Hakkımda

Saturday, July 5, 2014

Dünyanın İlk Mimar/ Mühendisi Imhotep


Imhotep, Mısır’ın eski adı olan Antik Kemet’te III.Hanedanlık döneminde MÖ 2650’li yıllarda doğmuştur. Tarihin yazdığı ilk mühendis, mimar ve doktor olarak biliniyor. Filozof, şair, bilge kişi, katip, astrolog, firavun baş veziri, büyük sarayın yöneticisi, güneş tanrısı Ra’nın en üst rahibi, şef inşaatçı, Şef heykeltraş gibi ünvanlarıyla çok yönlü bir dahi olarak kabul ediliyor.

Imhotep’in dört Mısır Firavunu saltanatı döneminde yaşamış olabileceği sanılıyor. Firavun heykelindeki bir yazıda Imhotep’den Firavunun baş veziri, Büyük evin yöneticisi, Heliopolis’in en yüksek din adamı ifadeleriyle bahsedilmektedir.

Imhotep’in tarihçilerin bazılarına göre Memphis yakınlarında Ankhtowe’da, bazılarına göre de Antik Thebes’in güneyinde Gebelein köyünde doğmuştur. Imhotep’in babası Kanofer bir inşaatçıdır. Annesi Mendes eyaletinden Khreduonkh’dir. Eşinin adı Ronfrenofert’di. Imhotep’in adı ‘Barışla gelen’ anlamındadır.  Asil bir aileye (hanedan da değildi) doğmuş olmasının avantajı, kişisel zekası, doğal yetenekleri, işe adanmışlığıyla çok kısa zamanda Antik Mısır’da parladı ve yükseldi.


Firavun Djoser ve mühendis Imhotep  kabartmaları

Çok sayıda heykeli ve duvar kabartması yapılmış olmasına rağmen kişisel hayatının detayları hakkında çok az bilgi var. Bazılarında düz giysiler içerisinde sıradan bir kişi gibi gösterilirken diğerlerinde dizlerinin üzerinde ve koltuk altında papirüs tomarlarıyla, sandalyede oturan bilge kişi  olarak yorumlanmıştır. 


Sonradan yapılan heykellerde ayakta, tanrı gibi sakallı ve ankh ile asa taşır vaziyette gösterilmiştir. Ankh, “T” harfinin üzerine oturtulmuş küçük bir daireden oluşan bir Antik Mısır sembolüdür. Hiyerorglif yazıda ankh hayatı temsil eder. Çember kadını, T ise erkeği temsil eder. Kadın ve erkeğin birleşmesi de hayatı oluşturur. Ankh’ın çemberinin tanrılar tarafından tutulduğuna inanılır. Mısırlı rahipler vatandaşları kutsarken yada mumyalarken genellikle ellerinde bir ankh  taşırlardı.

Ankh orijinal haç olarak da bilinir. Hiristiyan haçı ile şekilsel benzerliğine rağmen ankh hayatı, haç ölümü temsil eder. Buna rağmen Hiristiyanlığın Mısır dinsel ritüellerinden aldığı oldukça fazla şey vardır. Ankh da bunlardan biri olabilir.


Antik Mısır’da MÖ 1700 yıllarında yazılan Westcar Papirusleri’nde din adamlarının ve sihirbazların mucizelerinin anlatıldığı beş hikaye vardır. Dünya edebiyatının gelişmesi açısından çok önemli metinler olan bu hikayeleri anlatanlar, Dördüncü hanedanlık döneminde Firavun Cheops’un oğullarıdır.  Cheops Giza’daki büyük piramidi yaptıran firavundur. İsminin yazılı olduğu yer tahrip olmuşsa da birinci hikayede anlatılan mucizelerin Imhotep’e ait olduğuna inanılmaktadır.

Mısır Firavunu Djoser (MÖ. 2650 – 2575)

Antik Mısır’da MÖ 2686-2181 yılları arasındaki dönem Eski Krallık olarak adlandırılmaktadır. Bu dönem üçüncü hanedanlıkla başlamış, sekizinci hanedanlıkla sona ermiştir. Üçüncü hanedanlıktan olan Firavun Djoser (Netjerikhet) Eski krallığın ilk firavunlarındandır. Hanedanlığı döneminde kendisine Netjerikhet (kutsal vücud) denildi. Muhtemelen doğduğunda konan ismi olan Djoser ölümünden çok sonra, özelikle yazılı metinlerde kullanılmaya başlandı. Kahire müzesinde sergilenen heykeli 1924-1925 yılları arasında Basamaklı Piramit kazılarında Serdab bölgesinden çıkarılmıştır.  


Kaynaklara göre Djoser 19 sene hükümdarlık yapmıştır. Döneminde, baş veziri mühendis Imhotep sayesinde Heliopolis ve Gebelein’de imar faaliyetlerinde bulunmuştur ama en önemli eseri Basamaklı Piramit’tir. Djoser krallık topraklarını Aswan’ın güneyine kadar genişletti. Sina yarımadasında turkuaz ve bakır gibi madenler çıkarttı.

Devlet bürokrasisinin geliştiği Eski krallık döneminde Mısır çok zengin ve güçlü bir devlet olmuştur. Firavunun tanrı Horus’un (Horus tüm Mısır tarihi boyunca kralların özel koruyucusu olarak kalmış, şahin olarak tasvir edilmiştir.) rekarnasyonu olduğuna inanıldığı için piramitler gibi etkileyici yapılar inşa edilmiştir. Üçüncü hanedanlık döneminde basamaklı piramit, dördüncü hanedanlık döneminde Giza ve Sphinx’deki piramitler yapılmıştır. Beşinci hanedanlık döneminde mezarlara, öldükten sonraki yaşama yardımcı olması amacıyla, dinsel metinlerde konulmaya başlandı. Bunlar bilinen en eski dinsel metinlerdir. Altıncı hanedanlık döneminde merkezi Firavun otoritesinin zayıflamasıyla halk içinden çıkan liderler ve din görevlileri daha güçlü hale geldiler. Bu yöneliş de sonunda ülkeyi çöküşe götürdü.


Basamaklı Piramid İnşaası

Antik Mısır’da yönetici sınıftan ölülerin mastabalara (Eski Mısır’da mezarların üzerine yapılan üstü düz oda) gömülmesi uygulaması MÖ.2630 dolaylarında Firavun Djoser için Basamaklı Piramit’in yapılmasıyla birlikte değişti. Mühendis Imhotep Mısır’ın ilk büyük boyutlu piramidini inşa ederken  öylesine başarılı oldu ki ölümünden sonra tanrı ilan edildi.


Piramit Kahire’ye yakın Saqqara’da Büyük Piramit’ler sahasının karşısındaki alanda yapılmıştı. Imhotep bu piramidi yaparken eski Mısır yazılarında kutsal olan üçgenden (firavunu sonsuzluğa taşıması için) ve merdivenden (firavunu sonsuzluğa daha rahat ulaştırması için) yararlanmıştır. İmhotep’in mühendisliğe en büyük katkısı, önceden biçimlendirilmiş taşlarla yapı inşa etmeyi  keşfetmesidir.  Imhotep ayrıca papirus rulolarını bulan, ve mimaride kolonu ilk kullanan kişidir.

Piramitin güney kenarında, iki avludaki sütunların, firavunun Memphis’deki sarayındaki sütunların aynısı olduğu görülüyor. Avlulardan geniş olanı, firavun ailesinin göründüğü ve firavunun ilk olarak taç giyme töreninde ve diğer büyük şenliklerde kullandığı, özenle hazırlanmış forumdu. Bu kullanım doruk noktasına MÖ. 34 yılında Kraliçe Kleopatra’nın tanrıça İsis kılığında göründüğü büyük taç giyme töreninde ulaşmıştır. İçinde diğer şehirlerin tanrıları için küçük mabedlerin ve Mısır’ın her krallığını  temsilen iki tahtın yer aldığı daha küçük olan avlunun, sed festivali için kullanılanın bir kopyası olduğu görülür. Bütün bunlar firavuna yalnızca piramidin altındaki odalara yerleştirilmiş eşyaların değil, aynı zamanda yaşamdan sonra hükümdarlığa devam edebileceği bir ortamın da sağlandığını gösteriyor.

Mezapotamya’nın ilk büyük tapınakları kerpiçten inşa edilmişti. Piramit ise taştan yapıldı. Kireçtaşları taş ocağında aralarına sokulan tahta kamaların su dökülerek şişirilmesiyle parçalara ayrılıyor, istenilen şekle sokulduktan sonra da inşaat alanına taşınıyordu. Sertab odasına yerleştirilen Djoser’in heykeli, adakların yerleştirildiği odayı görecek şekilde tasarlanmıştı.  Ayrıca firavun ilk kez kabartmalarda eski geleneklerde olduğu gibi fatih olarak değil, krallığın ritüellerini yerine getiren biri olarak tasvir edilmiştir. Bunların birinde firavun muhtemelen Sed (Heb sed de denir, firavunun yönetiminin devamını dileyen festivallerdir) töreninde koşarken görülmektedir. Firavunun koşması hükümdarlığa uygun olduğunu, hala koşabildiğini göstermesi için yapılan bir ritüeldi.

Djoserin'in Basamaklı Piramit’inin orijinal yüksekliği 60 metre idi. Yapının  tabanı 121 metre uzunluk ve 109 metre genişlikle kareye yakın bir formdaydı. Yukarıdaki resimde önde Heb Sed avlusundaki yapılar gözüküyor. Imhotep yapılarında taşı öylesine güzel kullanmıştır ki, girişte yer alan sütunlar demetler halindeki papirus kamışlarına benzer şekilde yivlerle süslenmiş, taş tavanlar ise ahşap kütüklere benzetilmiştir.


Piramit kendisini çevreleyen derin bir hendek ve 549 metre uzunluk,  247 metre genişlik, 9.1 metre yüksekliğinde taş bloklardan oluşan bir   duvar ile korunuyordu. Piramit, mezarlar, sunaklar ve avlulardan oluşan bir kompleksin merkezinde yer alıyordu. Dini törenler Tapınakta ve Heb sed avlusunda yapılıyordu.


Piramidin beyaz ince kireçtaşı ile yapılan dış düzey kaplamasının neredeyse çoğu, bazı yerlerde de asıl taşıyıcı blok taşlar yok olmuştur. Piramit inşaasının değişik dönemleri en iyi doğu tarafından  gözükür. Orijinal yapı, yer altına gömülmüş bir hücre odadır. Bu oda çoğu diğer mezar odalarının aksine dikdörtgen değil karedir. Firavun mezar odası 28 metre yer altındadır ve mezara giden bir şaft (dikey koridor) mevcuttur. Oda girişi üç ton ağırlığında bir granit taşla mühürlenmiştir. Oda iç yüzeyleri ince  kireçtaşı ile kaplıdır.


Araştırmalar planların inşaat devam ederken, birçok kez değiştiğini göstermektedir. Yapılan denemeler ve geri dönüşer, ileriki dönem Mısır piramitlerinin gelişimi için bir temel oluşturmuştur. Piramit başlangıçta, şekilde M1 olarak gösterilen bir mastaba yapısı olarak inşa edilmiştir. Yapı daha sonra dört kenardan eşit olarak büyütülerek M2 formunu dönüştürülmüş, sonrasında da sadece doğu tarafından büyütülerek M3 formuna gelmiştir.  Mastabanın basamaklı piramite dönüşmesi de iki aşamada olmuştur.  İlk aşamada dört kat yapılmış (P1), sonrasında iki kat daha yapılarak altı basamaklı piramit (P2) oluşturulmuştu.

Piramiti yaparken duvarı oluşturan iri taş bloklar düşey olarak değil, piramidin ortasına eğimli olacak şekilde yerleştirilmiştir. Bu teknik piramidin yapısal sağlamlığını önemli ölçüde artırmıştır. Yapımcıların yapıyı mastabadan piramite neden döndürdükleri hala tartışılan bir konudur. Bazıları Firavun mezarının Nil’den görülmes için bazıları da dinsel nedenlerden dolayı olduğunu iddia etmektedir. Güneş doğarken ve batarken, bazı özel durumlarda optikal ilüzyon nedeniyle, gökyüzünden bakıldığında basamaklı piramide benzer şekilde gözükmektedir. Mısırlılar’ında baş tanrısı RA güneş olduğu için firavun kendisine mezar olarak basamaklı piramit yaptırmış olabilir.

Imhotep ayrıca Djoser’den sonra firavun olan Sekhemkhet'in yarım kalmış piramidine de katkıda bulunmuştur. Sekhemkhet´in piramidi 115x115 metre tabana oturan altı yada yedi katlı 70 metre yükseklikte basamaklı bir piramit olacaktı. Sekhemkhet’in ani ölümüyle sadece ilk basamağı bitirilebildi. Imhotep Edfu’daki ilk tapınak inşaatıyla da ilişkilendirilmiştir. Tapınak planlarının cennetten Memphis yakınlarına düştüğüne inanılır. Efsaneye göre Imhotep ve Memphis tanrılarının kralı Ptah ilahi güçlerini birleştirerek tapınağı inşa etmişlerdir.

İmhotep'in mezarı hala bulunamamıştır ama hastalarını tedavi ederken kullandığı oda bulunmuş ve modern tıbbı kullandığı buradan anlaşılmıştır.

Tıp ve Din Alanındaki Çalışmaları

İmhotep aynı zamanda iyi bir hekimdi. Tıbbın babası olarak kabul edilen Hipokrat'ın doğumundan 2,200 sene önce modern tıbbı kullanmıştır. Her ne kadar Yunanlı tabib Hipokrat genel olarak modern tıbbın babası kabul edilirse de, tıbbın gerçek babası Imhotep’dir. Yunanlılar Imhotep’e öyle hayrandılarki, Kemet’i işgal ettiklerinde Imhotep’e  tapmaya başladılar. Imhotep’i sağlık tanrıları olan Asclepius ile özdeşleştiriyorlardı.


Imhotep’in en iyi bilinen yazıları tıbbi metinlerdir. Dünyanın en eski tıbbi dökümanı olan, 90 atanomik terimin ve 48 yaranın açıklandığı, Edwin Smith Papirüsü’nün yazarı olduğuna inanılır. Sir William Osler’e göre, bir hekim olarak Imhotep 200 den fazla değişik hastalığı teşhis ve tedavi etmiştir. Bunlar arasında 15 mide, 11 mesane, 10 kalın bağırsak, 29 göz, 18 deri hastalığı vardır.  Verem, apandisit, gut, eklem iltihabı hastalıklarını iyi etmiştir. Bunlara ilave olarak cerrahlık ve dişçilik de yapmıştır. Kan dolaşım sistemini, kritik organların fonksiyonlarını biliyordu. Şifalı bitkilerden ilaçlar üretiyordu. Antik çağın karanlığından aydınlığa çıkan ilk kişiydi.

Heliopolis’in en yüksek din adamı olan Imhotep aynı zamanda Aşağı(kuzey) Mısır’ın en önemli din adamlarından birisidir. O zaman Mısır başkenti Memphis olmasına rağmen, Helioppolis Mısır’ın dini merkezi kabul ediliyordu. Dehasından ötürü sonraki Mısır nesilleri tarafından tanrısallaştırılmıştır. Memphis’de 200 den fazla sene popüler olan, kurduğu Asklepion adlı ruhani merkez, tapınak, sanatoryum ve tıb okulu içeriyordu.  

Imhotep Tanrı Oluyor

İmhotep Kemet’in kişisel kültlerinden biriydi. Özellikle saygı duyulan, çok yönlü bir dahi olan Imhotep soylu ve cömert bir kişiliğe sahipti. Ölümünden sonra, Romalı Katoliklerin azizleri gibi,  yaşayan insanlar için  tanrı katına yükseltilmiştir. Ölümünden yaklaşık 100 yıl sonra, ikinci seviye tanrılar arasından tıp tanrısı yapılmıştır. Ölümünden 2,000 sene sonra, yaklaşık MÖ 525 yıllarında büyük tanrılar seviyesine yükseltilerek, Memphis’deki üçlüden Nefertem’in yerine geçmiştir. 


Mısır mitolojisinde Ptah, Memphis tanrılarının kralıydı ve güneşi, ayı, dünyayı yaratmıştı. Sekhmet, savaş, aşk ve koruyucu tanrıçaydı. Nefertem’de Sekhmet ile Ptah’ın oğulları ve cesaret tanrısıydı. Yeni Krallık firavunlarından III.Ramses, Memphis’de üç tanrı için granitten gizemli ve devasa bir  tapınak yaptırmıştı.

Kemet dinine inananlar Firavunlar haricinde yalnızca Amenhotep ve Imhotep’i büyük tanrılar seviyesine yükseltmişlerdir. Imhotep aynı zamanda akıl, yazma ve öğrenme tanrısı Tehuti ile de özdeşleştirilmiştir. Yunanlıların İmhotep’e özel ilgilerinden sonra Romalılar da saygı göstermişler, Claudius Caesar  ve İmparator Augustus, Kemet tapınağı duvarlarına Imhotep’i öven ifadeler yazmışlardır.

İmhotep, yedi yıl süren kıtlığı nasıl giderdi?


Nil nehri tanrısı Khnum

Imhotep’e atfedilen efsaneye göre:
Nil’in suları azaldığı için yedi yıl kıtlık çeken Mısır halkının derdini çözmek ister. Nil sularını kontrol eden tanrı Khnum ile görüşmeye, tanrının yaşadığı Nil üzerindeki adaya gider. Tapınakta dua etmeye başlar. Dua sırasında uyuya kalan Imhotep rüyasında tanrı Khnum’u görür. Ona durumu anlatarak yardım ister. Tanrı da kuraklığın sona ereceğini müjdeler. Imhotep uyandığında hemen saraya giderek firavuna müjdeyi verir. Gerçekten de kuraklık sona erer ve Mısır halkı kuraklığı Imhotep’in sona erdirdiğine inanır.

Imhotep, İsrailoğullarını kuran Yakup Peygamberin oğlu Yusuf (Joseph) mu?

Imhotep tarihi gerçek bir kişilik, Yusuf Incil’e dayanılarak anlatılan yarı mitolojik bir kahraman. Çok farklı dönemlerde yaşadıklarına inanılsa da Imhotep’in hayatı ile İncil’de yazan Yusuf’un hayatı arasında çok fazla benzerlikler var. Alt bölümde bu ikili arasındaki benzerlikler bir tabloda sıralanmıştır.

Tevrat ve İncil’de efsaneleri anlatılan Yusuf, firavunun en yakınındaki en güçlü devlet adamıydı. Dini kitaplara göre zeki, hızlı, önsezili ve geniş vizyonluydu. En karmaşık olayları yaratıcılığı sayesinde yorumlayabilen, isabetli bir şekilde planlayan ve yöneten bir kişiğe sahipti. Aynı zamanda sakin, çalışkan, ekonomik ve mali konularda becerikli birisiydi.  Güç sahibi olanlara nasıl hizmet edileceğini ve gücün toplumun lehine nasıl yönlendirileceğini çok iyi biliyordu. 


İleride İsrailoğullarını kuracak Yakup, Kenan Ülkesi'nde yaşarken 11. oğlu Yusuf  kendisini sevmeyen ve kıskanan abilerince Mısır’a giden köle tüccarlarına satılır. Mısır’da satıldığı evin hanımı tarafından haksız bir suçlamayla hapse düşer. Zindanda başladığı rüya yorumculuğuyla ünü duyulur.

Firavun iki rüya görür. Nil’den çıkan güzel ve semiz yedi inek otlarken, birden yedi çirkin ve cılız inek daha çıkar ve cılız inekler, semiz inekleri yerler. Firavun’un ikinci rüyasında ise bir ot sapının ucunda yedi güzel ve dolgun başak yeşerir. Sonra, doğu rüzgarıyla kavrulmuş yedi başak daha biter. Cılız başaklar, güzel ve dolgun başakları yutarlar. Firavun uyandığında Mısır'daki tüm bilge ve büyücüleri çağırarak rüyasını yorumlamalarını ister ancak kimse düşü yorumlayamaz. Son çare olarak zindandan Yusuf'u çağırırlar. Yusuf yedi yıl bolluk olacağını, yedi yıl ise çok şiddetli bir kıtlık olacağını söyler. Bolluk süresince ülkedeki ürünlerin beşte birinin depolanmasını tavsiye eder. Firavuna, bilgili bir adam bulup Mısır'ın başına geçirmesini tavsiye eder.

Yusuf'un söylediklerinden çok etkilenen ve onun bilgeliğine hayran kalan Firavun IV.Amenhotep, mühür yüzüğünü parmağından çıkarıp Yusuf'un eline takar.  Yusuf Mısır'da firavun'dan sonra ikinci adam olur. Kıtlık yılları gelmeden önce toplayabildiği kadar tahıl toplayıp depolar, kıtlık yıllarında da halkını doyurur.

Babasının ve ailesinin yaşadığı Kenan’da (Şeria nehri'nin batısındaki Antik Filistin toprakları) kuraklıklar başlayınca Yusuf ailesini Mısır’a getirtir. Böylece İsrailoğulları Mısır’a yerleşirler. Yusuf, önce devlet adına buğdayı Mısır halkına parayla satar . Kıtlık nedeniyle halkta para kalmayınca koyunlarına, sığırlarına karşılık tahıl verir.  En sonunda halkın tarlasına karşılık buğday satar ve tüm araziler firavuna geçer. Halk böylece firavunun tarlalarında çalışan köleye dönüşür. Yaklaşık 400 yıl süren kölelik devrinden sonra İsrailoğlulları Musa’nın liderliğinde yeniden Kenan’a dönerler.

İsrailoğullarını kuran Yakup’un oğlu Yusuf (Joseph) ile Imhotep ararsında ilişki kurularak, Imhotep’in Yakup’un 11. çocuğu olan Joseph olduğunu ilişkin iddialar vardır. İncil’de geçen anlatılarda da Joseph ile Imhotep arasında da birçok benzerlik görülmektedir. 

Sonuç olarak iddia doğru gözükmüyor. Muhtemelen Imhotep ve Yusuf (Joseph) farklı kişiler. Yusuf efsane bir kişilik olmasına rağmen Imhotep tarihsel bir gerçektir. Hayatlarında çok benzerlikler var.  Bazı benzerlikler Famine Stela denilen bir metnin hatalı yorumlanmasından kaynaklanıyor. Imhotep MÖ. 2660’da yaşamış. Yusuf’un babası İsrailoğullarını kuran Yakup, Tevrat’a göre  Hz.İbrahim’in torunu. Hz.İbrahim’in MÖ 1900-1800 yılları arasında yaşadığına inanıldığına göre arada yaklaşık 750 senelik fark var. Yusuf’u anlatan metinler ilk kez MÖ 6-8 yüzyıllarda görülür. İbranilerin din büyüğü ve ataları olan, Tevrat ve İncil’de hikayeleri anlatılan Yakup ve Yusuf İslamiyet’te de peygamber olarak kabul edilmektedir.

Ayrıca Yusuf’un kardeşlerini kıskandıran rüyaları Akad kralı I.Sargon’un rüyalarına çok benziyor. Sargon aynı zamanda Musa gibi içi ziftle sırmalanmış bir sepetle Nil nehrine bırakılıyor. Bir bahçıvan bulup büyütüyor, kralın sarayına girerek zamanla krallığa yükseliyor. Musa’nın hikayesinin de buradan esinlenilerek yazıldığı söyleniyor. Yedi yıl bolluk yedi yıl kıtlık ile ilgili Mezopotamya ve Kenan’da da benzer efsaneler var.

Dinler tarihi incelendiğinde her toplumun kendinden önce yaşanmış önemli olay ve kişilikleri kendi toplumu ile özdeşleştirerek yeni efsaneler yarattığını görüyoruz. Muhtemelen bu yazıda incelediğimiz Imhotep’de kendisinden sonra gelen toplumları binlerce sene etkilemiş ve yeni efsanelere kaynak olmuştur.



Kaynakça:
U-Shaka Craig, Ph.D. – Great Imhotep
C.W. Ceram – Tanrılar Mezarlar ve Bilginler
Charles Freeman - Mısır, Yunan ve Roma Antik Akdeniz Uygarlıkları
Mimarlık - NTV Yayınları



2 comments:

  1. ÇOK BAŞARILI BİR PAYLAŞIM OLMUŞ, emeği geçen kişilere teşekkür ederim.

    ReplyDelete
  2. Anlatımı, görselleriyle çok iyi. İlgili alanlarda yeterli bilginiz olmasa da kolay anlaşılır bir metin olarak da dikkati çekiyor. Başka okumalar için de ilgi uyandırıyor. Emek verenler sağ olsun.

    ReplyDelete