Savaştan sonra Brezilya’da düzenlenen turnuva’da Uruguay, Verrou sistemini uygulayarak, finalde Brezilya’yı Maracana stadyumunda 2-1 yenerek şampiyon oldu. Verrou’yu İsviçre bulmuştu ama 1950 Dünya kupasını kazanan Uruguay oldu. Üçüncülük dördüncülük maçı İsveç ile İspanya arasında oynandı ve 3-1 kazanan İsveç dünya üçüncüsü oldu. 200 bin kişilik Maracana stadyumu bu turnuva için yapılmıştı. Brezilya’dan Zizinho en iyi oyuncu seçildi.
Kupayı kazanan Uruguay milli takımı
25 Kasım 1953, İngiltere futbol tarihinin kara günlerinden birisidir. O zamana dek İngiltere kendi evinde hiçbir Avrupa milli takımına yenilmemişti. Formda Macarlar da son Olimpiyat şampiyonu ve son üç yıldır yenilgi yüzü görmemişlerdi. Macar koçu Marton Bukovi ileri beşliden birini geriye çekti böylece orta saha üstünlüğünü ele geçirdi. Bir hareket daha yaparak orta sahadan bir kişiyi savunma önünde oynattı. Bu aslında daha sonraki yılların dörtlü savunmasının bir habercisiydi. Santraforları Hidegkuti’nin boşalttığı alanda Ferenc Puskas ve Sandor Kocsis cirit atarak, İngiltere’yi Wembley de, 105 bin kişi önünde, 6-3 yendiler. Ertesi sene Budapeşte’te iki ekip bu kez daha dostluk maçında karşı karşıya geldi. Maçı gene Macar’lar kazandı, skor bu kez 7-1 idi. MW sistemine önemli bozgunu Macarlar yarattı. Daha sonra 4-2-4 e evrilecek oyun düzenlerinde savunmaya ayırdıkları oyuncu sayısını bir fazlalaştırdılar. Bir de ortada görev verdikleri iki futbolcuya hücumda esneklik tanıdılar. Böylece aslında hem hücum eden, hem de savunma yapan futbolcu sayısını bir artırarak altıya çıkarmış oldular. 4-2-4’ün dünya futbol literatürüne armağan ettiği en önemli şey, hem hücum, hem de savunma görevi olan futbolcu tanımlamasıydı. Bunlar şimdilik iki taneydi ama ilerleyen yıllarda hızla artacaktı bu rakam. Macarlar bu sistemle karşılarına çıkan bütün takımları sürklase ettiler. WM sistemine sadık takımlar 11 futbolcuyla oynarken, onlar sanki 13 futbolcuyla mücadele ediyormuşcasına bir etki yaratıyorlardı. Bu etkiyi yaratan ise göbekte oynayan ve hem savunma hem hücum görevi bulunan iki futbolcuydu. Böylece bir anda efsaneleştiler, kim olursa olsun karşılarına çıkan bütün WM takımlarını bozguna uğrattılar. Özellikle de WM’nin mucidi İngilizler’i
İsveç’te düzenlenen turnuva’da finalde evsahibi İsveç’i 5-2 yenen Brezilya şampiyon oldu.Turnuva üçüncüsü Batı Almanya’yı 6-3 yenen Fransa oldu. Brezilya’dan Didi en iyi oyuncu seçildi.
Kupayı kazanan Brezilya milli takımı
4-2-4 modern futbol dizilişlerinin öncüsüydü. 1950’lerin sonlarında Macarlar ve Brezilya’lar tarafından birbirinden bağımsız geliştirilmişlerdi. Dört adamlı geri savunma hattının oluşturulduğu ilk sistemdi. Savunmada forvetlerden birinin orta sahaya gelmesiyle kolayca 4-3-3 dönüşüyordu. Orta sahadaki iki oyuncu kontraatakları kesmekle görevlendirilmişti. Orta saha zayıf olduğu için savunma yükü geri dörtlüye kalıyordu. Savunmacıların topu hızla, adeta orta sahayı bypass ederek, çok oyuncu bulundurdukları hücum alanına geçirmeleri gerekiyordu. Hücumda, bir savunmacı orta sahaya katılarak, sistem 3-3-4 gibi çalışıyordu. İki golcü hücuma derinlik, iki kanat ise genişlik kazandırıyordu. 4-2-4 sistemi sonra daha gelişerek 4-3-3 ve 4-4-2 sistemlerinin doğmasına neden oldu.
Macarların büyülü oyunu 1950’lerden itibaren Brezilya takımlarınca adapte edilmeye başlandı. Yeni düzende Brezilya ilk kez 1954 Dünya kupasında gözüktü. Sağiç Didi’nin orta sahaya kaydığı Brezilya, Macarlar tarafından turnuva dışında bırakıldılar. Vicente Feola direktörlüğünde Brezilya dörtlü defansla ilk kez 1958 Dünya kupasında sahne aldı. Bugün bildiğimiz dörtlü savunma gibi oynamasalarda Bellini orta sahadan geriye doğru çekilmişti. Ama hala ileriye gitme özgürlüğü vardı. Didi orta sahaya oyun kurucu olarak dönmüştü. Yanında da Didi’nin koruyucusu, çalışkan savaşcı, Dino Sani vardı. Bu turnuva da Brezilya 4-2-4 düzeniyle oynadı. Kenarlarda oynayan İki kanat oyuncuları Mario Zagallo ve Garrincha’nın özellikleri nedeniyle takım dengeli değildi. Normalde dengeli takımlarda iki kanat oyuncusunun benzer tip özelliklere sahip olması beklenir. Garrincha ileri kenarda oynayan ve muazzam driplingleri ile geçemeyeceği savunmacı olmayan ama takım savunmasına hiç katkı vermeyen bir oyuncuydu. Zagallo ise orta sahasına yardım eden, takımın beyni, ideal bir hücum oyuncusuydu. Sonradan teknik direktörlüğünde de muaazzam başarılar elde edecekti.
1962 Dünya kupası Şili’de düzenlendi. Santiagao’da finalde Brezilya Çekoslavak’yayı 3-1 yenerek ikinci kez şampiyonluğa ulaştı. Turnuva üçüncüsü Yugoslavya’yı 3-1 yenen ev sahibi Şili oldu. Brezilya’dan Garrincha en iyi oyuncu seçildi. 1958 ve 1962 Brezilya takımları oyun içerisinde 4-2-4, 3-3-4 hatta 4-3-3 düzenlerinde oynayabiliyorlardı. İlk defa 1. bölgede 4’lü savunma ile oynayan Brezilyalıların başarısı çok sürmeyecekti. Orta sahada iki kişi üzerine binen yükün fazlalığı sebebiyle sistem çökecek ve takımlar bu dizilişten uzaklaşacakdı. Yeni sistem İngilizlerin 4-3-3 olacaktı.
Kupayı kazanan Brezilya milli takımı
Katanaçi sistemini ilk tanıtan 1940’ların sonlarında Salernitana menajeri Gipo Viana’dır. Kanat orta sahalardan birisi savunmaya gelir, merkez stoper biraz geriye çekilerek serbest oyuncu olarak süpürücü yada libero rolüne bürünür. Sistemi Viana tanıttıysa da popüler eden Milan menejeri Nereo Rocco’dur. Önce Triestina da sonra Milan da büyük başarılar kazandı. Katanaçi sistemine olumsuz bakışlar Helenio Herrera’nın İnter’i çalıştırdığı dönemden kalmadır. Herrera libero ve önünde üçlü savunma onların önünde oyun kurucudan oluşan sisteme ilave olarak birde ön libero eklemiştir. Böylece üçlü savunmanın önünde ve arkasında birer libero ile oynamıştır. İnter bu düzende 1964 ve 1965 Avrupa kupasını kazanmış, 1967 de finalde Celtic’e kaybetmiştir.
1966 Dünya Kupası’nda, İngiltere’nin uyguladığı 4-3-3 den sonra daha garantili bir orta saha ile oynama arzusu katı defans anlayışının uygulandığı Catenaccio’nun yani, “Sürgü” sisteminin yaygınlaşmasına neden oldu. Kendi sahasında kalabalık defans bloğuyla rakibi bekleyen ve kontrataklarla hücum eden bu oyun düzeni oynamadan çok oynatmamaya dayalı bir sistemdi. Ama gene de İtalyanlar bu sistemle 1982’de Dünya Kupasını kazandılar.
1966 Dünya Kupası, İngiltere’de düzenlendi. Wembley’deki finalde İngiltere, Batı Almanya’yı 4-3 yenerek kupayı kazandı. Dünya üçüncüsü Sovyetler Birliği’ni 2-1 yenen Portekiz oldu. İngiltere’den Bobby Charlton en iyi oyuncu seçildi.
1953 yılı Macaristan hezimetleri İngilizlere bir şey öğretmişti “Defansa bir oyuncu daha atarsan sen hükmedersin.” 4-3-3 böyle hayatımıza girdi. Ortadaki üçlünün hem defansif, hem de ofansif görevi vardı. Böylece savunmada yedi, hücumda ise altı oyuncu görev yapabiliyordu.
Alf Ramsey antrenörlük kariyerine 1955 de İngiltere 3. ligde Ipswich Town’da başladı. 1961-1962 yılında Birinci lig İngiltere şampiyonuydular. Başarıları üç taktiksel değişiklikte gizliydi;
- Birincisi Ramsey topla fazla oynanmasını istemiyordu. Doğrudan kaleye gidilen oyundan yanaydı. Futbol hatalar oyunuydu ve az pas yapmanın daha az hata yarattığını görmüştü.
- İkincisi Brezilya’da Didi’nin yaptığı gibi forvette soliç oynayan oyuncuyu biraz daha geriye aldı.
- Üçüncü olarak da orta sahadan da bir oyuncuyu savunmaya çekti.
1970 Dünya kupası Mexico da düzenlendi. Finalde Brezilya, İtalya’yı 4-1 yenerek kupayı aldı. Turnuva üçüncüsü Uruguay’ı 1-0 yenen Batı Almanya oldu. Turnuvanın en iyi oyuncusu Pele seçildi.
1958 ve 1962 yılları şampiyonu Brezilya İngiltereye 1966 da hat-trick yapmak üzere gelmişti. Şaşkınlık içerisinde elendi ve evine döndü. 1970 Mexico favorisi tartışmasız Brezilya idi. Mario Zagallo daha oyunculuğu döneminde 4-3-3 sisteminin ana unsurlarından biri olmuştu. Menejerliğinde de gelişmesine katkı verecekti. Ramsey gibi Zagallo da orta sahada bir libero gereksinimi duymuştu. Ayrıca serbest oyun kuruculuğu bir kişiye bırakmak o oyucuya çok yük bindiriyordu. Bu yük de paylaşılmalıydı. Pele soliç oynuyordu ve 10 numara görevi görüyordu. Ayrıca elinde Gerson gibi gerçek bir 10 numara ve müthiş pasör vardı. İlave olarak gol atmaktan çok gol attıran Tastao diye bir asist kralı vardı. Oyunu bu oyuncuların üzerine kurdu. Zagallo orta sahanın soluna, aslında gerçek bir merkez oyuncu olan, futbol dünyasının gördüğü en yumuşak sol ayaklardan birini, Rivellino’yu seçti. Sağda dripling ustası Jairzinho vardı. Önde oynayan beş oyuncuda inanılmaz yaratıcıydı. Onlara beş 10 numara dendi. 1970 turnuvasını rahatlıkla kazanıp şampiyon oldular.
Total futbolda her oyuncu her pozisyonda etkili bir şekilde oynayabilmeliydi. Sol bek hücuma gittiğinde sol kanat geriye gelip bek olmalıydı. Hollanda milli takımı da Ajax da 4-3-3 oynuyordu fakat aslında kimin nerede oynadığı sadece maça başlarken belli oluyordu. Herkez heryerdeydi. Johan Cruyff merkez santrafor oynuyordu, ama daha öncenin Alfredo di Stefano’su gibi sahanın her yerindeydi. Kendi ceza sahasına kadar gelip top çıkartıp oyun kuruyordu.
Michels ’Böyle bir sistemi en az 7 dünya yıldızı seviyesinde oyuncunuz varsa oynayabilirsiniz. Daha az sayıda yıldız oyuncu varsa sistem çöker’ diyor. Bu futbola öykünen takımlara duyurulur. Hollanda 1974 dünya kupası finalini Batı Almanya ile oynadı. Bu maç kendilerine özgü oyun sistemleri olan total futbol ile Almanya’nın maçıydı. Alman takımı sanatçı ve savaşçılardan kuruluydu. Savunmada Beckenbauer ve Breitner gibi iki büyük yıldız, Vogts ve Schwarzenbeck gibi iki görev adamı vardı. İleride de gol makinası Müller oynuyordu. Çoğunluğun beklentisinin aksine Almanya şampiyon oldu.
Total Futbol’a, Hollanda’nın dışında Almanya ve Doğu Blok’u ülkeleri sahip çıkmış; ve bu ülkeler 1970-1980 döneminde kulüpler ve milli takımlar bazında Avrupa ve Dünya kupalarına ambargo koymuştur. 1970’lerde Total futbol anlayışındaki Hollanda milli takımı ve 1972 UEFA Avrupa Kupasında Batı Almanya milli takımı 3-3-1-3 formasyonunda oynadılar.
Batı Almanya’da düzenlenen turnuvanın finalinde Hollanda’yı 2-1 yenen Batı Almanya ikinci şampiyonluğuna uzandı. Neeskens’in penaltıdan maçın başında attığı gole Almanya gene penaltıdan Breitner ve 43. Dakika Müller den gelen goller ile cevap verdiler.Turnuvanın üçüncüsü Brezilya’yı 1-0 yenen Polonya oldu. Johann Cruyff turnuvanın en iyi oyuncusu seçildi.
20. Yüyılın başında kapitalist ekonomileri şaha kaldıran fordist üretim yaklaşımı, ürün standartlaştırması ve işçileri üretim bantlarıyla tek bir konuda uzmanlaştırarak üretim verimliliği sağlamıştı. Önceleri çok başarılı olan sistem 1929 buhranında tıkandı. Çözüm postfordist yaklaşımda bulundu. Yeni düzende çok miktarlarda benzer ürünlerin seri bir şekilde üretilmesi tarzı terkedilerek az sayıda çok farklı çeşitte üretim yapabilen, ani talep değişikliklerine uyum sağlayabilen esnek üretim bandı modeli getirildi.
Batı Almanya’da düzenlenen turnuvanın finalinde Hollanda’yı 2-1 yenen Batı Almanya ikinci şampiyonluğuna uzandı. Neeskens’in penaltıdan maçın başında attığı gole Almanya gene penaltıdan Breitner ve 43. Dakika Müller den gelen goller ile cevap verdiler.Turnuvanın üçüncüsü Brezilya’yı 1-0 yenen Polonya oldu. Johann Cruyff turnuvanın en iyi oyuncusu seçildi.
1966 Dünya kupasıyla birlikte Almanlar 4-3-3’e önemli bir değişiklik getirdiler ve Hollanda ile birlikte 3-3-1-3 düzenini geliştirdiler. İki stoperden biri olan Franz Beckenbauer’ı liberoya dönüştürdüler ve fakat aynı zamanda ona hücumda serbestlik tanıdılar. Yüzü kaleye dönük olarak rakip onsekizin önünde beliren Beckenbauer bu özelliğiyle birçok sürpriz gol kazandırıyordu takımına. 1966 ve 1970 turnuvalarında sırasıyla 2. ve 3. olan Almanya 1974 de Sepp Maier, Berti Vogts, Paul Breitner, Hans-Georg Schwarzenbeck, Franz Beckenbauer (c), Günter Netzer, Jupp Heynckes, Wolfgang Overath, Gerd Müller, Uli Hoeneß, Rainer Bonhof’lu kadrosuyla Dünya kupasını kaldıracaktı.
20. Yüyılın başında kapitalist ekonomileri şaha kaldıran fordist üretim yaklaşımı, ürün standartlaştırması ve işçileri üretim bantlarıyla tek bir konuda uzmanlaştırarak üretim verimliliği sağlamıştı. Önceleri çok başarılı olan sistem 1929 buhranında tıkandı. Çözüm postfordist yaklaşımda bulundu. Yeni düzende çok miktarlarda benzer ürünlerin seri bir şekilde üretilmesi tarzı terkedilerek az sayıda çok farklı çeşitte üretim yapabilen, ani talep değişikliklerine uyum sağlayabilen esnek üretim bandı modeli getirildi.
Total Futbola ve bu sistemin 1980’lerde Valeriy Lobanovskyi yönetimindeki Dinamo Kiev(Ukrayna) ve SSCB Milli Takımındaki uygulamasına baktığımızda üretim modellerindeki değişime benzer şekilde gördüğümüz şudur. Önceleri tek bir pozisyonda oynayan sadece kendi görevlerini yapan oyunun bütününden fikri olmayan sporcu (T üretim bandındaki işçi) tiplemesi yerine oyunu bilen, her pozisyonda oynayabilen (versatile oyuncu), fiziksel özelliklerini sınırlarına kadar kullanan, zamanı geldiğinde karar verebilen oyuncu tarzına geçildi. 1986 da Dinoma Kiev yeni futbol anlayışıyla UEFA şampiyonu oldu. Total Futbol, kazanmak için futbolcuların performansının maksimize edilerek, sporcunun fiziksel ve zihinsel emeğinin aşırı sömürülmesine dayanan, bir yaklaşımdır. Futbolcular müsabaka boyunca farklı pozisyonlar arasında sürekli yer değiştirerek görev yaparlar ve kendi beden kompozisyonları ile gerçekleştirebilecekleri sınırlı sportif etkinliklerin ötesine geçerek bir makinenin zaman içerisinde yer değiştiren farklı dişlileri olurlar. Total Futbol’un en başarılı uygulayıcısı olan Hollanda’nın, 1974 Dünya Kupası’nda ‘Mekanik Portakallar’ olarak adlandırılması boşuna değildir. Resimde o dönemin yıldızı Oleh Blokhin
Bu sistem futbolun daha hızlı ve güçlü oynanmasını zorunlu kılmaktaydı. Agresif ve topyekün mücadele farklı özelliklerde sporcular gerektiriyordu. Bu sisteme uygun futbolcu bulma zorluğu, zaman içerisinde takımların bu sisteme uyum göstermesini zorlaştırdı ve vazgeçilmesine neden oldu.