerkezci bir yaklaşıma dönüştürecek gibi duruyor. Dataist devrim önümüzdeki yüzyıl içinde gerçekleşebilir.

II.14. Yakın Gelecekte Hayatımızda Başka Neler Değişecek?
İnsanoğlunun bilişim sisteminin altyapısı da dört temel aşamadan geçmiştir. İlk aşama Bilişsel Devrim ile başlar. Bu aşamadan sonra Sapiens bu bilişsel üstünlüğünü dünyaya yayılıp istila etmek için kullandı. İkinci aşama Tarım devrimiyle başladı ve 5 bin yıl öncesine dek sürdü. Üçüncü evre, 5 bin yıl kadar önce yazı ve paranın icadıyla başlayıp Bilimsel Devrim’in başlangıcına dek devam etti. Tarihin son aşaması 1492 yılı civarında Amerika’nın keşfiyle gerçeğe dönüştü.

Yakın gelecekte bir Eğitim Devrimi gerçekleşecek. Eğitim için daha az para harcanacak. Ucuz mobil cihazlara ve eğitsel akademi ve araçlara herkes erişebilecek. Sağlık Devrimi, giyilebilir sağlık izleme ajanları ve etkileşimli video ile doktorlar evlerinden hastasını muayene edebilecek. Yapay Zeka, Artırılmış Gerçeklik ve bağlantılı toplumlar; sosyal medya etkileşimini ve öngörüleri artıracak. Tek bir internet yerini ‘internetler’e bırakacak. Erişim, sistemler ve prensipler yeniden oluşturulacak. Internetin, Gutenberg’in matbaasının Reform ve Aydınlanma’ya yaptığı etkiye benzer etkiler yapmasını bekleyebiliriz.

Fütürist Dr. Ian Pearson'a, göre %85 ihtimalle 2050 yılına kadar hangi yeni teknolojileri görmeyi beklediğimizi ve yaşadığımız yolu nasıl değiştireceğine bakalım. 


Video yayıncılığına çok hızlı bir giriş yapan dronelar birkaç yıl içerisinde kurye yerine teslimat yapmaya başlayacağını rahatlıkla görebiliriz. Şu anda drone teknolojiinin yaygınlaşmasının önündeki engel yasal düzenlemelerin eksikliği. Ancak Pearson 2022 yılına kadar, droneların paketler gibi malzemeleri hastanelere teslim etmek için kullanılacaklarını söylemekte. Ancak teslimat dronelarının çok yaygın olmasına izin verilmiyor. Bazı paket teslimatları için kullanılabilir, ancak pizza teslimatı gibi gündelik faaliyetler için kullanılması beklenmemekte.


Hyperloop One tarafından yapılan yeni karasal ulaşım altyapısı ve treni kıta içi uçak yolculuğunu bitirebilir. Nispeten yakın mesafeler arası kullanılması düşünülen taşıma sistemi uzun vadede tüm kıtaya yayılabilir. Los Angeles ve SanFransisco arasında denenmekte ve ufukta New York Washington DC hattı var.

Hyperloop taşımacılığı kavramı, Ağustos 2013'te Elon Musk tarafından tanıtıldı. Hyperloop, elektromanyetik olarak havalandırılmış bir bölmeyi düşük basınçlı bir tüpten hızlandırmak ve yavaşlatmak için doğrusal bir elektrik motoru kullanır. Araç, türbülanssız 620 mil / saat'e kadar olan hızlarda, sessizce miller boyunca kayacak. Sistem tamamen otonom, sessiz ve sütunlar üzerine inşa edildiği için yollara göre daha az istimlak gerektirir. Elon Musk dünyayı şekillendiren yeni teknolojilerin kurucusu. Uzay yolculuğu için SpaceX, Elektrikli araç için Tesla, yeni yerleşim modeli için SolarCity ve ödeme teknolojisi için PayPal sahip olduğu ve yönettiği şirketlerden bazıları.


2025 yılına kadar artırılmış gerçeklikteki ilerlemeler sayesinde akıllı telefonların eskimiş olacağı düşünülmekte. 2025'te ve akıllı telefonunuz varsa, insanlar size gülecek denilmekte. Önümüzdeki 10 yıl içinde, küçük bir bilezik veya mücevher aracıyla AR ekranlarını yukarı çekerek akıllı telefon taşımaya gerek kalmayacak. Magic Leap gibi şirketler AR'ı ana akım haline getirmek için çalışıyorlar.

Dünyadaki mimarlar, aslında dünyanın ilk 3D baskılı evini inşa etmek için yarışıyorlardı. Çin'de Winsun adlı bir şirket, bir günde 10 adet 3D baskılı ev inşa ettiklerini ve bunların her biri sadece 5.000 dolara malolduğunu söyledi. USC'deki bir profesör, elektrik ve sıhhi tesisat boruları ile birlikte tüm evi inşa edebilen devasa bir 3D yazıcı üzerinde çalışıyor. Pearson, 3D baskılı ucuz evlerin kentlerin giderek daha kalabalık hale gelmesi nedeniyle büyük bir varlık olacağını söylemekte.

Pearson, 2050'ye kadar evler ve arabalar gibi yeryüzünde bulunan şeylere fosil yakıtları kullanmamıza gerek kalmayacağını, ancak uçakları çalıştırmak için hala gerekli olacağını söylüyor. Her dönem olduğu gibi enerji yine esas itici güç olacak. Güneş ışıklarını direk alan çöl bölgeleri güneş enerjisi çiftliklerine yer açabilir. 2030 yılı gibi Afrika Sahra çölünde bu açılımları görebiliriz. Bir başka açılım ise nükleer füzyonun evlere girmesi. Bu teknolojinin de çevresel sıkıntılarına rağmen mecburen 2045 yılı dolaylarında eğer yeni bir Çernobil faciası çıkmazsa hizmet rafında yerini alabileceğini söyleyebiliriz.

Futuristler geleceğe yönelik tahminler yapmaya bayılıyorlar. Geçmişe bakarsak bu tahminlerin her zaman tuttuğunu söyleyemeyiz. 19. yüzyılda Ay’a, Mars’a gitmeyi düşünebilen insanoğlu internet gibi bir olguyu hayal edemedi. Bazı şeyleri beklenildiği zamanda yapabiliyoruz ama bazı şeyleri de yapamıyoruz. MÖ 3500 yılında tekerliği keşfeden insanoğlu onu bavulun altına monte etmeyi son 20 yılda akıl etti.  Bundan sonra yapacaklarını da hayal edebilmek çok kolay değil. Bazıları olacak bazıları olmayacak onların yerine de hiç hayal etmediğimiz başka açılımlar olacak.




ALINTILAR
Yuval Noah Harari – HomoDeus
Yuval Noah Harari – 21. Yüzyıl İçin 21 Ders
https://www.futurizon.com/


1 comment: