Alman işgalinde Atina
Akropolis’ten Gamalı Haç bayrağı 18 yaşında söküp atan
15 yıl hapis ve
sürgün hayatı yaşayan, üç kez idam cezasına çarptırılan
92 yaşında Avrupa
Birliği Parlemantosuna seçilen
Aktivist
1. MANOLIS GLEZOS’UN ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ
Manolis Glezos (Μανώλης Γλέζος; d. 9 Eylül 1922) Yunan direnişi kahramanı solcu yazar ve politikacı. 1941 Mayısında, on sekiz yaşında, Akropolis'e tırmandı ve Nazi'lerin yaklaşık bir ay önce Atina'ya girdiklerinde çektiği gamalı haçlı bayrağı indirdi.
Siyasi mücadelesi boyunca 27 kez
tutuklandı, üç kez idama mahkum edildi. Tüm hayatı mücadele içinde geçti. Son
senelerde doksanı aşan yaşında Avrupa Parlemantosu üyeliği yaptı. Şimdi memleketinde
bir dağ köyünde siyaseti yine yakından takip ediyor daha çok yazdıklarını
yayınlıyarak mücadelesine devam ediyor.
1.1. Gençlik Yılları
II.Dünya Savaşı direnişcisi
Manolis Glezos 2019 yılı itibarıyle 96 yaşında. 12 Eylül 1922’de doğduğu Naxos
adasının dağ köyü Apeiranthos’da yaşıyor.
‘Köyde yaklaşık bin civarında insan yaşıyordu ve altı Glezos ailesi vardı,
bizimkisi bu ailelerin büyüğüydü’ diyor Glezos.
Keçi peyniri ile
meşhur Apeiranthos köyü
Glezos uzun yıllardır eşi Georgia
ile birlikte tek yatak odalı küçük bir köy evinde yaşıyor. İki çocukları var:
oğulları Nikos nükleer fizikçi, kızları Maria öğretmen. Zemini taş kaplı sade
köy evini 20 sene önce almışlar. Demir karyolalı yatak odasının duvarında bir
Peru kilimi asılı. Büyük şöminenin üstünde ise pirinç havan, havan eli , kahve
cezvesi ve geleneksel kahve değirmeni var.
Salonun duvarında fes giymiş dedesinin siyah beyaz fotoğrafı asılı.
Yatak odası duvarları antik dönem coğrafik haritalarıyla birlikte annesinin
memleketi Paros’un haritası ve çeşitli Sovyet posterleri ile kaplanmış.
Beyaz badanalı ev Glezos’un
Apeiranthos Köyündeki evi.
Manolis Glezos’un dedesi köyde yaşayanları bitki
özleriyle tedavi eden bir keçi çobanıydı. Bundan dolayı aile Glezos’un büyüyünce
doktor olmasını istedi. İlköğrenimini köyünde tamamlayan Glekos, 1935 yılında orta
öğrenimi için ailesiyle birlikte 13 yaşında Atina’ya gitti. Lise sonrasında Atina
Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde üniversite hayatına başladı. Okul masraflarını
karşılayabilmek için okul sonrası bir ilaç fabrikasında çalışmasına rağmen aile
tıp okulunun hayli yüksek masraflarını karşılayamadı ve genç Glezos belki de
hayatının akışını değiştirecek ekonomi bölümüne transfer olmak zorunda kaldı.
Glezos’un Köy evindeki çalışma masası
Glezos’un genç yaşta politik
mücadeleye girişi bir tesadüf. 1939 yılında Lise’de okurken sınıflarına Dodecanese
adalarından, Mussolini’nin aşırı milliyetçi görüşlerine ilgi duyan bir genç
katılıyor. Milliyetçi görüşlerin yaygınlaşmasına tepki gösteren ve Hükümetin
baskıcı rejimine isyan eden beş arkadaş anti-faşist bir grup oluştururlar.
Amaçları İtalyanlarca işgal edilmiş Dodecanese(12 Adalar) adaları yönetimine ve
Yunanistan’ı diktatörlükle yöneten Başbakan Ioannis Metaxas’a karşı mücadele etmektir.
Bir süre sonra öğretmenlerinden
birisinin okulun bahçesinde sosyalizm ve komünizm ile ilgili kitapları
yaktığını görürler. Bu olay gençlerin meraklarını ateşler ve yakılan kitapların
kopyalarını aramaya ve okumaya başlarlar.
Sosyal kitapları okumaya başlayınca kitapların
fikirlerini benimsemeye başladık. Sonunda grubumuz
milliyeçi ve anti-faşist fikirleri benimsedi ve düşüncelerimizi çevremize
yaymağa başladık. Savaş başladığında
vuruşmak için çok gençtik. Küçük bir direniş hücresi olarak
örgütlendik. Patlayıcı yapmayı bilmiyorduk. Ecza laboratuarından aldığımız
kimyasallardan denemeler yaparak öğrendik.
1.2. Alman İşgali ve Direniş
Nazi müttefiki Mussolini 1940
ortalarında Yunanistan’dan Girit ve Korfu adalarıyla, Epir’in bir bölümünü ve
Pire limanını istemişti. İstekleri reddedilince 28 Ekim’de Yunanistan’a karşı saldırıya
geçti. İtalyanlar başlangıçta başarılıydı ama Papagos komutasındaki Yunan birlikleri
ilerlemeyi durdurup, karşı saldırıya geçtiler ve İtalyanları gerileterek
Arnavutluk’a girdiler. Diktatör Başbakan Metaxas 22 Ocak 1941’de ölünceye kadar
İngiliz yardım tekliflerini kabul etmemişti. Ölümünden sonra yerine geçen Aleksandros
Korizis savaşın kötü gitmesi üzerine İngiliz yardımını kabul etmek zorunda
kaldı. İngiliz kara ve hava kuvvetleri Yunanistan’a geldi.
Mussolini’nin düştüğü zor durumu
gören Hitler, Yugoslavya’daki İngiliz yanlısı hükümet darbesinin ardından Nisan
başında Balkanlara saldırıya geçti. Bir hafta içinde Yugoslavya düştü ve
İngilizler güneye doğru çekilip Girit’e geçmeye başladılar. Almanlar 6 Nisan’da
Yunanistan’a da girdiler.
18 Nisan günü öncü Alman
askerleri tanklar eşliğinde Atina’ya doğru ilerlerken Başbakan Alexandros Korizis
kendini vurarak intihar etti. Korizis yerine Giritli Emmanuil Çuderos atandı
ama oda sadece 21-29 Nisan tarihleri arasında görev yapabildi. Almanların
yönetimi değiştirmesi üzerine Kral II.George ve ailesiyle birlikte Çuderos İngilizlerin kontrolündeki Girit’e uçtu. Kral
daha sonrasında sürgün hayatı yaşıyacağı İngiltere’ye gidecekti.
Alman işgali
başlayınca intihar eden Başbakan Alexandros Koryzis ve İngiltere’ye kaçan Kral II.George.
İtalyanlar Yunanistan’ın batısını
kontrol altına aldılar. Ülkenin en canlı ve hayati bölgesi Atina’yı da içeren
Attica bölgesi Alman yönetimine kaldı. II.Dünya savaşı’nın en sıcak
günlerinde Alman güçleri 28 Nisan 1941 günü Atina şehrini kuşatıp kontrol
altına aldıktan sonra şehre girdiler. Şehre giren Alman askerlerini, Alman
Arkeoloji Enstitüsü Direktörü ve Atina Nazi partisi sorumlusu Walther Wrede karşıladı.
Tüm yollar, geçitler ve evlerin balkonları Alman bayrakları ile donatılmıştı.
Glezos daha II.Dünya Savaşı’nın başlangıcında Yunan ordusuna
katılmak için başvurmuş ama yaşı tutmadığı için kabul edilmemişti. Bunun
üzerine Ekonomi Bakanlığı’nda gönüllü olarak çalışmaya başladı.
Atina’nın işgal edildiği gün,
sadece Yunanistan için değil tüm insanlık için en onur kırıcı anlardan birisi
yaşanmış, demokrasinin ve batı uygarlığının beşiğine, kutsal Akropolis
tepesine, üç buçuk yıl süreyle acı, açlık ve ölüm yaşatacak, gamalı haç bayrağı
asılmıştı.
Nazi askerleri Gamalı
Haç bayrağını Akropol’e asıyorlar – 28 Nisan 1941.
Henüz sadece 18 yaşında iki cesur
genç, kahramanca bir atılım yaparak Nazilere karşı büyük Yunan direnişini
başlattılar. Atina Üniversitesi Ekonomi öğrencisi Manolis Glezos ve Hukuk
öğrencisi Apostolos Santas planlarını günler öncesinden evlerinin bulunduğu
Zappeio mahallesinde Akropolis’e bakarak yapmışlardı. Kutsal tepenin üstünde
dalgalanan Nazi bayrağı inecekti. Ama Alman askeri tarafından kuşatılmış tepeye
nasıl ulaşacaklardı? Önce Büyük Kütüphaneye gidip Akropolis hakkında
ansiklopedi ve kitaplardan ne var ne
yoksa okudular. İşlerine yarıyacak buldukları en enteresan bilgi tepenin
eteklerinde bulunan mağara, devamındaki doğal tünel ile saklanabilecekleri
noktalar oldu.
30 Mayıs 1941 sabahı Glezos ve
Santas radyodan Girit’in düştüğü haberini alınca, harekete geçme zamanının
geldiğine karar verdiler. Alman nöbetçilere görünmeden tepeye ulaşmanın tek
yolunun, önceden belirledikleri mağara ve tünel aracılığıyla olabileceğini, biliyorlardı.
Akşam 21:30'da Akropolis’i koruyan nöbetçi askerler girişteki Propylaia’daki
barda bir gün önce alınan Girit’in şerefine bira içmeye başlamışlardı. Tüm
Alman askerleri çakır keyifti.
Küçük bir bıçak ile fenerden
başka silahları olmayan cesur yürek iki arkadaş, tel örgüleri aşıp, keşfettikleri mağaradan başlıyan tünelden 34
metre sürünerek tepeye ilk kralının kızına atfedilmiş küçük Pandroseion
mabedinin yanına ulaştılar. Hızlıca hareket ederek, nefret ettikleri 15 metre yüksekliğindeki
bayrak direğinde dalgalanan 4x2 metre boyutlarındaki Nazi bayrağını indirdiler.
Geldikleri gibi tünelden aşağıya
indiler, şehir merkezinin boş sokaklarından geçtiler, parçaladıkları bayrağının
bir bölümünü yol kenarındaki kanalizasyon deliklerine attılar ve evlerine
döndüler. Sabaha karşı Glezos’un annesi korku içinde oğlunu bekliyordu. Annesinin
‘Neredeydin’ sorusuna Glezos hiçbirşey
söylemeden kazağının içine gizlediği parçayı çekip çıkarttı.
Anneme göstererek ona işte buradaydım
dedim. Annem tek kelime etmedi, beni kucakladı ve öptü. Gece ne yaptığımı
anlamıştı.
Ertesi gün Glezos’un üvey babası
annesine ‘Senin oğlan ne yapıyor?’
diye sordu. ‘Akropol’e bak anlarsın’
diye cevapladı anne. Birkaç saat sonra Naziler bayrağı indirenlerin gıyabında ölüm
cezasına çarptırıldığını ilan ettiler. Alman Gestapo 3. Reich’ın sembolü olan
bayrağı indirenler için ödüllü bir insan avı başlattı.
Nazi bayrağını
indiren Manolis Glezos ve Apostolos Santas 30 Mayıs 1941.
Glezos ve Santas ileriki yıllarda
eylemin nasıl başarıyla planlanıp gerçekleştirildiğini anlatırken bir gün
öncesi yaptıkları keşiften ve tepeden indikten sonra eve dönerken hissetikleri
korkudan bahsetmişlerdi. Evet şanslıydılar
bir polisle karşılaşmalarına rağmen evlerine dönebilmişlerdi fakat unutmayalım
ki şans her zaman cesurların yanındadır.
1 Haziran günü Eleftheron Vima
gazetesi, Alman komutanın, bayrağı indiren belirlenemeyen suçlunun gıyabında ölüm
cezasına çarptırıldığı bildirisini yayınladı. Almanlar failleri hiçbir zaman
bulamadılar ve ölüm ceza gerçekleşmedi. Aynı gün saat 11’in de yeni bir Nazi
bayrağı Akropolis tepesinde dalgalanıyordu. Ama o bayrak bir kez inmişti ve çok
fazla da kalamıyacaktı.
Alman işgali sırasında Glezos üç
kez göz altına alındı. Hapise atıldı ama hapisten kaçmayı başardı. Lakis Santas
Almanlardan kaçtıktan sonra Yunan Özgülük Ordusu’na katıldı (Greek People’s
Liberation Army-ELAS).
Gamalı Haç bayrağının
Akropolis’den indirilmesi Atina’da işgal kuvvetlerine karşı Yunanlıların
moralini yükselten ilk sembolik direniş hareketi olması açısından çok
önemlidir. Bayrak olayından üç ay sonra Eylül ayında, Nazilere karşı direnişi
örgütleyecek sol kanatta ‘National
Liberation Front (EAM)’ ve sağ kanatta ‘The
National Republican Greek League (EDES)’ adlı iki önemli örgüt kuruldu. Bu
iki örgüt Almanlara karşı çok başarılı bir mücadele verecek ve ülkenin
özgürlüğne kavuşmasında kilit rol oynayacaktır.
Glezos, Nazi işgali sırasında
aktif olarak direnişe katılırken aynı zamanda Yunan Kızılhaç ve Atina
Belediyesi’nde çalıştı. 24 Mart 1942’de Alman İşgal Güçleri tarafından
tutuklandı ve işkence gördü. Hapiste yaşadığı zor şartlar nedeniyle ileri
düzeyde verem(Tüberkuloz) hastası oldu.
Farklı yıllarda iki
yoldaş Manolis Glezos ve Lakis Santas.
Akropolis’teki plaket
‘30 Mayıs 1941 gecesi Manolis Glezos ve Apostolos
Santas Akropolis’deki Nazi bayrağı yerine Yunanistan bayrağı çekmeyi
başardılar. Akropolis, Atina, Yunanistan’
1.3. Savaş Sonrası Politik
Hayatı
1940’lı yıllar boyunca Glezos,
Almanlar, İtalyanlar ardından Yunanistan’ın sağcı hükümetleri ve Albaylar
Cuntası dönemlerinde sayısız kez tutuklandı. İşkencelerden geçirildi ve tecrit hücrelerinde
tutuklu kaldı.
Hapiste yaşayabilmek için kendini sevmeli,
yemeli ve okumalısın derler. Ben kendimi hiçbir zaman sevmedim, yiyeceğime de
dikkat etmedim fakat sürekli olarak okudum.’ - Glezos
Almanların 1943’de Yunanistan’dan
geri çekilmesinden sonra komünistlerin yönetimi ele geçirmesinden çekinen
İngilizler, savaş sırasında desteklediği partizanlara karşı Alman işgalinden
sonra cephe aldılar.
İngilizlerin saf değiştirmelerini
kabullenemeyen ve onları cezalandırmak isteyen Glezos ve yoldaşları İngiliz
Askeri Komutanlık ve Müttefik Heyetlerinin bulunduğu Büyük Britanya Oteli
temellerine kanalizasyon şebekesinden kazdıkları bir tünelle ulaşıp 750 kg
patlayıcı yerleştirmişti. Tünele bomba fünyesini bizzat çeken Glekos’du. Tam
bombayı patlatacakları 25 Aralık noel günü hiç beklenmedik bir olay oldu ve İngiltere
Başbakanı Whiston Churchill binaya geldi. Glezos o anları şöyle anlatıyor:
O an için dünyanın üç büyük liderinden
birisinin öldürülmesinin hareketimiz için iyi bir fikir olmadığına karar verdik,
vazgeçtik.
Savaş sonrası Yunan solunun
önderi olan Glezos, siyasi faaliyetlerinden ötürü üç kez ölüm cezasına
çarptırıldı. Aralarında kendisini ‘Avrupa’nın
ilk direnişçisi‘ olarak adlandıran General De Gaulle’ün de yer aldığı
Avrupa’nın birçok önde gelen şahsiyetinin seferber olması sayesinde kurtarıldı.
21 Nisan 1943’de bu kez İtalyan işgal güçleri tarafından tutuklandı ve 3 ay hapiste kaldı. 7 Şubat 1944’de Yunan Nazi Destekçileri Glezos’u tutukladılar. Aynı yılın 21 Eylül’ünde hapisten kaçana kadar yedi buçuk ay hapiste kaldı.
Savaş bitti ama Glezos’un çilesi
bitmedi 3 Mart 1948’de politik görüşlerinden dolayı yargılandı ve birkaç kez
ölüm cezasına çarptırıldı. Toplumsal
feryat dolayısıyla ölüm cezası infaz edilemedi.
1950 yılında ölüm cezası müebbete dönüştürüldü.
1951 yılında Manolis Glezos
hapiste olmasına karşın Birleşmiş Demokrat Sol Parti’den(United Democratic Left
(EDA)) Yunan Parlemantosuna seçildi.
Milletvekili seçilmesinin ardından hapiste olan ya da Yunan Adalarına sürgüne
gönderilmiş mücadele arkadaşlarının serbest bırakılması için açlık grevine
başladı. Sürgündeki yedi yoldaşının serbest bırakılmasının ardından açlık
grevine son verdi. Kendisi de 16 Temmuz 1954’de hapisten çıktı.
5 Aralık 1958’de yeniden gözaltına
alındı ve Soğuk Savaş döneminde sol
görüşlülere sıkça uygulanan bir bahaneyle casuslukla suçlanıp tutuklandı. Buna
karşılık Sovyetler üzerinde Glezos’un resminin bulunduğu bir posta pulu bastırdı.
Sovyetler Birliği’nin
Glezos adına bastırdığı posta pulu
Glezos Yunanistan ve diğer
ülkelerdeki demokratların feryatlarıyla 15 Aralık 1962’de serbest bırakıldı. 1961
yılında halen tutukluyken seçimlerde yeniden EDA partisinden milletvekili seçildi.
21 Nisan 1967’de gece saat 2’de
diğer politik liderler ile birlikte Glezos’da Askeri Cunta tarafından
tutuklandı. Albaylar rejimi döneminde, askeri diktatörlük George
Papadopoulos’un ellerindeydi. Glezos bu dönemde de dört yıl hapis yattı ve ardından
1971’de serbest kaldığı döneme kadar hayatını sürgünde yaşadı.
Manolis Glezos’un II.Dünya Savaşı’ndan,
Yunan İç Savaşı’na ve Albaylar Rejimine kadar politik mücadelesinin
muhakemesini yaparsak 11 yıl 4 ayının hapiste, 4 yıl 6 ayında sürgünde geçtiğini
görürüz.
Sonrasında uzun bir süre Manolis
Glezos’un EDA partisini yeniden diriltmek için yaptığı başarısız girişimi bir kenara bırakırsak ana
akım politikadan uzak durmuştur (1985 yılına kadar partide Genel Sekreter ve
1985-1989 arası başkanlık yapmıştı).
Glekos bundan sonra icraatlarını
memleketi Aperathu’da Belediye başkanlığında sürdürür. 1997-98 ve 1998-99
yılları arasında, her kararının Atina demokrasisi zamanında olduğu gibi
doğrudan demokrasi ile alındığı bir yönetim anlayışıyla, iki kez Apeiranthos Belediye Başkanlığı yapar.
1981 ve 1985 yıllarında
Glezos Panhellenic Socialist Movement
partisinden Yunan Parlementosu’na seçildi. 2000 yılında radikal sol parti
Synaspismos’un liderliğini yaptı. 2002 yılında Aktiv Vatandaşlar politik
grubunu oluşturdu. Aktiv Vatandaşlar, Radikal Sol’un koalisyon ortaklarından
birisidir.
2014 yılında, boğazına kadar finansal krize batmış Yunanistan’da halk yeniden kurtarıcı olarak o dönem 92 yaşındaki Glezos’a sarıldı ve Syriza partisinden Avrupa Parlemonto’suna 430,000 oyla en yaşlı üye olarak seçildi.
Başlangıçta Avrupa Birliği’ni
destekleyen Glezos:
İstibdat,
Diktatörlük gibi politikaları desteklemiyorum. Eğer yaşadığım köye AB bayrağı
asarlara yırtar atarım diyor.
Peki öyleyse anti demokratik bulduğu bu meclise Glezos neden
katılmıştı? Çok samimi bir ifadeyle:
İçeriden değişimi etkilemek, hızlandırmak
istedim diye yanıtlıyor.
Glezos, 2015 yılında Avrupa Parlemanto
üyeliğinden istifa edip Meclise veda konuşması yaparken Antik Yunan döneminde
Euripides’den alıntı yaparak;
Atina’nın efsanevi Kralı Theseus’un
Atina’nın tiranlıktan uzak çoğullar tarafından yönetilen bağımsız bir şehir
olduğu sözlerini hatırlatır.
II. Dünya Savaşı sırasında, iç
savaşta ve darbe döneminde faşizmin farklı yüzleriyle karşılaşan Glezos bugün
Yunanistan’da yükselen milliyetçi akım ile eski dönemlerdeki milliyetçileri
karşılaştırdığında ne gibi benzerlikler ve farklılıklar olduğuna dair bir
soruyu şu şekilde yanıtlıyor:
‘Bugün Yunanistan’da faşizmin yükselmesinin
temel nedeni ekonomik krizdir. Krizden önce de bu faşist parti vardı ama
seçimlerde yüzde bir oy bile alamıyordu. Krizin ardından umutsuzluğa düşen
insanları kandırmayı başardılar. Alman işgali döneminde de benzer bir fenomen
ortaya çıkmıştı. Almanlar gelene kadar Yunanistan’da bir faşist hareket yoktu
ama işgalin ardından işbirlikçi örgütlerini yarattılar. Özellikle işgal
nedeniyle kıtlık yaşandığı dönemde faşist örgütler ağlarını genişletti.
Yunanistan’da Nazilerle işbirliği için kurulan ilk örgüt ESPO’ydu (Nasyonal
Sosyalist Yurtsever Örgüt). Üyeleri arasında hem Yunan hem de Alman faşistler
vardı. Nazilerle işbirliği yapmak isteyen Yunanlar bu örgüte katılıyordu.
Ayrıca hapishanelere gidip suçluları kendilerine katılmaları karşılığında
serbest bırakıyorlardı. O dönem ortaya çıkan Nazi örgütleri ile bugünkünün
söylemleri tamamen aynı. Aynı teoriler, aynı sloganlar…
Yunanistan’da kitlesel katliamlar yaratan
Nazi örgütlerinin ideolojik devamıdır günümüzdeki neo-Naziler. Hıristiyan
olduklarını söyleyip yaptıklarıyla İsa’yı her gün çarmıha gererler. Yunan
medeniyetini savunduklarını söylerler ama medeniyetle alakaları yoktur, aksine
yaptıklarıyla Yunan medeniyetini yıkarlar. Onlara karşı mücadelede yalnızca
idari işlemler yeterli değildir. Faşizme karşı ideolojik mücadele de şarttır.
Bu mesele, basit bir davayla çözülemez.
Glezos yazdığı kitaplarda ve konuşmalarında faşizme karşı direnişin ve faşizmin tehlikelerinin eğitim sisteminde daha fazla anlatılmasını ısrarla istemesine rağmen Hükümetlerin buna yanaşmamasının nedenlerini aşağıdaki şekilde açıklıyor.
Hükümetler için halkın direnişi öğrenmesi
fikri korkutucuydu. Yeri geldiğinde kendilerine karşı direnmelerinden de
korktukları için bunu müfredata sokmadılar.
Bir nedeni de Yunanistan’da tüm hükümetlerin
dış güçlere bağımlı olması, bağımsız bir Yunanistan istememesiydi. Bu yüzden
Yunanistan’ın Nazi dönemindeki direnişini görmezden geldiler. Yunanistan’ın
kurtuluşunu sağlayan şey Yunan halkının mücadelesiyken Yunan burjuvazisi ‘Bizi Britanya
ordusu kurtardı’ söylemini sahiplendi. Yunan halkı ulusal kurtuluşunu kazandı
ama ulusal bağımsızlığını hiçbir zaman kazanamadı.
Yunanistan’ın Nazi işgali
sırasında yaşadığı ölümler, yıkımlar, altyapı hasarları ve yaratılan banka
borçları için faiziyle birlikte yüzlerce milyar avroluk maddi ve manevi
tazminat talebiniz vardı. Yunanistan’daki davayı kazandınız ama Almanya talebi
reddetti. Bu konuda yeni bir hamle planınız var mı sorusunu Glezos şu şekilde
yanıtlıyor:
Bu konuyu hükümetin de sahiplenmesi ve
baskı kurması lazım. Mecliste de bu konu üzerine yoğunlaşacak ve uluslararası
kampanyalar yürütecek bir partiler arası komite kurulması şart. Avrupa ve
Almanya kamuoyunu etkilemek için çaba harcamaya devam etmemiz lazım.
Almanya’ya her gittiğimde görüşmelerimde,
üniversitelerdeki konuşmalarımda bu konu gündeme getiriyorum. Almanya solunun
önemli bir kısmı da bize destek veriyor. Ama ekonomi bakanımız çıkmış ‘Bu
konuda baskı yapmanın zamanı değil’ diyor. Yunanistan halkı ve siyasetçileri
olarak bir bütün halinde baskı oluşturmadan bunu başarmamız kolay değil.
1.5. Ekonomik Kriz ve Almanya
Glezos, Almanya’nın öncülük
ettiği, Yunanistan’a dayatılan tasarruf tedbirlerine karşı yürütülen mücadelede
sesini yükseltti, bu yüzden gaz yedi, hastanelik oldu ve tutuklandı. Üyesi
olduğu parti seçimlerde zafer kazandı, kendisi de en yaşlı milletvekili olarak
meclise girdi.
‘Avrupa genelinde insanlar, her yerde
geleceğime kendim karar vermek istiyorum’ diyor.
Glezos’a göre, yüzyıl boyunca
verilen mücadelelerle Avrupa barışı güvence altına aldı ama Avrupa demokrasisi
bir avuç seçkin eliyle tehlikeye girdi. Yeni aşırı sağcı gruplar artık yeni
tehdit.
‘Ben insanların kendi kaderlerine
kendilerinin karar vermelerini istiyorum’
Glezos’a göre Yunanistan’a kredi
verenlere karşı hükümet, sistem ve troyka karşıtı sözlerini sarfetmekten geri
durmuyor. Troykanın dayattığı şartlar bankaların işine yarıyor ama sıradan
Yunan halkının yaşam koşullarını mahvediyor.
Glezos, kendi partisi içerisinde
bile sert kaçan sözler dillendiriyor ve ülkesini Avro bölgesinden çıkması
gerektiğini söylüyor. Ona göre, Almanya Avrupa’yı sömürgeleştiriyor. Bu nedenle
Glezos, Berlin’nin bir trilyon avro kadar savaş tazminatı ödemesi gerektiğini
söylüyor.
1.6. Yayınları ve
Ödülleri
Glezos’un yayınladığı kitapların
arasında belki de en trajik ve önemlisi Nazilerce 1944 yılında katledilen küçük
kardeşi Nikos’un mücadelesinin hikayesidir. Bu trajedi Glekos’un kaderini ve
yaşam hedefini belirlemiştir. Hayatı boyunca, kardeşinin de arasında bulunduğu,
yol boyunca düşen savaşçı yoldaşlarının anısına, özgürlük için savaşmaya devam
etti.
Glezos politik mücadelesinin
dışında doğayı kontrol altına alacak yaratıcı çözümler geliştirmiş, doğa
felaketlerini, selleri ve erozyonu önleyici sistemler, yeraltı sularını kuyular
aracılığıyla koruyan yapılar kurmuştur. Yunan gazetelerinde 1942’den beri
düzenli olarak yazılar yayınlamıştır. 1950’lerde iki gazetenin (Rizospastis ve
Avgi) genel yayın müdürlüğünü yapmıştır. Glezos altı kitap yazdı. Artık
mücadelesine kitaplarıyla devam ediyor. Çok sayıda yeni kitap yayınlamak istiyor.
Glezos’a verilen ödüllerin bazıları;
- 1958’te Uluslararası Gazetecilik ödülü.
- 1959’da Dünya Barış Konseyi’nin Joliot-Curie ödülü.
- 1963’te Lenin Barış ödülü.
- 1996 yılında Patras Üniversitesi tarafından fahri Felsefe Doktoru ödülü.
- 2001 yılında Selanik Aristotle Üniversitesi tarafından fahri Felsefe Doktoru ödülü.
- 2003 yılında da Atina Milli Teknik Üniversitesi tarafından fahri Felsefe Doktoru ödülü.
1.7. Manolis Glezos Yunan halkından Başbakan Tsipras’a güvendiği için
özür diliyor.
Bir zamanlar Alexis Tsipras’ın
destekçisi ve Avrupa Parlamentosu'nun eski bir üyesi olan Glezos, Yunanistan’ın
çevik kuvvet polisinin Selanik’te protestocu çiftçilere karşı göz yaşartıcı gaz
kullanımı konusundaki dehşetini dile getiriyor ve hükümetin otoriter bir
yönetime kaydığından duyduğu üzüntüden bahsediyor.
Çiftcilerin direnişine katılmak
için Corinth’e giden eski tüfek ve aktivist Manolis Glezos Syriza partisi
liderliğindeki hükümet ve Başbakan Alexis Tsipras’ı için çok kötü sözler
söylemese de Syriza hükümetinde herşeyin nasıl da değiştiğini ve Başbakanın da
yalnızca gücün peşinde olduğunu belirtip Yunan halkından Tsipras’a güvendiği
için özür diliyor.
Başbakan Alexis
Tispras ve Manolis Glezos
‘Hayal kırıklığına uğramış değilim sadece kızgınım’ diyen Glezos, ülkesinin
Almanya’ya borç ödemek zorunda olmadığını, II.Dünya savaşı nedeniyle Almanya’nın Yunanistan’a 1 trilyon euro savaş tazminatı
borcu olduğunu söylemiştir.
Bizi borçlu duruma düşüren Almanya’dır. Ne
yapmalıydım? Her zaman yaptığım şey: asla yabancıya bir güç vermemek. Çözüm
önerisi ise; bir dönem herşeyi askıya
almak, durdurmak. Yunan ekonomisi dengeye gelene kadar dışarıya birşey ödememek
ve dışarıdan bir fon almamak olmalı.
Savaş çıktığında Atina’da Kızılhaç’ın
istatistik bürosunda gönüllü olarak çalışıyordum ve hergün 400 civarında
insanın açlıktan öldüğünü kayıtlara
geçtim. Savaş döneminde neredeyse toplam nüfusun %13,5’unu kaybettik, çünkü
tarım ürünlerimiz, ekinlerimiz müsadere(haciz) altındaydı. Sırf bu nedenden dolayı bile Almanya tek
başına, Yunanistan’a yardım etmeli. Bugüne kadar Almanya’dan savaş tazminatı
almamış tek ülke Yunanistan’dır. Bizden alıp götürdükleri antik eserleri, el konulan haciz edilen binaları, çalınan
tonlarca gümüş ve nikeli hiçbir zaman geri alamadık. İşgal döneminde bizden
aldıklarının mali değeri tahminimce
yaklaşık €162 milyardır birde buna bu paranın bugüne kadarki faizini
eklemek gerekir.
Yunanistan’ı kurtarmak için yapılan son
antlaşma insanları değil bankaları ve finansal sermayeyi kurtarmaktır. Savaştan
sonra özgürlüğümüze kavuştuk ama önce İngilizlerin ardından da Amerikalıların
kölesi haline dönüştük. Bu şekilde
borçlandırılmış olmak bizi bağımlı hale getirdi. Yeni efendilerimiz AB, IMF ve
Avrupa Merkez Bankası(ECB) ülkeden gitmelidir. Bu sözlerimin altını çizin;
Yunanlılar, empoze edilmeye çalışılan politikalara direnmede kilit bir rol oynayacaktır.
Hiçbir zaman kahraman olmak için
uğraşmadım. Sadece inancımın peşinden gittim. Arkadaşlarım ve ben, özgürlüğümüzü geri
kazanmak için yaptığımız her eylemimizi gerçekleştirmeden önce, birbirimize şunu
söylüyorduk: Yarın ben ölürsem beni asla unutmayın. Ne vakit ormanda yürüsem,
rüzgârda salınan yaprakları dinlesem onların sesini duyarım. Sahilde yürürken,
kuma vuran dalgaları dinlerken onları duyarım. Her şarap içişimde bir yudum da
onlar için alırım. Şuan karşınızda duran tek bir kişi değil, artık aramızda
olan tüm yoldaşlarım. İşte benim yola devam etmemi sağlayan bu. Onlar için
yaşamaya, kavgaya ve mücadeleye devam etmek zorundayım.’
2018 yılında mücadelesi ‘The Last Partisan’ adıyla Andreas Hadjipateras
tarafından dökümanter film haline getirilen Glezos :
Herkez beni bayrak olayıyla tanıyor.
Fakat ben ondan önce de ondan sonra da ülkem
için mücadele ettim.
Ve şimdi de ediyorum.’
Pastel boyayla çizilmiş bir yığın resmi çıkartıyor. Birinde
Santas elinde Yunan bayrağı ile çizilmiş. Bunlar, ülke genelinde çocuklar
tarafından yapılmış resimler. Nazi bayrağının indirilişi halen daha okullarda
öğretiliyor.
1.8. Direnişin Yumruğu
Nazi İşgalinden Beri Hâlâ Sımsıkı
Yunanistan’da yaşanan finansal
kriz esnasında tasarruf tedbirleri karşıtı gösterilerin tüm Atina’yı ele
geçirdiği günlerde, saçları aklaşmış bir ihtiyarın ön sırada yumruğunu
kaldırdığını ve polisin yüzüne gaz sıktığına tanık oluyordunuz. Bazen aynı gün
içerisinde aynı adamı, meclisin önünde durup milletvekillerinin kredi
kuruluşlarınca ülkeye dayatılan tasarruf tedbirleri paketini reddetmelerini
isterken görüyordunuz. O adama göre, söz konusu paket Yunanistan’ın boynuna
vurulmuş bir prangaydı.
Glezos 92 yaşındayken
gene en önde mücadelede. Yunan Meclisi önünde atılan göz yaşartıcı bombaya
rağmen polisler ile arbedede.
Doksanlarının ortasındaki o
adamın adı Manolis Glezos. Yunanistan’ın özgürlüğü için savaşmış bir savaşçı o.
Düşüncelerinden dolayı zindana atılmış biri. Yetmiş yılı aşkın bir süredir ülke
tarihinin en önemli anlarında aktif rol almış bir devrimci. Bugün tüm
ideolojilerin ötesinde, ülkenin direniş sürecine ait bir sembol. Akropol’de
dalgalanan Nazi bayrağını arkadaşıyla birlikte söküp yırtan bir devrimci.
2010 yılında kemer sıkma karşıtı protestolarda yüzüne gelen
kimyasal gaz kapsülüyle yaralandı, geçen yılki protestolarda ise yakın
mesafeden sıkılan biber gazının hedefi oldu.
12 yılını hapiste
tutuklu olarak geçiren devrimci Manolis Glezos 1973 yılında Politeknik
Üniversitesi Katliamı’nda ölen gençler için saygı duruşunda - Kasım 2017.
II. GLEZOS'UN CAN YOLDAŞI APOSTOLOS SANTAS
30 Nisan 1989 tarihinde vefat
eden Apostolos Santas (Απόστολος Σάντας; 22 Şubat 1922 – 30 Nisan 2011),
Almanların Atina’yı işgal ettikten bir ay sonra Akropolis’e astıkları gamalı
haç bayrağını arkadaşı Manolis Glezos ile birlikte indirerek Alman faşizmine
karşı Yunan dirinişini başlatan iki gençten birisidir.
Santas ile birlikte nazi bayrağını
indirdikleri gece sabaha karşı Akropolis eteklerinde, bir polis memuru
tarafında durdurulup gece sokağa çıkma yasağı olmasına karşın neden sokakta
oldukları sorulduğunda, kazağının içinde indirdiği nazi bayrağını saklayan
Glezos sadece gülümsemiş, polis memuru gençlere hemen gitmelerini söylemişti.
Olayın detayları savaş bitinceye
kadar anlaşılmadı. 1945 yılında savaş bitince, o gece gençleri durduran polis
memurunun anlatmaya başlamasıyla Santas ve Glezos kahramana dönüştüler. Ancak ülkede
huzur çok kısa sürdü iki cepheye bölünen sağcılar ile solcular arasında sivil
savaş başladı.
Genellikle Lakis olarak bilinen Apostolos Santas 1922 yılında Patras’da doğdu. Aile kökleri İon adası Lefkada’ya uzanır. Aile 1934 yılında Atina’ya göçtü. Ortaokul ve liseyi Atina’da okudu. Olaylar patlak verdiğinde Hukuk Fakültesi öğrencisiydi. Hukuk öğrenimini Nazi işgalinde sonra 1944’de tamamlayabildi.
Akropolis macerasından sonra Santas ve Glezos Yunan direnişinde aktif olarak yer aldılar. 1942 yılında ihbar edildiler ve Almanlar tarafından tutuklandılar. Fakar her nasılsa bayrak direğinde parmak izi bırakmalarına rağmen Almanlar iki genci Akropolis olayıyla ilişkilendiremediler.
Santas sonrasında genel af ile serbest kaldı ve 1943’de ELAS gerilla savaşçılarına katılarak orta Yunanistan’ın dağlarında işgalcilerle çatışmaya başladı. İşgalden sonra sol düşünceleri nedeniyle 1946 yılında Ikaria’ya, 1947’de Psttaleia’ya ve 1948’de Makronisos’a sürgün edildi. Bir şekilde adadan İtalya’ya kaçmayı başardı ve çeşitli maceraların ardından Kanada tarafında siyasi mülteci olarak kabul edildi.
1963 yılına kadar Kanada’da yaşadı. İki kızı oldu. Yunanistan’a döndükten dört yıl sonra Askeri Cunta yönetime el koyunca, yeniden tutuklandı. Cunta yönetimi siyasi gücünü kaybedinceye kadar hapiste kaldı. Sonrasında siyaset ile ilgilenmedi ve 30 Nisan 1989 tarihinde vefat etti.
Yunanistan Meclisi 2008 yılında Manolis Glezos ve Apostolos Santas’ı gümüş madalya ile onurlandırdı.
KAYNAKÇA
https://www.ft.com/content/f557704e-6aa6-11e6-a0b1-d87a9fea034f
http://www.thelastpartisan.com/
http://wiki.phantis.com/index.php/Manolis_Glezos
https://www.revolvy.com/page/Apostolos-Santas?smv=2467694
https://www.telegraph.co.uk/news/obituaries/military-obituaries/8529256/Apostolos-Santas.html
https://commons.wikimedia.org/wiki/File:Plaque_Acropolis_Manolis_Glezos_and_Apostolos_Santas_1941_nazi_flag_Athens.jpg
https://memim.com/apostolos-santas.html
http://unhistorical.org/post/174405701099/may-30-1941-manolis-glezos-and-apostolos-santas
http://www.guardian.co.uk/world/2011/aug/02/greek-protester-resisted-nazis
http://www.morningstaronline.co.uk/news/content/view/full/115393
http://news.bbc.co.uk/today/hi/today/newsid_9633000/9633164.stm
No comments:
Post a Comment