Yaşlılığa çare arayan bilim mutluluğa giden yolu bulabilecek mi?
Tedavi edici tıptan geliştirici tıba dönüş olursa sınıfsal
toplumlara geri dönüş mü olur?
Algoritmalar insanları çalışma hayatının dışına iterken, sahipleri dünyanın yeni efendileri mi olacak?
Motorlu taşıtlar at arabalarının yerini aldığında atların sürümünü
yükseltemeyen insanoğlu kendi 2.0’ını
yaratabilecek mi?
Veri akışının özgürleşmesini en yüce değer olduğuna inanan yeni
felsefik akım Dataizm
bizi nasıl etkileyecek?
1. NASIL BİR DÜNYA’DA YAŞIYORUZ.
İnsanlık,
binlerce yıldır uğraştığı kıtlık, bulaşıcı hastalık, çocuk ölümü, savaş ve
şiddet sıkıntılarını önemli ölçüde aştı. Ama bu kez yepyeni sorunlar ile karşı
karşıya. Bu kez sorunlar o kadar derinki belki de insan türünün geleceğini
tehdit etmekte. Tarihte ilk kez çok yemekten ölen insan sayısının açlıktan ölen
sayısından daha fazla olduğu, enfeksiyona bağlı ölümler azalırken yaşlılığa
bağlı ölümlerin giderek arttığı bir zaman diliminde yaşıyoruz. Obezite o kadar
hızlı yayılıyor ki insan türünün yarısının 2030 yılında aşırı kilolu olması
bekleniyor.
Kara
Vebanın yayılışı
İspanyol
Gribinin 1918 ve 1919 yıllarındaki yıkıcı ölüm etkisi
Kadim tarım
toplumunda tüm ölümlerin yüzde 15’i insanlar arasındaki şiddetten
kaynaklanırken, 21. yüzyılda bu oran yüzde 1’in altına geriledi. Güçlünün
zayıfı ezdiği orman kanunu artık ortadan kalkıyor. 2012’de tüm dünyada 620 bin
kişi savaş ve bireysel şiddetten, 800 bin kişi intihardan 1,5 milyon kişide şeker
hastalığından hayatını kaybetti. Demek ki artık şeker, baruttan daha etkili bir
ölüm aracı.
Önceden altın
madenleri, buğday tarlaları ve petrol kuyuları zenginliğin kaynaklarıyken bugün
zenginliğin kaynağı sadece bilgi. Savaşla petrol kuyularını ele
geçirebilirsiniz ama bilgiyi ele geçiremezsiniz. Siber savaşlar küçük ülkelere
ve devlet dışı organizasyonlara super güçlerle mücadele edebilme imkanı
sağlıyor bu da dünyadaki düzeni ve istikrarı bozabilir.
II. NASIL BİR DÜNYA BİZİ BEKLİYOR.
II.1. Ekonomik Olarak Büyük Şirketler Pozisyonlarını
Koruyamıyorlar
Çok hızlı
değişen iş dünyasında şirketlerde artık eskisi gibi uzun ömürlü olamıyor. 1955
ile 2015 yılları için yayınlanmış Fortune 500 şirketler listesinde ortak sadece
61 şirket var.
1955'teki her on
Fortune 500 şirketinin yaklaşık dokuzu artık ya yarışın gerisinde, ya başka bir
şirket ile birleşmiş ya da yok olmuş durumda. Yaklaşık bir asırlık piyasa
verilerine dayanan Innosight'ın ("Creative Destruction Whips Through
Corporate America") yaptığı 2012 raporuna göre, 1958'de S&P 500
Endeksindeki şirketler 61 yıldır endekste kaldı. 1980'de S&P 500'teki
ortalama kalma süresi yaklaşık 25 yıl, 2012'de ise sadece 18 yıl oldu. Mevcut
değişim oranında günümüzün S&P 500 şirketlerinin% 75'i 2027 itibarıyle yerlerini
başkalarına kaptırmış olacaklar.
II.2. Hız Paradan da Önemli Hale Geliyor.
Hız iş
dünyasında paradan da önemli hale gelirken şirketler yıkıcı teknolojik
değişimin tehdidi altında. 2025'e gelindiğinde, dünyanın en büyük şirketlerinin
neredeyse yarısı büyük olasılıkla gelişmekte olan piyasalarda yer alacak ve
küresel rekabet dinamiklerini derin bir şekilde değiştirecekler. Gelişmekte
olan pazarlar, dünyanın nerede ve nasıl iş yapıldığını değiştiriyor.
Gelişmekte
olan ülkelerde son otuz yıldır, düşük maliyetli, ancak daha nitelikli bir emek
kaynağı oluştu. Gelişmekte olan ülkeler hızlı gelişen şehirleriyle, gelişmiş
dünyanın büyük bölümünün yaşlandığı bir dönemde, küresel şirketlerin büyümesini
sağlıyacak milyonlarca yeni tüketicilerle dolu. Ancak McKinsey Global Institute
(MGI) tarafından hazırlanan yeni bir rapora göre, gelişen dünyadaki büyük
şirketlerin sayısı da artacak. Bu yeni
güçlü dalga, dünya çapında uzun süredir var olan rekabetçi dinamikleri derinden
değiştirebilir.
Yeni çağın lider
şirketleri sermayesiz organizasyonlar mı olacak? Son yıllarda inanılmaz
büyüklğe ulaşan dört şirketi incelediğimizde enteresan bir olguyla
karşılaşıyoruz. Barınma hizmeti sunan Airbnb hiçbir konuta sahip değil,
dünyanın en değerli perakendecisi Alibaba sıfır stok ile çalışıyor, en popular
sosyal medya şirketi Facebook kendisi içerik sağlamıyor, dünyanın en büyük
taksi şirketinin sahip olduğu hiçbir araç yok.
II.3. İnsanlığın İlk İki Gündemi: Yaşamı Uzatmak ve
Mutluluğa giden yolu bulmak olacak.
Modern insanın
birincil gündemi yaşlılığı engellemek ve ölüme çare bulmak. Bilim adamları
ölümü er ya da geç çözübilecek teknik bir sorun olarak görüyor. Eğer kanseri,
diyabeti ya da belli başlı hastalıkları yenebilirsek, belki herkez yüz yaşına kadar
yaşayacak. Ama daha ilerisi için tıbbın vücuttaki temel yapıları ve ilişkileri
yeniden tasarlaması ve dokularla organları nasıl yenileyebileceğini keşfetmesi
gerekiyor. 2100’den önce bunları başarmak olanaklı gözükmüyor.
İkinci büyük
proje ise muhtemelen mutluluğa giden yolu bulmak olacaktır. Ülkeler vatandaşlarının
mutluluğu yerine başka hedeflere yöneldiler. Başarılarını toprakların
genişliği, nüfuslarının büyüklüğü ve gayrisafi yurtiçi hasılalarının artışıyla
ölçmeye başladılar. Devasa eğitim, sağlık ve sosyal yardım sistemleri kurdular
ancak bu sistemler bireysel refahı korumaktan çok uluslarını güçlendirmeyi
amaçlıyordu. Almanya 19. yüzyılda sosyal güvenlik ve emeklilik planlarının
öncüllüğünü yaparken temel hedefi, vatandaşların esenliğini artırmak değil sadakatlerini
garantiye almaktı. Onsekizinde ülkeniz için savaştınız, kırkında vergilerinizi
ödediniz, devletinize güvendiniz ve böylece yetmişinde de devletiniz size
bakacak.
Geçtiğimiz
yıllarda rüzgarın yönü değişti. İnsanlar yüzyıl önce kurulan sistemlerin
ulusları güçlendirmek yerine vatandaşların bireysel refah ve mutluluğuna hizmet
etmesi gerektiğine inanmaya başladılar. Biz devlete değil devlet bize hizmet
etmek için var olmalı anlayışı yayılmaya başladı. İnsanlar başarının
günümüzdeki ölçümü olan gayrisafi yurtiçi hasıla yerine gayrisafi yurtiçi
Mutluluğu görmek istiyorlar. Üretim amaç değil sadece bir araçtır. Eğer kıtlık,
salgın ve savaşlar sona erdiyse, insanlık bir refah ve barış dönemine girdiyse,
beklenen yaşam süresi hızla yükseliyorsa insanlar bunlarla mutlu olmalılar
değil mi? Ama malesef hayır. Maddi kazançların tatmini uzun soluklu değildir. Günümüzde
insanların atalarından çok daha fazla mutlu olması beklenirken bu gerçekte
böyle değil. Yüksek refah, güven ve huzura rağmen gelişmiş dünyadaki intihar
oranları geleneksel toplumlara kıyasla çok daha yüksek.
20. yüzyılın
ikinci yarısı ABD’nin altın çağıydı. Onca hayatımızı kolaylaştıran cihazın
hayatımıza girmesine rağmen 1990’larda yapılan araştırmalar refah seviyesinin
1950’ler ile aynı olduğunu gösteriyor. Japonya’da aynı şekilde. Herkese bedava
yemek sağlasak, tüm hastalıkları iyileştirsek, dünya barışını garantilesek bile
mutluluk çıtasını daha yukarıya çıkartamıyacağız. Mutluluk biri psikolojik,
diğeri biyolojik iki etmene bağlı.
Psikolojik mutluluk
beklentilere dayalıdır, şartlar iyileştikçe beklenti artar. Geçmişte insanlar
daha kanaatkarken artık yüksek beklentilere sahipler. Bu davranışı tersine
çeviremezsek daha doyumsuz ve mutsuz bireylere dönüşeceğiz. Mutluluğun
biyolojik boyutunda ise bilim mutluluğun biyokimyasal sistemimiz tarafından
belirlendiğini söylüyor. Demekki küresel mutluluğu artırmak için insanın
biyokimyası ile oynanması gerekiyor. Günümüzde bunu insanlar her geçen gün
artan dozajda psikiyatrik ilaç, içki ya da uyuşturucu kullanımıyla ile
gerçekleştiriyorlar. Ama belki ileride DNA’ya yapılacak akıllı dokunuşlar ile
mutlu bireyler doğabilir.
II.4. İnsanlık Kendini Yeniden Yaratmaya Çalışıyor.
Hazzın ve
ölümsüzlüğün peşinde koşan insanlık, kendinin sahibi olmaya çalışıyor. Ölümü yenip
DNA’mızla istediğimiz gibi oynamaya başladığımızda organlarımızı, duygularımızı
ve zekamızı dilediğimizce yönlendireceğiz. Herkül’ün gücünü, Afrodit’in
cinselliğini, Athena’nın bilgeliğini, Dionysos’un deliliğini ya da istediğimiz
her neyse ona sahip olabileceğiz. Bu seviyeye üç şekilde ulaşılabilinecek;
- Biyoloji mühendisliği,
- Siborg mühendisliği ve
- Organik olmayan varlıkların mühendisliği.
Amerikalı Jesse
Sullivan 2001’de bir kazada iki kolunu da kaybetti. Rehabilitation Institute of
Chicago’nun ürettiği iki biyonik kol kullanıyor. Jesse’nin beyninden gelen
sinirsel sinyaller mikro bilgisayar tarafından elektrik komutlarına çevriliyor
ve kollar hareket ediyor. Benzer bir biyonik kol, motoksiklet kazasından kolunu
kaybeden Amerikalı asker Claudia Mitchell’e de takıldı. Bazı maymunlara
dünyanın öbür ucundaki bir üçüncü eli ya da bacağı hareket ettirebilme olanağı
sağlandı.
Bilim insanlarının
hayalleri siborg mühendisliğinin daha ötesinde. Onlar organik parçaları tamamen
ortadan kaldırarak tümüyle organik olmayan varlıklar yaratmayı hayal ediyor. Bu
evrede nörol ağların yerini akıllı yazılımlar alacak. Eğer organik alemin
sınırlarını aşarsak tüm evren bizim olacak. Bugün en güçlü bakteriler bile
Mars’ta yaşayamıyor ama inorganik varlıklar için hiç bir kısıt yok. Bilim
insanları DNA ile dans etmeye başladılar. 2001’de ABD hükümeti, bu
araştırmaları yasakladı ama İngiltere Parlemantosu izin verdi. Bundan sonraki
adım ölümcül genleri ıslah edip iyileştirme olacaktır. ABD yasaklarken Kuzey
Koreliler kendi çocuklarını bu tedavi ile dahi, büyük sanatçı yada atlet olarak
yetiştirse hangi ABD hükümeti bu yasağın arkasında durabilir.
II.5. Askeri ve Ekonomik Değerini Yitiren İnsanlar Ne
Yapacak?
21. yüzyılda insanlar
askeri ve ekonomik değerlerini yitirecekler. Artık insan askerlere ihtiyaç yok.
İnsansız hava araçlarını kuşanmış ileri teknolojiler ve siber virüsler 20. yüzyılın
dev ordularının yerine geçerken kurmay subaylar da konumlarını algoritmalara
devredecekler. Ekonomik alanda da cıvata sıkma eskiye göre değersizleşerek
liberalizmle kapitalizmin ittifakını tehlikeye atıyor. İngiltere, Fransa ve
ABD, ekonomilerini ve toplumlarını lebarelleştirdikleri için refaha
kavuşmuşlardı. 21. yüzyıldan itibaren liberalizm kendini pazarlamakta
zorlanacak. Çalışan kitleler ekonomik değerlerini yitirirken, insan hak ve hürriyetleri
meşruluğunu koruyabilecek mi? Yönetenler ekonomik olarak fayda
sağlamadıklarında da insanlara değer vermeye devam edecekler mi?
Atların Sanayi Devrimi’yle değişen kaderi insanlık içinde geçerli olur mu? Otomobiller sistemin kendilerinden beklediğin tek bir şeyi çok daha iyi yaptıkları için atların yerini aldılar. Muhtemelen sürücülerde atların akibetine uğrayacak. Bazı ekonomistler er ya da geç gelişmemiş insanların tamamen hurdaya çıkacağını öngörüyor. Robotlar ve üç boyutlu yazıcılar kol gücüyle yapılan işlerde işçilerin yerini alırken, üstün zekalı algoritmalar da beyaz yakalı çalışanları pozisyonlarından edecektir. Banka memurluğu, şöförlük, eczacılık, turizm ajenteliği, pratisyen doktorluk, kontrat hukukçuluğu, borsacılık artık tehdit altında meslekler. Yakın bir gelecekte fMRI taramaları hatasız yalan makineleri gibi işlerse milyonlarca avukat, hakim, polis ve dedektif ne iş yapacak? Doktorların ilk görevi doğru teşhis koymak ve ardından en uygun tedaviyi önermektir. IBM’in yapay zeka sistemi Watson akciğer kanserinde yüzde 90 doğru teşhis yaparken doktorların başarı oranı yüzde 50’lerde kalıyor. ABD’de mesleklerin %47’si tehdit altında.
Kaliforniya San
Fransisko Üniversitesi UCSF 2011 yılında tek bir robotun işlettiği eczaneyi
hizmete soktu. Robot eczacı ilk yılında tek bir hata yapmadan iki milyondan
fazla reçeteyi karşıladı. Eczacılar ise reçetelerin ortalama yüzde 1,7’sinde
hata yapıyor.
Robot
tarafından işletilen eczane
II.6. Bilişsel Açıdan Algoritmalar İnsanları
Geçebilirmi?
İnsanlar
fiziksel ve bilişsel olmak üzere iki temel yeteneğe sahiptir. Makineler bizimle
yalnızca fiziksel özelliklerini yarıştırsaydı, her zaman daha iyi
yapabileceğimiz bilişsel işler yaratabilirdik. Peki algoritmalar bilişsel
işleri bizden daha iyi yapıp daha iyi hatırladığında, analiz edebildiğinde ve
örüntüleri tanıyabildiğinde ne olacak? 1980’lerde bilgisayarların bir insanı
asla yenemeyeceği düşünülürdü. İlk kez 1996’da bilgisayar dünya satranç
şampiyonunu yenerek insanın üstünlüğü iddiasını çürüttü. Yazılımcıları
satrancın temel kuralları yanında stratejiyle ilgili talimatları da bilgisayara
aktarmıştı. Ama şimdiki bilgisayarlar kendi kendine öğrenebiliyor. AlphaGO
yazılımı, kendi kendine satrançdan çok daha zor olan Go oyununu oynamayı
öğrendi. 2016’da Güney Kore Go şampiyonu Lee Sedol’ü 4-1 gibi net bir skor ile
yendi.
10 Şubat 1996’da
IBM’in Deep Blue isimli bilgisayarı dünya satranç şampiyonu Garry Kasporov’u
alt ederek insanın üstünlüğü iddiasını tarihe gömdü.
Güney
Kore Go şampiyonu Lee Sedol ile bilgisayarın GO oyunu 2016
Algoritmalar insanları çalışma hayatının dışına iterken, varlık ve güç, algoritmaların avucunda tutan bir grup elitin elinde toplanarak görülmemiş bir sosyal ve siyasi eşitsizlik doğurabilir. Bu durumda algoritmaların sahipleri dünyanın yeni efendisi olacak. Bunu kabullenmeye hazırmıyız? Bunlara karşın yeni etik değerler oluşturuyormuyuz?
VITAL
Yönetim Kurulu toplantısında.
2014’ün Mayıs
ayında Hong Kong merkezli girişim şirketi Deep Knowledge Ventures, VITAL isimli
algoritmayı yönetim kuruluna dahil ederek bir ilke imza attı. VITAL umut vaat
eden şirketlerin finansal durumlarını, kilinik çalışmaları ve fikri mülkiyet
haklarını gösteren verileri inceleyerek yatırım önerilerinde bulunmaya başladı.
II.7. İleriki Dönemin Müzik Dehaları Algoritmalardan
mı Çıkacak?
Herşeyi bilgisayarlar yapmaya başlarsa insanlar ne yapacak? Dünyada herkes sanatçıya mı dönüşecek? Peki ya bilgisayarlar bizden daha iyi beste, resim yapmaya başlarsa o zaman ne olacak? California Santa Cruz Üniversitesi müzikololoji profesörü David Cope konçertolar, senfoniler ve operalar besteleyebilen bilgisayar programları geliştirmeyi başardı. EMI (Experiments in Musical Intelligence) adındaki algoritma Bach, Beethoven, Chopin, Rahmaninov ve Stravinski besteleri yapabiliyor. Dinleyiciler ise ayırt edemiyor.
Müzik şirketi
Cope, EMI’nin bestelerini piyasaya sürünce Oregon Üniversitesi’nden Steve
Larson; Cope’a profesyonel piyanistlerin Bach, EMI ve kendi bestelerini ard
arda çalmasını ve izleyicilerin de tahminde bulunmasını istedi. Konser sonunda
dinleyiciler EMI’nin parçası gerçek Bach eseri, Bach’ın kini Larson bestesi ve
Larson’un yapıtını ise bir bilgisayar bestesi olarak belirlediler.
II.8. Asistan Uygulamaları Bağımsızlıklarını İlan
edebilirler mi?
Teknoloji firmalarının asistan yazılımları (Cortana, Siri, Google Now) hızla gelişirken, gün gelir asistan sahibi adına aksiyon da alabilir, asistanlar kendi aralarında konuşmaya da başlıyabilirler. Daha da ilginci varlıklılar en gelişkin asistanlara sahip olarak eski sürümleri kullanan yoksul insanlar karşısında belirleyici bir avantaj kazanabilirler.
II.9. Reader’larda bizi Okuyabilirmi?
Biliyorsunuz Kindle
gibi okuyucu kullanan kişilerin sayısı hergün artıyor. Eğer okuyucular yüz
tanıma sistemleri ve biyometrik algılayıcılarla yeniden güncellenirse hangi
cümlenin kalbinizi hızlandırıp tansiyonunuzu yükselttiğini, nerede güldüğünüzü,
üzüldüğünüzü ya da öfkelendiğinizi bilebilirler. Yakın gelecekte siz kitap
okurken pekala kitaplar da sizi okuyabilir. Buna hazırmısınız?
II.10. Sağlığımız Bilgisayar Virüslerinin Tehdidi
Altında mı?
Evdeki
bilgisayarın sürekli virüs ve trojanların saldırısına uğraması gibi ritim
cihazının, işitme cihazının, nanoteknoloji bağışıklık sisteminin de benzer
tehdit altında bulunması olasıdır. Bedenimin anti-virüs programlarını
güncelleyemezsem bir sabah uyandığımda damarlarımda dolaşan milyonlarca
nanorobotu hackerların kontrolünde bulabilirim. Acaba yeni ölüm nedenleri mi
gündeme gelecek? Sağlık sigortamın içerisinde anti-virus programının bakım
bedelide mi yer alacak?
II.11. Tıbbın Hedefi İyileştirmekken Geliştirmeye
Dönüşürse Ne Olur?
Tarih boyunca varlıklı kesim sosyal ve siyasi avantajlara sahipti ama hiçbir zaman zenginleri yoksullardan ayıran biyolojik bir ayrım olmamıştı. Ortaçağ aristokratları damarlarında üstün mavi kanın aktığına inanırlardı.
20. yüzyılda
tıbbın hedefi hastayı iyileştirmekken, 21. yüzyılda bu hedef sağlıklıyı
geliştirmeye dönüşmüş durumda. Hastayı iyileştirmek eşitlikçi bir politikaydı.
Bazılarını geliştirmek ise toplum içerisinde sınıflar yaratan bir projedir. 20.
yüzyılda ordular milyonlarca sağlıklı askere, ülke ekonomisi ise milyonlarca
işçiye muhtaçtı. Bu nedenle devletler halk sağlığı hizmeti sunmaya başladılar.
Askerlerin ve işçilerin yerini algoritmalar almaya başladıkça, bazı elitler,
işe yaramayan insanlardan oluşan kitleleri iyileştirmek yerine bir grup
süperinsanı geliştirmeyi daha ekonomik bulabilir.
II.13. Nesnelerin Interneti ve DATAIZM.
Üretim ve sanayi
son 200 yılda gelişerek dört ana evreden geçti. Bunları sırasıyla Mekanik,
Elektrik, Otomasyon ve Internet evreleri olarak sıralayabiliriz. Başka bir
deyişle de Endüstri 1 den Endüstri 4’e kadar.
- Mekanik Dönem. Buhar makinasını üretimde kullanmaya çalışan ilk kişi 1698 yılında İngiliz askeri mühendis Thomas Savery idi. Başarılı olduğu söylenemeyen cihazını birkaç yıl sonra Thomas Newcomen geliştirdi. Ama buhar makinesinden gerçek verimi alan 1769 yılında James Watt oldu. İlk mekanik örgü makinası yine İngiltere’de 1784 yılında kullanılmaya başlandı.
- Elektrik Dönemi. İlk üretim bandı 1870. Elektrik enerjisinin mümkün kıldığı iş bölümünün ve seri üretimin ortaya çıkışı.
- Otomasyon Dönemi. İlk programlanabilir üretim sistemi 1969. Üretim otomasyonunu daha yüksek düzeye taşıyan elektronik ve bilgi teknolojilerinin kullanımı.
- Internet Dönemi. Endüstri 4.0, Siber, fiziksel sistemlere ve dinamik veri işlemeye dayalı üretim
Endüstri
4.0’ın dokuz ana bileşeni.
İnsanlar
binlerce yıldır veriyi damıtarak bilgiye, bilgiyi kavrayışa, kavrayışı
bilgeliğe çevirmeye çalışıyordu. Ama devasa boyuta gelen veri insan beyninin
işleme sınırlarını çoktan aştı. Bu nedenle bu fonksiyonun artık algoritmalara
devri zorunlu hale geldi. DATAIZM (Vericilik) veri akışının özgürleşmesini
merkeze yerleştiren ve verinin en yüce değer olduğuna inanan yeni felsefik
akımdır. Dataizm bilgi edinme özgürlüğünü herşeyin ötesinde tutar. Futuristlere
göre, nesnelerin interneti tam olarak gerçekleştiğinde Dataizm, toplumu
saracak.
Tarımda
IOT uygulaması
Araçlarda
ve yollarda IOT uygulaması
Yakın gelecekte araçlar birbirleriyle ve yollarla iletişim halinde olacak, ormanlardaki ağaçlar hava durumu ve karbondioksit seviyelerini bildirecek. Evrenin yaşam ağına bağlanmayan ve dahil olmayan hiçbir parçası kalmayacak. Mahremiyetimizden, özerkliğimizden ve bireyselliğimizden ödün vermek pahasına da olsa, veri akışının bir parçası olmak istiyoruz. Çünkü bu akışın bir parçası olduğumuzda kendimizi çok daha büyük bir yapının oyuncusu gibi hissediyoruz. Sosyal medyaya, wikipedia’ya birşeyler yazmak, ya da bloglar hazırlamamızın altından yatan neden de bu. Yerçekimin objeleri dünyanın merkezine çektiği gibi bilgi de internet aracılığıyla bir merkeze çekiliyor. Aslında bu merkezin adı da CLOUD.
İki jenerasyon
öncesine kadar insanlar yaygın bir şekilde hayatları boyunca günlük tutardı.
Son derece humanist bir uygulama olan bu alışkanlık bugün gençlerine anlamsız
geliyor. Bir insan başka kimsenin okumayacağı deneyimleri ne için yazar ki?
Günümüz just do it zamanı. Yaşadığını anında paylaş. BLOG’lar bile uzun
bulunuyor insanlar daha kısasını istiyor.
Yakın gelecekte
Nesnelerin İnterneti, sürümü yükseltilmiş insan algoritmalarının bile başa
çıkamayacağı hızda ve boyutlarda veri akışı üretebilir. Motorlu taşıtlar at
arabalarının yerini aldığında atların sürümünü yükseltemedik, onları emekliye
ayırdık. Homo sapiens’in emeklilik günleri de belki yaklaşıyor. 18. yüzyılda
humanizm dünya görüşünü insan merkezci bir yaklaşıma dönüştürmesi gibi 21. yüzyılda
da Dataizm insanları dışlayarak insanmerkezci yaklaşımı verimerkezci bir
yaklaşıma dönüştürecek gibi duruyor. Dataist devrim önümüzdeki yüzyıl içinde
gerçekleşebilir.
II.14. Yakın Gelecekte Hayatımızda Başka Neler
Değişecek?
İnsanoğlunun bilişim
sisteminin altyapısı da dört temel aşamadan geçmiştir. İlk aşama Bilişsel
Devrim ile başlar. Bu aşamadan sonra Sapiens bu bilişsel üstünlüğünü dünyaya
yayılıp istila etmek için kullandı. İkinci aşama Tarım devrimiyle başladı ve 5
bin yıl öncesine dek sürdü. Üçüncü evre, 5 bin yıl kadar önce yazı ve paranın
icadıyla başlayıp Bilimsel Devrim’in başlangıcına dek devam etti. Tarihin son
aşaması 1492 yılı civarında Amerika’nın keşfiyle gerçeğe dönüştü.
Yakın gelecekte
bir Eğitim Devrimi gerçekleşecek. Eğitim için daha az para harcanacak. Ucuz
mobil cihazlara ve eğitsel akademi ve araçlara herkes erişebilecek. Sağlık
Devrimi, giyilebilir sağlık izleme
ajanları ve etkileşimli video ile doktorlar evlerinden hastasını muayene
edebilecek. Yapay Zeka, Artırılmış Gerçeklik ve bağlantılı toplumlar; sosyal
medya etkileşimini ve öngörüleri artıracak. Tek bir internet yerini ‘internetler’e
bırakacak. Erişim, sistemler ve prensipler yeniden oluşturulacak. Internetin,
Gutenberg’in matbaasının Reform ve Aydınlanma’ya yaptığı etkiye benzer etkiler
yapmasını bekleyebiliriz.
Fütürist Dr. Ian Pearson'a, göre %85 ihtimalle 2050 yılına kadar hangi yeni teknolojileri görmeyi beklediğimizi ve yaşadığımız yolu nasıl değiştireceğine bakalım.
Video yayıncılığına çok
hızlı bir giriş yapan dronelar birkaç yıl içerisinde kurye yerine teslimat
yapmaya başlayacağını rahatlıkla görebiliriz. Şu anda drone teknolojiinin
yaygınlaşmasının önündeki engel yasal düzenlemelerin eksikliği. Ancak Pearson
2022 yılına kadar, droneların paketler gibi malzemeleri hastanelere teslim
etmek için kullanılacaklarını söylemekte. Ancak teslimat dronelarının çok
yaygın olmasına izin verilmiyor. Bazı paket teslimatları için kullanılabilir,
ancak pizza teslimatı gibi gündelik faaliyetler için kullanılması beklenmemekte.
Hyperloop One
tarafından yapılan yeni karasal ulaşım altyapısı ve treni kıta içi uçak
yolculuğunu bitirebilir. Nispeten yakın mesafeler arası kullanılması düşünülen
taşıma sistemi uzun vadede tüm kıtaya yayılabilir. Los Angeles ve SanFransisco
arasında denenmekte ve ufukta New York Washington DC hattı var.
Hyperloop
taşımacılığı kavramı, Ağustos 2013'te Elon Musk tarafından tanıtıldı. Hyperloop,
elektromanyetik olarak havalandırılmış bir bölmeyi düşük basınçlı bir tüpten hızlandırmak
ve yavaşlatmak için doğrusal bir elektrik motoru kullanır. Araç, türbülanssız
620 mil / saat'e kadar olan hızlarda, sessizce miller boyunca kayacak. Sistem
tamamen otonom, sessiz ve sütunlar üzerine inşa edildiği için yollara göre daha
az istimlak gerektirir. Elon Musk dünyayı şekillendiren yeni teknolojilerin
kurucusu. Uzay yolculuğu için SpaceX, Elektrikli araç için Tesla, yeni yerleşim
modeli için SolarCity ve ödeme teknolojisi için PayPal sahip olduğu ve yönettiği
şirketlerden bazıları.
2025 yılına
kadar artırılmış gerçeklikteki ilerlemeler sayesinde akıllı telefonların
eskimiş olacağı düşünülmekte. 2025'te ve akıllı telefonunuz varsa, insanlar
size gülecek denilmekte. Önümüzdeki 10 yıl içinde, küçük bir bilezik veya
mücevher aracıyla AR ekranlarını yukarı çekerek akıllı telefon taşımaya gerek
kalmayacak. Magic Leap gibi şirketler AR'ı ana akım haline getirmek için
çalışıyorlar.
Dünyadaki
mimarlar, aslında dünyanın ilk 3D baskılı evini inşa etmek için yarışıyorlardı.
Çin'de Winsun adlı bir şirket, bir günde 10 adet 3D baskılı ev inşa ettiklerini
ve bunların her biri sadece 5.000 dolara malolduğunu söyledi. USC'deki bir
profesör, elektrik ve sıhhi tesisat boruları ile birlikte tüm evi inşa edebilen
devasa bir 3D yazıcı üzerinde çalışıyor. Pearson, 3D baskılı ucuz evlerin
kentlerin giderek daha kalabalık hale gelmesi nedeniyle büyük bir varlık
olacağını söylemekte.
Pearson, 2050'ye
kadar evler ve arabalar gibi yeryüzünde bulunan şeylere fosil yakıtları
kullanmamıza gerek kalmayacağını, ancak uçakları çalıştırmak için hala gerekli
olacağını söylüyor. Her dönem olduğu gibi enerji yine esas itici güç olacak.
Güneş ışıklarını direk alan çöl bölgeleri güneş enerjisi çiftliklerine yer açabilir.
2030 yılı gibi Afrika Sahra çölünde bu açılımları görebiliriz. Bir başka açılım
ise nükleer füzyonun evlere girmesi. Bu teknolojinin de çevresel sıkıntılarına rağmen
mecburen 2045 yılı dolaylarında eğer yeni bir Çernobil faciası çıkmazsa hizmet
rafında yerini alabileceğini söyleyebiliriz.
Futuristler
geleceğe yönelik tahminler yapmaya bayılıyorlar. Geçmişe bakarsak bu
tahminlerin her zaman tuttuğunu söyleyemeyiz. 19. yüzyılda Ay’a, Mars’a gitmeyi
düşünebilen insanoğlu internet gibi bir olguyu hayal edemedi. Bazı şeyleri beklenildiği
zamanda yapabiliyoruz ama bazı şeyleri de yapamıyoruz. MÖ 3500 yılında
tekerliği keşfeden insanoğlu onu bavulun altına monte etmeyi son 20 yılda akıl
etti. Bundan sonra yapacaklarını da
hayal edebilmek çok kolay değil. Bazıları olacak bazıları olmayacak onların
yerine de hiç hayal etmediğimiz başka açılımlar olacak.
ALINTILAR
Yuval Noah Harari
– HomoDeus
Yuval Noah Harari
– 21. Yüzyıl İçin 21 Ders
https://www.futurizon.com/
Çok güzel makale olmuş.
ReplyDeleteTekstil - Textile - Tekstil Türkiye