Hakkımda

Monday, June 23, 2014

Anadolu'da Amerikan Misyoner Okulları

İlk misyonerlerden kabul edilen Saint Paul, Hıristiyanlığı yaymak amacıyla Anadolu, Makedonya ve Yunanistan’da kiliseler kurmuş ve onları teşkilatlandırmıştır. Havariler ve yardımcıları sayesinde Hiristiyanlık bütün Roma dünyasına, 10.yüzyıla gelindiğinde ise İsveç, Bohemya ve Danimarka’ya kadar yayıldı. Böylece Alman ve İskandinavların da Hıristiyanlığı benimsemesi ve Roma Katolik Kilisesinin Avrupa’ya hakim olmasıyla  Hıristiyanlığın bütün dünyaya yayılması için harekete geçildi. Bu amaçla Papalık tarafından 1662’de Vatikan’da ‘Misyonerlik Bakanlığı’ kurulurken Paris’te de giderlerini Papalık Propaganda Dairesi’nin üzerine aldığı “Dış Misyonlar Papaz Okulu”  açıldı.

Osmanlı topraklarına gelen ilk misyonerler 16.yüzyılın sonlarına doğru gelen Fransız Katoliklerdir.  Osmanlı Devleti ile Fransa arasındaki iyi ilişkilerden yararlanan Katolik misyonerlerinin bir gayesi de Roma ve Bizans kiliselerini birleştirmekti. Cizvitlerle başlayan eğitim ve öğretim faaliyetleri sonunda, 1583’te İstanbul’da St.Benoit isimli Fransız okulu  açıldı. Cizvitlerden başka Katolikliğin diğer tarikatları olan Fransisken, Dominiken, Kapuçin ve Frerler rahip ve rahibeleri de Osmanlı ülkesine gelmeye başladılar ve çoğu kendi isimleriyle anılan St.Joseph, St.Michel, St.Louis ve Notre Dame de Sion  gibi okullarını açtılar.

Katoliklerden sonra gelen misyonerler Protestanlar oldular. Amerikan dış açılımının bir sonucu olarak Amerika’lı misyonerler 19. yüzyıldan itibaren Osmanlı İmparatorluğuna nüfus etmeye başladılar. Osmanlı toplumu ve milletlerini tanıma ve ona göre strateji geliştirmekle geçen yılların arkasından  Misyonerler bölgelerine yerleşmeye başlamışlar sonrasında da çalışmalarının meyvelerini almışlardır.

Eğitim organizasyonu misyonerlik çalışmalarının en önemli kaldıraçlarından biri olmuştur. Bir diğer kaldıraç ise sağlık organizasyonlarıdır.

Bu yazı da Amerikan Protestan Misyonerlik çalışmaları paralelinde ağırlıklı olarak Anadolu coğrafyasındaki eğitim organizasyonu  incelenmiştir. Yazıda Kolej olarak belirtilen okullar, orta öğrenim kurumları değil, New England tipi yüksek okullardır. Benzer şekilde İlahiyat okulları da yüksek okul seviyesindedir.
  

1.TÜRK AMERİKAN İLİŞKİLERİNİN BAŞLANGICI



İngiliz bandıralı Amerikan ticaret gemilerinin Osmanlı limanlarına ziyareti 17. yüzyılda başlar. Osmanlı rıhtımına yanaşan ilk Amerika bandıralı gemi, kaptan ve tüccar Richard Derby (1712–1783) tarafından yaptırılıp 1782’de Massachusetts Salem’de denize indirilen Grand Turk oldu.


Daha sonra resimde görülen oğlu Elias Hasket Derby ticaret ilişkilerini geliştirdi. Grand Turk 1790’lı yıllarda halı, reçine, kuru üzüm, incir,deri, afyon gibi Levant bögesinin geleneksel ürünlerini Amerika’nın New Englang bölgesine taşıdı. Amerikan ticaret gemileri ilk kez İzmir’i 1797, İstanbul’u 1786, İskenderiye’yi 1800 yılında ziyaret ettiler. 1803 yılında ABD Maliye Bakanlığı, ithalat-ihracat  istatistiklerinde Türkiye için ayrı bir sütun açtı.


1811 yılına kadar İngiliz Levant Company tarafından geliştirilen Osmanlı-ABD ticareti, 1811 yılında İzmir’de, Philadelphia’lı David Offley’in liderliğindeki Amerikan iş adamları tarafından ilk Amerikan Ticaret Odası’nın açılmasıyla Amerika’nın kontrolüne geçti. Amerika’lılara da kapitülasyonlar veren antlaşma 1830’da imzalandı. ABD, Osmanlı’ya sadece pamuk ve rom satmıyor aynı zamanda silah ve cephane de satıyordu. Silah ve cephanenin ticaret içindeki payı 1869 yılında %79 iken 1877’de %97’yi bulmuştu. 1830 yılında İzmir Limanı’na 30 Amerikan ticaret gemisi giriş yaparken, Kırım savaşını (1853-1856) izleyen yıllarda her hafta bir Amerikan gemisi İstanbul’a geliyordu.

Amerika ile ilişkilerde sadece ticaret gelişmiyordu, başka gelişmelerde başlamıştı. 1827 yılında, birlikte hareket eden İngiliz, Fransız ve Rus deniz filosu, Navarin’de Osmanlı donanmasını yok edince, Osmanlı 1830 yılında gemi yapımcısı Henry Eckford’u yardıma çağırdı. Ayrıca Abdülmecid devrinde Amerikan pamuğunun Osmanlı topraklarında yetişirilmesi ve çeşitli maden araması çalışmaları için Amerikalı’larla çalışılıyordu. 1847 yılında Amerika’lılar Sultan Abdülmecid’e telgraf makinesinin demosunu bile yaptılar.

1914 yılında Amerika’nın yıllık ihracatı içinde Osmalı’nın payı binde 17. Osmanlı’dan satın aldığı mallar ise ithalatının yüzde biridir. Öte yanden Osmanlı tarafından bakılınca Amerika’ya yapılan ihracatın payı yüzde 23’dür. American Tobacco, Standart Oil, Singer Sewing, Western Electric firmaları Osmanlı İmparatorluğunda faaliyet göstermektedirler.

1.1 Donanma, Misyon ve Misyonerlik


17.yüzyılın sonunda bağımsızlığını kazanan ABD’nin geleceği ticaretteydi. ABD ticareti Baltık, Levant ve Uzak Doğu olmak üzere üç yönde gelişebilirdi. Ancak bu gelişme yolları üzerindeki engellerin temizlenmesi içinde donanmaya ihtiyaç duydular. Kuruluş çalışmaları George Washington zamanında başlayan Amerikan donanması, ‘Kim olursa olsun, haraç vermektense savaşmayı tercih ederiz’ diyen Thomas Jefferson’un başkan seçildiği 1801 yılında Cebelitarık boğazını geçerek Akdeniz’e girdi.

Donanma işin sert ve soğuk yüzüydü. Bir de daha sıcak, sempatik, insacıl bir mekanizmaya ihtiyaç vardı. Üstelik Akdeniz’de dolaştırılacak bir fırkateynin yıllık masrafı 80,000$ iken bir misyoner ailesinin yıllık gideri 1,000$ dı.

Misyonerliğin ilahi gerekçesi, İsa’nın ‘Gidiniz, Gerçeği(Kutsal Kitabı) onlara anlatınız’ şeklindeki buyruğunda gizli. Misyoner sözcüğü Latince mittere (göndermek) fiiliyle ilgili. 16. yüzyıldan itibaren Hiristiyan inanışını vaaz etmek ve ayinleri yönetmek yetkisiyle donatılmış din adamlarının çevreye gönderilmesine misyon bu gibi görevlilere de misyoner deniyor.

19. yüzyıl ve 20. yüzyılın ilk çeyreği misyonerliğin altın çağıdır. Bu çağ aynı zamanda kapitalizmin emperyalizm’e dönüştüğü çağdır. Misyonerliğin belki de en ironik ve paradoksal yanı aslında kendisi başka şeylerin aracı olamasına karşın, önemli ve ulvi bir amaçmış gibi ortaya konmuş olmasıdır. Misyonerliğin özü dindir. Başlıca araçları ise okul, matbaa, kitap, hastane gibi kurumlardır.


Osmanlı devletine gelen ilk Protestan misyoner 1815 yılında Mısır’a gönderilen İngiliz Church of Missionary Society’e bağlı bir papazdır. Onu 15 Ocak 1820’de İzmir’e gelen Pliny Fisk ve Levi Parsons adlı Amerika’lılar izlemiştir. Bu iki kişi ABCFM  yada BOARD (American Board of Commissioners for Foreign Missions) adlı misyoner örgütün elemanlarıdır. Amerikan ABCFM Heyeti, Calvinci geleneği temsil eden, 16. yüzyıl sonrası ile 17. yüzyıl’da İngiltere ve Amerika’nın kuzeydoğusunda oluşan Prutan akımının üç temsilcilerinden biri olan Congregationalistler tarafından 1810 yılında Boston’da kurulmuştur.

1886 yılında dünya da 80’in üzerinde Protestan misyoner örgütü vardı ve bunlardan 32’si Amerika kökenlidir. Protestan misyoner örgütlerin dünyayı aralarında paylaştıklarında Osmanlı, ABD’nin payına düşmüştür. ABCFM 1870 yılına kadar tek başına o yıldan itibaren de BFMPC ile birlikte çalışmıştır.

ABCFM’nin tüzüğüne göre amacı ‘Dinsizler arasında Hiristiyanlığı yaymaktı’. Ama amaç hiçbir zaman bununla sınırlı kalmadı. Coğrafi genişleme, ticaret ve dini yayılmanın birbiriyle karşılıklı etkileşimi var. Kaşifler misyonerlerin öncüsü oluyor, misyonerler ise çoğu zaman bizzat keşiflerde bulunuyorlar. Ticari ilişkilerin kurulduğu yere misyonerler gidip yerleşiyorlar. Misyonerlerin yerleştikleri yerlerde ticari ilişkiler kurulup gelişiyor.

2. MİSYONERLİĞİN HAZIRLIK DÖNEMİ (1820-1839) 


ABCFM 1880 tarihli faaliyet raporuna göre ‘Misyoner faaliyetleri açısından Türkiye, Asya’nın anahtarıdır’.  Amerika misyonerler Pliny Fisk ve Levi Parsons 15 Ocak 1820’de Asya kapısını açmak için İzmir’de anahtarı kilide soktular.  Açıklanan hedefleri Kudüs’tü. Oradan başlayarak tüm dinsizleri, Müslümanları, Musevileri ve Protestanlık dışındaki sözde Hiristiyanları doğru yola Protestanlığa davet edeceklerdi. Asıl görevleri ise halk arasında istihbarat yaparak durum saptamaktı. Halkın arasına karışacaklar ve aşağıdaki sorulara yanıtlar arayacaklardı;
  •          Dinsel açıdan halkın durumu nedir?
  •          Din adamlarının durumu nedir?
  •          Ülkede eğitim ve öğretime ilişkin durum nedir?
  •          Halkın moral durumu nasıldır?
Misyonerler gittikleri yörelerin coğrafi, topoğrafik, jeolojik meteorolojik özelliklerini raporlar halinde Boston’daki merkeze iletiyorlardı. Parson’s 1822 de öldü, Fisk 1825 yılına kadar incelemelerini kendi başına sürdürdü.

İkinci büyük keşif harekatı Eli Smith ve Harrison Gray Otis Dwight adlı iki ABCFM misyonerinin Anadolu’nun derinliklerine yaptıkları büyük araştırma gezisidir. Mayıs 1830’dan itibaren bir yıl süren bu gezi özellikle Ermenilerin yoğun bulunduğu yörelerin ekonomik, sosyal, kültürel özellkleri, eğitim ve haberleşme üzerine yoğunlaşmıştır.

Amerika’lı misyonerlerin çoğu New England eyletlerindeki küçük kasaba ve çiftliklerin fakir ailelerinden geliyordu. Bu kişiler Yale, Brown, Princeton,Williams, Amherst gibi Kolejlerde dört yıl yüksek öğrenim gördükten sonra, Andover, Bangor, New Haven, Auburn, Princeton gibi İlahiyat okullarını bitiriyorlardı. Pek çoğu Amerikan hastanelerinde bir süre kurs görüyordu. 19. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu sınırları içerisinde çalışan Amerikalı misyonerler iyi yetişmiş bilgili kişilerdi, hatta bazıları alim düzeyindeydiler.

William Goodell (1782-1867)


Templeton Massachusetts’de doğmuş, Andover ve Darthmouth College’de eğitim görmüştür. 1822 yılında misyonerliği kabul ederek önce Malta’ya ertesi sene de Beyrut’a gitmiş ve Suriye misyonunu kurmuştur.   1828 yılında İngiltere-Osmanlı arasında savaş durumu ortaya çıkınca diğer misyonerler birlikte Beyrut’tan Malta’ya taşınmışlardır. Goodell Malta'da misyon için metin yazmaya ve matbaada basıma başlamıştır. 1831 yılında İnebahtı (Navarino)  deniz savaşında Osmanlı donanmasının yok edilince, Akdeniz'de Osmanlı kontrolü azalmış, Goodell'de Malta’dan İstanbul’a gelerek İstanbul Ermeni misyonunu kurmaya başlamıştır.

İyi bir Türkçe uzmanıdır. İncil’i  Türkçe’ye doğru olarak çevirebilmek için 20 yıl çalışmış ve sonunda  Ermeni alfabesiyle basmıştır. 43 yıl aktif misyonerlik yaptıktan sonra ABD’ye dönmüş Philadelphia vefat etmiştir. İyi derece Latince, Grekçe bilerek geldiği Osmanlı İmparatorluğunda Türkçe, Ermenice, Rumca ve Arapça öğrenmişti.

William G.Schauffler (1798-1883)


1832 yılında İstanbul’a geldi. İngilizce, Almanca, Fransızca, Rusça, İtalyanca, Latince, Grekçe, Türkçe, Farsça, Süryanice, Keldanice biliyordu. ABD’ye döndükten sonra İlahiyat ve Hukuk doktoru oldu. 49 yıl aktif misyonerlik yaptı.

Elias Riggs (1810-1901)

New Providence, New Jersey’de doğmuştur. Dokuz yaşında Grekçeye, 13 yaşında İbraniceye başlamıştır. Keldanice, Süryanice, Arapça öğrenmiştir. İlahiyat doktorası yapmıştır. Misyonerlerin piridir. Misyoner olarak, Osmanlı İmparatorluğuna karşı gelişen  Bulgar Milli Uyanış hareketine büyük katkısı olmuştur. İncil’i çağdaş Bulgarca’ya çevirmiştir. Ayrıca İncil’in çağdaş Ermenice’ye tercümesinde görev almıştır. Misyona 69 yıl hizmet etmiştir. Ömrünün 50 yılını geçirdiği İstanbul’da ölmüştür. South Shetland’da bir adaya ismi verilmiştir.


2.1 Matbaa Faaliyetleri


Misyonerlik faaliyetleri için en önemli yardımcılardan birisi matbaadır. Misyon faaliyetlerinde kullanılmak için ilk matbaa Temmuz 1822 yılında Malta’da faaliyete geçirildi. Bu matbaa da Aralık 1826’ya kadar geçen 4.5 yıl içerisinde sekiz milyon sayfa baskı yapılmıştı. Misyoner matbaası 1833 yılında İzmir’e taşınmış burada 20 yıl hizmet vermiş, 1853’de İstanbul’a taşınmıştır.

Okuma yazma bilmeyen bir topluluk basılı kitabı ne yapacaktı? Bu sorunu gören misyonerler okullar açmaya karar verdiler. Osmanlı İmparatorluğunda ilk Amerikan misyoner okulu 1834 yılında Beyrut’ta açılmıştır. Bir yıl sonra Suriye misyonundaki okulların sayısı beşi buldu(ikisi kız okulu). Suriye misyonunda görevli William Goodell ve eşi Beyrut’tan İstanbul’a geldikten sonra bir oğulları dünyaya geldi. Yeni doğan çocuğun adını bulundukları şehre ve ülkelerine atfen Constantin Washington koydular. Misyoner Goodell, Ermeniler arasında çalışmak için İstanbul’a gönderildiği halde, İstanbul'da kalacağı ev yanınca Büyükdere’de Rumların yoğun olduğu bir bölgeye taşınmış  ve bir yıl içerisinde yaklaşık otuz kadar Lancaster tipi (öğretmen yerine başarılı öğrencilerin ders verdiği ucuz okul) okul açtı. Ermeni kızlar için Goodell kendi evinde bir okul oluşturdu.

Amerikalı misyonerler ayrıca Ermeni çocukları için 1834 yılında Pera’da bir erkek lisesi devreye soktular. Amerikalı misyonerler bundan sonra İzmir, Bursa, ve Trabzon’da da okullar açtılar.  1836 yılında İstanbul’da biri orta dereceli olmak üzere üç okul vardı. Burada okuyan öğrenci saysı 120 idi, Bursa da 200 öğrenci, İzmir’de 300 öğrenci eğitim görüyordu.

3. MİSYONERLİĞİN YERLEŞME DÖNEMİ (1840-1870)


1839 yılında ilan edilen Gülhane Hattı Hümayun’u ile yeni bir dönem başladı. Din mezhep farkı gözetmeksizin herkez eşit sayılacak, can, mal, ırz güvenliği sağlanacaktı. Ulaşım, haberleşme, ticaret padişahı güvencesi altına alınmıştı. Bunlar misyonerler için bulunmaz fırsatlardı. İşleri kolaylaşmıştı. Osmanlı İmparatorluğunun sayıca az Protestan cemaati, 1850 yılında, İngiliz büyükelçi Sir Stratfod Canning’in büyük destekleriyle, millet statüsüne kavuştu.  

Amerikalılar Anadoluya geldiklerinde hedefleri dinsizleri yola getirmekti. Ama karşılarında dinsiz bulamadılar. Müslümanları ve Musevileri Protestanlaştırmak için uğraştılar ama birşey elde edemediler. Geriye doğunun sözde hiristiyanlarını, doğru yola getirmek kalıyordu. Bu nedenle Rumlar ve Ermeniler üzerine yoğunlaştılar. 1844 yılında Rufus Anderson’un bölgeye yaptığı ziyaretten sonra Rumlar’dan da vazgeçtiler. Ellerinde sadece Ermeniler kalmıştı.

İstanbul Ermenileri arasındaki ilk bölünme 1830’ların başlarında Katolik Mezhebi’ne geçen Ermeniler sayesinde yaşandı. Ana Ermeni Kilisesi’nden ayrılarak Katolik’liğe geçen Ermeniler, Osmanlı hükümeti tarafından da 24 Mayıs 1831 yılında çıkartılan bir fermanla resmen “Katolik Ermeni Milleti” olarak tanındı ve diğer milletler gibi özerk bir statü aldı.


“Evangelist Birlik” (Evangelical Union) adıyla toplanan gizli Ermeni Protestan cemaati ve misyonerlerinin asıl zorlu zamanları Ermeni Patriği Matthaio (Matthew), 29 Temmuz 1844’de Patrikhane koltuğuna oturmasıyla başladı. Patrik, misyonerlere karşı ciddi bir saldırıya geçti. İstanbul ve Anadolu’daki kilise papazlarına bildiri gönderdi ve onlardan önemli ibadetlere katılmayan yerli cemaatin isimlerini tutmalarını emretdi. 1846 yazında Patrik Matthaio az sayıda üyeye sahip olan Evangelist Birliği’ni resmen afaroz edince, üçü kadın yaklaşık kırk kişi Pera’daki misyoner Henry Dwigth’ın evinde bir araya gelip resmi olarak Protestanlığa geçtiler ve İlk İstanbul Evangelist Ermeni Kilisesi’ni (The First Evangelical Armenian Church of Constantinople) 1 Temmuz 1846 yılında kurdular. Aralarından Protestan Ermeni Apisogom Haçaduryan, kilisenin ve yeni birliğin ilk papazı oldu. Yaklaşık beş saat süren bu toplantıda misyonerler bu birliği resmî olarak tanıdılar ve Hıristiyanlıktaki tüm Evangelist Kiliseler adına bu kiliseyi de, İsa’nın kilisesi olarak kabul ettiler.


Avedaranagan Amena  Surp Yerrortutyun Kilisesi veya Aynalıçeşme  Protestan Kilisesi, İstanbul Beyoğlu Emin Cami ve Gümüş küpe sokaklarının kesiştiği noktada inşa edilmiştir. İstanbul’un ilk Protestan Kilisesidir. 1850'li yıllarında çok sayıda Ermeninin yaşadığı bu bölgedeki ahşap kilise yandıktan sonra Sultan Abdülmecit’in izniyle bu arsaya bir okul ve kilise yapılmıştır. Yeni Kilise 1907 yılında ibadete açılmıştır.

Yapı doğu ve batı ekseninde inşa edilmiştir. Mimari tarz olarak tek eksenli bir bazilikadır. Yapının doğusunda köşeli bir apsis bulunur. Kilisenin narteksi ise batıda bulunmaktadır. Batı cephesi binanın aynı zamanda da giriş cephesidir. Yapı yollar ve sokaklar kotundan 2 metre civarında daha yüksek inşa edilmiştir. Kilise avlusuna güneyden bir merdivenle girilir. Batı cephesinde bir gül pencere dikkati çeker. Batı cephelerindeki kemerler sivri kemer olup neo-gotik tarzındadır. Buna karşın çan kulesi neo-rönesans çizgiler taşır. Kilisenin içi son derece sade dekore edilmiştir. Kilise Alman Protestan kilisesi ile yan yanadır.

Osmanlı misyonunun hızla büyümesi bölgesel organizasyon zorunluluğu getirdi. Anadolu’daki faaliyet daha çok Ermenileri kapsayacağı kesinleştiği için Batı Türkiye Misyonu adı Ermeni Misyonu'na dönüştürüldü. Benzer şekilde Bulgar Misyonu, Asur(Diyarbakır) Misyonu, Nasturi(Doğu Anadolu’daki dağlık yöreler) Misyonu ve Suriye Misyonu oluşturulmuştu. 1856 yılında Ermeni Misyonu bu kez kuzey ve güney diye ikiye ayrıldı.

1860 yılında Harput’ta yapılan yıllık misyon toplantısında ise Ermenilere yönelik misyon çalışmalarının üç misyon çerçevesinde yürütülmesine karar verildi.

1. Batı Türkiye Misyonu. Trabzon’dan Mersin’e çekilecek bir doğrunun batısında kalan bölgeleri kapsar. Bu misyonun 1870 yılındaki istasyonları(şubeleri) İstanbul, Merzifon, İzmit, Kayseri, Bursa, Manisa, Sivas. Misyon merkezi İstanbul’du.

2. Merkezi Türkiye Misyonu. Sivas-Mersin-Halep arasında oluşturulacak üçgenin içerisinde kalan alanı kapsar. Antep, Halep, Adana, Antakya, ve Maraş bu misyonun 1870 yılındaki istasyonlarıydı. Merkezi Antep’di.

3. Doğu Türkiye Misyonu. Önceki iki misyonun doğusunda kalan bölgeleri kapsar. Merkezi Harput’tu. Harput, Bitlis, Erzurum, Mardin istasyonlardı.



1870 yılında Türkiye’nin 17 büyük şehrinde istasyon, 180’den fazla kasaba ve köyde de uç istasyon faaliyet göstermekteydi. Tablo 5 de 1840-1870 yılları arasındaki misyon okullarının öğrenci sayılarının yıllara göre değişimi var. Ağırlık henüz ilkokullarda.



4. MİSYONERLİĞİN HASAT DÖNEMİ (1871-1900)


1870’li yıllarda yeni bir dönem başlıyordu. Batının Osmanlıya bakışı değişmişti.  Batının gözünde Osmanlı, artık herşeye rağmen yaşatılması gereken hasta adam yerine mirası paylaşılacak ölümcül bir hastaya dönüşmüştü. İmparatorluğun dağılması kaçınılmazdı. Türkiye’deki misyonerlerin bakışı da Batı’nın bakışından farklı değildi. Misyonerler, kendileri için ciddi bir hedefe kitle oluşturan Osmanlı  gayri müslim nüfusun yoğunluğuna bakarak ve Ermeni toplumu üzerindeki etkinliklerinin başarısına güvenerek operasyonlarını daha da artırma eğilimindedirler.

Batının bu yaklaşımı doğal olarak Osmanlı Devleti’nin tutumlarını da değiştirmiştir. 1870’den sonra tüm yerli yabancı, müslim, gayrimüslim eğitim kurumları disiplin altına alınmak istenmiştir. Öğretmenlerin diplomalarının Osmanlı Maarif Nezareti’nce onaylanması zorunluluğu getirilmiş, ders kitapları ve ders programları denetlenmeye başlanmıştır. Ayrıca sokakta vaaz verilmesinin yasaklanması, matbaa açılması için ruhsat alınma zorunluluğunun getirilmesi, her türlü süreli yayın yada kitabın denetimden geçme zounluluğu, misyonerlerin çalışmalarına engel oluşturmaya başlamıştır. Bu arada Amerikan Hükümeti’nin de tutumunda değişiklik olmuş ve artık kendi vatandaşlarının faaliyetlerinin arkasında durmaya karar vermiştir. Öncesinde Amerika’lı misyonerler İngiliz diplomatların korumaları altında faaliyet gösteriyorlardı. 

4.1 Misyonlarda Sağlık Faaliyetleri


Hz.İsa kendisi Tanrısal gücünün bir kısmını hastaları iyileştirmekte kullandığına göre tıbbi yardım ve bakım, misyoner faaliyetlerinin ayrılmaz bir parçası olması doğaldır. Osmanlı topraklarında boy gösteren ilk misyoner hekim 1833 yılında Beyrut’a gelen Dr.Asa Dodge olmuştur. Zaman içerisinde belli başlı misyon istasyonları doktor, klinik, ve hastane ile donatılmıştır. İlk hastaneler Antep, Talas, Mardin ve Van’da kurulmuştur. Daha sonra İstanbul, Merzifon, Sivas, Harput ve Diyarbakır’da da birer hastane/klinik açılmıştır. İlk binası 1878 yılında inşa edilen Antep’deki Azariah Smith Hastanesi 1886 yılında 3,130 hastaya hizmet veriyordu.

Tıbbı tedavi ve bakım konusundaki çalışmalara 1880’lerden itibaren hız verilmesi, kiliseleri, okulları ve matbaaları ile bir hayli yoğunluk kazanmış olan misyoner faaliyetlerine halkın ve Osmanlı yönetiminin sempati ile bakmasına neden olmuştur. 1909 yılında ABCFM’in dünya ölçeğinde faaliyet gösteren 30 misyoner kuruluşundan 10’unun Anadolu’da bulunuşu bu alana verilen önemi göstermektedir.

4.2 1890’lı yıllarda Anadolu


ABD’de 1890’lı yıllarda yaşanan mali kriz nedeniyle misyonerlere bağışlar azalmıştı.Bu nedenle bazı önlemlerin alınması gerekti. İlk olarak kendi kendine yeterli olma ilkesi hayata geçirildi. Her ulusal cemaat, kendi kilisesini, kendi okulunu finansal açıdan destekleyecekti.

Başvurulan ikinci yöntem ise paralı yüksek öğrenime başlamak oldu. Yüksek öğrenimden elde edilecek mali imkanlar ile diğer faaliyetler fonlanabilirdi. Bazı misyonerler, yüksek öğrenim düşüncesine karşı çıktılar. Bizim amacımız eğitim değil İncil’i öğretmektir diyorlardı. Ama zaman içerisinde mali zorunluluklar nedeniyle bu itirazlar giderek azaldı. Yeni yüksek eğitim, endüstrinin isteklerine ve doğmakta olan yeni yaşam biçimine uygun bir eğitim verecek olan paralı New England tipi Kolej eğitimiydi. 

4.3 Anadolu daki Protestan Cemaat


Tablo 7 den de görülebileceği gibi son 18 yılda cemaat sayısı açısından epeyce yol alınmıştı. Kiliselerin sayısı 108'den 112’ye, kilise üyelerinin sayısı 7,490’dan 12,109’a, Protestan cemaat toplamı ise 44,959’a yükselmişti. Misyon faaliyetleri oransal olarak başarılı gözükse de 1897 yılı rakamlarına göre Protestanların gayri müslimler arasındaki oranı sadece sadece %9 idi.  Toplam Ermeni nüfusunun içerisindeki Protestan oranı ise %4 idi. O tarihteki toplam gayri müslim sayısı 4,938,362 dir.

Oransal olarak az olmalarına rağmen yeni Protestanlar, seslerini  o zaman ABD’deki 5,500 kilisede, onların aracılığıyla Amerikan kamuoyunda duyurabiliyorlardı. Anadolu’da diğer din ve mezhep mensuplarından daha ayrılıklı bir eğitim ve sağlık yardımı alıyorlar, ve daha da önemlisi gerektiğinde ABD’ye göçebiliyorlardı.

4.4 ABCFM’in Anadolu’daki harcamaları


Anadolu’daki misyoner eğitimini finanse eden ABCFM örgütü I.Dünya Savaşı başlangıcı olan 1914 yılına kadar Osmanlı topraklarına toplam 13,3 milyon $ harcama yapmıştır. Yüz yıla yakın bir sürede Osmanlı’da yapılan misyoner harcamalarının %44’ü 1875-1904 yıllarında gerçekleşmiştir.


Tablo 1 de ABCFM’in 1850-1904 yılları arasındaki gelişimi misyoner, yerli yardımcı, Kilise, Kilise üyesi, Okullar ve Öğrenci sayıları olarak verilmiştir.



4.5 Batı Türkiye Misyonu


Gerek kapsadığı alan gerekse çalışan sayısı açısından Osmanlı toprakları üzerindeki en büyük misyondur. Trabzon-Mersin çizgisinin batısında kalan yedi istasyonda (Trabzon, Merzifon, Sivas, Kayseri, Bursa, İzmir ve İstanbul) ve 102 uç istasyonda faaliyet gösteriyordu. 1881 yılında bu misyonda görev yapan papaz sayısı 43, öğretmen sayısı 133 dür. 1900 yılına gelindiğinde bu misyonda öne çıkan iki istasyon Merzifon ve İstanbul’du. Merzifon’un önemi, ilkokulundan yüksek okuluna, hastanesinden zanaat atölyesine, yetimhanesinden kilisesine misyoner faaliyetlerinin tüm etkinliklerini kapsayan bir istasyon olmasındandır. İstanbul ise her zaman misyoner faaliyetlerinin merkeziydi. Özellikle matbaa faaliyetleri üç misyon ve Bulgaristan misyonu için İstanbul’dan karşılanıyordu

Amerikalı misyonerlerin 1880-1890 yılları arasındaki en büyük şikayetleri basılı malzemeye uygulanan sansürdü. Sansürden kurtulup basılabilenlerin de çoğu yerel yöneticilerin keyfi kararları ile dağıtılamıyordu. ABCFM dünya ölçeğinde 23 dilde yayın yapıyordu. Bu yayınların yarısına yakın bir kısmı Osmanlı toprakları üzerinde yapılıyordu. Yanlız bu yayınlar içerisinde Türkçe’nin oranı çok azdı.


Amerikalı misyonerlerin Türk dili ve edebiyatı için yaptıkları en önemli çalışma Sir James William Redhouse’un  (1811, 1892) hazırladığı, misyonerlerin ciddi emek verdikleri Redhouse (İngilizce-Türkçe ve Türkçe-İngilizce ) sözlüklerdir.

1881 yılına kadar Malta, İzmir ve İstanbul matbaalarında basılan 724 kitap, broşür, risale vb yayının dillere göre dağılımı şöyledir.


4.6 Merkezi Türkiye Misyonu


Eski adıyla Güney Ermenistan, 1860’tan sonraki adıyla Merkezi Türkiye Misyonunda önceleri Antep ve Maraş istasyonları varken sonradan Adana ve Haçin(Saimbeyli) katılmasıyla dört istasyona ulaşmıştır. Kapsama alanında Halep, Antakya, Tarsus ve Urfa da bulunmaktaydı. İlkokuldan yüksek okula bütünleşik bir eğitimin verildiği bu misyonda sağlık hizmetleri de çok ileriydi. Osmanlı’daki üç misyon içerisinde Protestan cemaati en fazla olan misyondu. 1880 yılında Antep de yeni bir matbaa faaliyete geçmişti.

4.7 Doğu Türkiye Misyonu


ABCFM’in düya ölçeğinde en önemli istasyonlarından olan Harput’un merkez olduğu eski adıyla Kuzey Ermenistan yeni adıyla Doğu Türkiye misyonu, Doğu Anadolu bölgesinin tümünü ve Güneydoğu Anadolu bölgesinin bir bölümünü kapsamaktaydı. Harput, Erzurum, Mardin, Van ve Bitlis’de istasyonlar ve onlara bağlı 97 uç istasyon bulunmaktaydı. 1900 yılında 36’sı Amerikalı, 266’sı yerli 302 görevli çalışmaktaydı. Misyondaki yetimhanede barındırılan çocuk sayısı 2,000 idi.    Mardin ve Van’da iki hastane ile sağlık hizmetleri veriliyordu.

5. AMERİKAN MİSYONER EĞİTİMİ (1870-1900)


ABCFM Dış İlişkiler sekreteri N.G.Clark’ın 1888 yılında eğitim konusundaki görüşü şöyleydi: ’İncil’in öğretilmesi ve daha zeki, kişilikli etkili Protestan Hiristiyanlar yetiştirmek için ilkokul düzeyinde eğitim zorunludur. Ayrıca papaz, vaiz, öğretmen yetiştirmek için de orta düzeyde eğitim gereklidir.’ Gerçekten bir misyoner için bu kadar eğitim yeter de artardı bile. Oysa insanlar bu kadarla artık tatmin olmuyordu. Daha fazla eğitim istiyorlardı. 1880’lerden itibaren yerli halk okul istiyordu.

Amerikan misyoner eğitim dizgesi içinde biri dinsel(evangelical) diğeri laik(secular) ikili bir yapı ortaya çıkıyordu. Bu yapının dinsel olanı, ilkokul, ortaokul, ilahiyat okulu çizgisinde, laik olanı ise ilkokul, ortaokul, lise, kolej çizgisinde gelişiyordu. Harput istasyonunun 1881 yılı raporundan alıntı  ‘Müfredat dört kademeye ayrılmıştır. İlkokul (Primary school), ortaokul (grammer school), lise (high school), kolej (College). İlkokul eğitimi iki yıllık diğerleri dört yıllıktır.’ Bu eğitim kademelerinden primary school ve grammer school gerek laik gerekse dinsel eğitim için zorunlu tutulmuş, ayrım sonrasında yapılmıştır. Tanrının hizmetine girmek isteyenler ortaokuldan sonra İlahiyat okuluna, diğerleri ise lise ve kolejlere devam edeceklerdir.

1899 yılı itibariyle Misyonların bölgesel olarak sayıları ve öğrenci sayıları yukarıdaki tablodan incelenebilinir. 1899 yılında 21,442 öğrenci misyon okullarında eğitiliyordu. 1870-1900 arası 30 yılda okul sayısı %72, öğrenci sayısında %157’lik artış sağlandı. Öğretmen ve kitapların niteliği iyileşti. İlkokullaşma açısından en fazla gelişmeyi Merkezi ve Doğu Türkiye misyonları gösterdi. Okullar konusundaki asıl sıçrama ise orta dereceli okullarda oldu. Misyon bölgelerindeki yatılı okullar daha çok din adamı, öğretmen yetiştirmek amacıyla açılan ilkokul sonrası okullardır. Yatılı kız okulların bir başka işlevi de papaz ve vaizler için eğitim görmüş eşler yetiştirmekti. İstanbul’a 100 km uzaklıkta İzmit Bahçecik(Bardezag) kız ve erkek yatılı okulun amacı ‘Hiristiyan nitelikleri önde gelen iyi bir lise‘ olarak belirlenmişti. Kız okulunda 130, erkek okulunda 88 öğrencinin öğrenim gördüğü dört yıllık bu okullarda ders olarak matematik, cebir, trigonometri, doğa bilimleri, tarih, fransızca, ingilizce, türkçe ve incil okuma okutuluyordu. Benzer kız ve erkek yatılı okulları Talas’da da vardı.  

1870’lerin sonuna gelindiğinde Amerikan misyon okullarını üç gelişme tehdit ediyordu.
  • Latin ve Ortodoks misyoner okulları, 
  • Eğitimin pahalılaşması, 
  • Eğitimin daha laik bir nitelik alması.
1871 yılında Gedikpaşa’da üç öğrenci ile öğrenime açılan daha sonra Üsküdar’daki yeni yerine geçerek 1890 yılında Kolej (yüksek okul) statüsüne kavuşan ünlü İstanbul Kız Koleji henüz liseyken ve eğitim dili Ermenice olduğu dönemde dersleri aşağıdadır. Eğitim dili 1876 yılında Ermenice’den İngilizce’ye dönecektir.


İzmit yöresindeki Bitinya Lisesi’nde 1898 yıllarında eğitim dili Ermenice ve İngilizce olmak üzere çift dilliydi. Ayrıca Türkçe zorunlu olarak bütün sınıflarda okutuluyordu. İsteyen öğrenci seçmeli ders olarak Fransızca ve Latince seçebiliyordu.

Misyoner okullarının ders programları 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Osmanlı eğitim sisteminde yerini alan Rüştiye-İdadiye okul tipleriyle benzerlikler göstermektedir. Özellikle 1869 Nizamnamesiyle İdadiyelerin ders programı ile Amerikan orta  okullarının programları bir birine hayli benzer hale gelmişti.

Amerikan misyoner okulları özellikle Ermenilerin ve Protestan Ermenilerin devam ettikleri okullardı. Bununla birlikte Hiristiyan cemaatlere mensup çocuklarla  Museviler ve 1880’li yılların sonlarına doğru Müslüman ailelerin çocukları  da bu okullara gönderilmeye başlanmıştır. 1891-1892 öğrenim yılında Maraş’daki okulun 61 öğrencisinin 58’i Ermeni, biri Rus, biri Amerikalı biri de Müslümandı.  Aynı yıl İstanbul’daki Kız Kolejinin 137 öğrencisinin 51’i Ermeni, 29’u Bulgar, 22’si Rum,14’ü İngiliz, 10’u Amerikalı, 6’sı Musevi, 4’ü Türk ve 1’idi de Fransızdı. Türk ve Müslüman çocukların Amerikan okularını tercih etmeye başlaması II.Meşrutiyet sonra, büyük ilgi görmesi ise Cumhuriyet dönemindedir.

5.1 İlahiyat Yüksek Okulları   


Amerikan misyon eğitiminin dinsel kanadını İlahiyat Yüksek Okulu, laik kanadını ise Kolej (Yüksek Okul) taçlandırmaktadır. İlahiyat okullarının ilk örneği Bebek İlahiyat okulu adıyla 1840 yılında İstanbul’da Çelebi Yorgaki’nin evinde iki öğrenci ile başlamıştı. Bu okul 1856 yılından sonra gerçek anlamda İlahiyat okulu oldu ve 1860 yılında Merzifon’a taşındı.

Anadolu’nun her üç misyonunda birer İlahiyat okulu örgütlendi. Eğitim süresi üç yada dört yıl olan bu okullarda staj çalışmasına da büyük önem veriliyordu. Bu okulların öğrencileri genellikle misyon istasyonunun bulunduğu şehirde misyonerlerce yetenekli öğrenciler arasından seçiliyordu.

5.2 Kolejler (Yüksek Okullar)


ABCFM’in vitrine koyduğu okulları, Kolejler yani yüksek okullardı. Amerikan yüksek okulları bir yandan Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Amerikan çıkarlarının bel kemiğini oluşturuyor, bir yandan da Amerika’nın eğitim alanındaki prestijini simgeliyordu.

Birinci Dünya Savaşının başladığı yıl misyonerlerce hazırlanan ve ABD Dışişleri Bakanlığına sunulan bir faturaya göre ABCFM ve diğer Misyoner teşkilatların Osmanlı topraklarında başlangıçtan o güne kadar yapmış oldukları yatırım tutarı 39,524,000 $ idi. 1914 yılında bu örgütlerin Osmanlı toprakları üzerindeki mal varlıklarının değeri ise 8,390,000 $ bulmuştu.


Osmanlı İmparatorluğunda ilk faaliyete geçen ve varlığını bugün de sürdüren iki Amerikan yüksek okulu Robert Kolej ve Suriye Protestan Koleji’dir. Bunlardan 1863 yılında öğrenime başlayan Robert Kolej ayrıca Amerika’nın denizaşırı ülkelerdeki ilk yüksek eğitim kurumudur. 

5.2.1 Batı Türkiye Misyonu Robert Kolej - İstanbul 

Robert Koleji, 1863 yılında eğitmen, mucit, teknisyen, Dr. Cyrus Hamlin (1811-1900) tarafından Bebek’te küçük bir evde faaliyete geçmiştir. Cyrus Hamlin, 1811 yılında Waterford, Maine’de doğdu. 1834 yılında Bowdoin College’den mezun oldu. Kolej öğrencisi iken mekanik becerisini geliştirdi, Maine’daki ilk buhar makinasını yaptı ve Misyoner çalışmalarına ilgi duydu. 1837 yılında Bangor Theological Seminerini bitirdi.
Cyrus Hamlin
Gezgin araştırmacı olarak Orta Afrika’ya gitme planları yaparken üyesi olduğu ABCFM onu yüksek okul kurması ve üst düzey eğitim organizasyonu için İstanbul’a gönderdi. 1840 yılından 1860 yılına kadar Bebek seminerlerinin sorumlusuydu. Ardından Robert Kolej’in kuruluşunu gerçekleştirdi ve 1877 yılında İstanbul’dan ayrılıncaya kadar Robert Kolej’in başkanlığını yaptı. Başlangıçta Robert Kolej’e Bulgar Misyonunun yönlendirmesiyle Bulgar öğrenciler rağbet etmişti. Bu mezunlar ilerki tarihlerde Bulgaristan'ın siyasal yaşamında aktif rol oynamışlar, hatta ilk 5 Bulgar başbakanı bu okuldan mezun olmuştu.
Christopher Rheinlander Robert
Cyrus Hamlin, İstanbul’da bulunduğu zaman içerisinde çeşitli aktiviteleri içerisinde bulundu. Zor durumdaki Ermeniler'e ve Kırım savaşı sırasında Üsküdar’da Selimiye Kışlası içerisinde oluşturulan  İngiliz Hastanesi için ekmek üretimi yaptı. Bu sırada tanıştığı  hayırsever New York'lu iş adamlarından Rothschild ailesinden Christopher Rinlender Robert (1802-1878), yeni kurulacak okula, önemli miktarda yardım yapmaya karar verdi. Mr.Robert finansal yükü üstlenirken, Dr.Hamlin ise Birleşik Devletler'den kaynak sağlayarak Kolej'in öğrenim ve kurulumu sorumluluğunu üzerine aldı.   Bu desteğinden dolayı okulun adı Robert Kolej oldu.
Mr. Hamlin Kolej kampusu olarak, içinde taş ocağı olan Rumeli Hisarı arkasındaki araziyi seçti. Bu ocaktan çıkan mavi kireçtaşı kampusta Birinci Dünya Savaşı'na kadar inşa edilen tüm binalarda kullanılmıştır. 4 Haziran 1869'da Sultan Abdülaziz’in izniyle, Cyrus Hamlin’in anısına Hamlin Hall olarak adlandırılan ilk binanın inşaatı başladı. Dr. Hamlin, Kolej için gereken bağış ve yardımları artırmada başarılı olamayınca 1873 de ABD’ye döndü. 1878 yılında Mr. Robert vefat edince, Robert Kolej’e mirasından önemli bir pay kaldı ve okul finansal krizden çıkmayı başardı.  


Kolej arazisi üzerinde inşa edilen ikinci bina, şimdi  Tarih Müzesi olan, 1881 yılında yapılan Huntington House’dır. 1891'de Kolej Başkanları için ikematgah olarak yapılan boğaz manzaralı konut bugün, zemin katı öğretim kadrosu için bir yemek salonu, üst katları misafirhane ve de bodrum katı restoran olarak kullanılmaktadır. İkinci akademik bina Albert Long Hall 1892 yılında tamamlanmıştır. Dünyanın en ünlü beş orgundan biri bu binadadır. Hamlin Hall tamamlanır tamamlanmaz, Hazırlık Bölümü için ayrı bina gereksinimi ortaya çıktı. Theodorus Hall (Allah'ın armağanı), Amerikalı bir bayan hayırseverin yardımlarıyla inşa edilerek 1902 yılında kullanıma geçildi. Bugün Kız Yurdu olarak kullanılmaktadır. Dodge Jimnastik Salonu, uzun yıllar boyunca Avrupa'daki en modern ilk jimnastik salonu olma özelliğini korudu ve de Türkiye'deki tek kapalı koşu pistini barındırdı. 1908 yılında, Türkiye'deki ilk basketbol maçı burada oynanmıştır.

1913 yılında inşası tamamlanan, yurt ve derslik binası olan Anderson Hall, şimdi Fen Edebiyat fakültesidir. 1929 yılında, Hazırlık Bölümü öğrencileri için Theodorus Hall'un arkasına jimnastik salonu inşa edildi. Bu bina daha sonra erkek yurduna çevrildi. Bugün İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi olarak kullanılan Washburn Hall 1906 yılında tamamlandı. Üst katlar, bir zamanlar büyük değer taşıyan Doğal Tarih Müzesi'ne ev sahipliği yapıyordu. 1903-1932 yılları arasında, tenis kortları ve merkezi ısıtma binası yapıldı. 1913 yılında, tepeye doğru dolanarak çıkan yol inşa edilerek ve deniz kenarındaki yeni giriş, okulun ana giriş kapısı oldu.

Mühendislik Binası olan Gates Hall, yapımına 1910 yılında başlandı, ama 1912 yılında sadece batı kanadı bitirilebildi.  Araya giren Balkan Savaşları, I.Dünya Savaşı ve de yeni Türkiye Cumhuriye'tinin kurulması dolayısıyla, bugünkü mevcut binanın yapımı ancak 1931 yılında tamamlanabildi. 1914 yılında tamamlanan Social Hall, öğrencilerin eğlence ve dinlenme merkezidir. Social Hall, salonlar, kulüp odaları, bir tiyatro ve bir kantini içermektedir. John Sloane Reviri 1913-1914 yılları arasında inşa edilmiştir. Birinci katında yataklı hasta ağırlama imkanı, zemin katta ise bir klinik ve personel için iki kat bulunduran 18 yataklı bir hastaneydi. Bugün ise erkek yurdu olarak kullanılmaktadır. Van Milligen Kütüphanesi 1932 yılında tamamlanmıştır, aynı zamanda da idari ofistir. Türkiyedeki ilk modern kütüphane olduğu söylenir.. Bugün ise, Boğaziçi Üniversitesi Rektör ve Rektör Yardımcılarının için yönetim binası olarak kullanılmaktadır. Yeni Mühendislik Binası Perkins Hall, Mayıs 1963'te, Kolej'in yüzüncü yıl kutlamaları sırasında törenle hizmete açılmıştır. 1958 yılında, lise mezunu öğrencileri üç okuldan herhangi birine giriş için hazırlayan bir İngilizce Dili Bölümü ve 1959 yılında İşletme Okulu kuruldu.

Robert Kolej Mütevelli Heyeti 10 Eylül 1971'de aldığı kararla, Kolejin tüm binaları, kütüphanesi, laboratuarları, ve personeliyle 118 dönümlük bugünün Güney Kampusu, Boğaziçi Üniversitesi’ne devredilmiştir. Robert Kolej öğrenimi yüksek okuldan orta öğrenim seviyesine düşürülerek Arnavutköy Amerikan Koleji ile birleşmiş ve Arnavutköy Kampusuna taşınmıştır. 





5.2.2 Batı Türkiye Misyonu İstanbul Amerikan Kız Koleji - Arnavutköy – 1890




Laura Farnham ve Leila Persons adlı iki Amerika’lı genç bayan, 1870 yılında American Board of Commissioners for Foreign Missions (ABCFM) İstanbul’da kız öğrencilerin devam edebileceği bir okul açma konusunda ikna ederler. Böylece ilk kız okulu 1871 yılında Gedikpaşa’da bir evde kurulur. 1872 yılında Üsküdar Selamsız’da Ermeni mahallesi denen mevkide Vakıf sokağı’nın bittiğ yerde eski tramvay deposu ile Beyleroğlu tiyatrosunun arkasında, Marko’nun bahçesinin yanında 58.000 dolara okul için bir arsa satın alındı ve kampüs inşaatı başladı. Üsküdar’ın seçilmesinin nedeni o dönemde güçlü bir Ermeni cemaatine sahip olmasıdır. 1876 yılında High School/Üsküdar Kız Rüşdiyesi adı altında yeni yerinde açıldı

Okul ilk zamanlar Rüşdiye(orta okul) iken 1890 tarihinde Kolej statüsünü alarak American College for Girls at Constantinople adını aldı. 1892 yılında 137 öğrencisi olan Kolej’in öğrencilerinin dağılımı şöyleydi: Ermeni 51, Bulgar 29, Rum 22, İngiliz 14, Amerikalı 10, Tahudi 6, Türk 4, Fransız 1.


İlk başlarda okula Müslümanların gitmesi yasaksa da gizli bir şekilde okula devam eden bu öğrencilerden ilk diplomayı alan Gülistan İsmet’tir. Gülistan diplomasını diğer arkadaşları ile beraber kürsüde değil peçeli olarak annesi yanında otururken alır. Halide Edib ise bu okul Kolej (Yüksek Okul) olduktan sonra 1901’de mezun olan ilk müslüman Türk kızıdır. Halide’nin babası Edib bey II.Abdülhamid’in sarayında baş katipdir. Edip bey sırf  kızını bu okula gönderebilmek için İcadiye tepesi civarındaki Aziziye (Kel Hasan) tiyatrosunun karşısındaki eve taşınır.

Okulun ilk binasına, bağışlayanın isminin anısına Bowker Building denmektedir. Bina kampüsün doğu sınırına yakın ve kuzeydoğu-güneybatı yönelimli olarak konumlanmış, dikdörtgen planlı kagir bir yapıdır. Bu bina zemin kat dahil üç katlıdır. Okula 1882 senesinde ilave olarak Barton Hall yapıldı. Bina kampüsün günümüzdeki ana girişine yakın, kuzeybatı-güneydoğu doğrultusunda konumlanmış, haç planlı kagir bir binadır. Bu bina da dört katlı ve dikdörtgen yapılı idi. 1905 yılında büyük bir yangın sonucu Barton Hall binası tamamen yanar. Yangından sonra okulun başka bir yere taşınmasına karar verilir. Üsküdar’da son mezuniyet töreni 1913 tarihinde yapılmıştı. Binaların hazırlanmasının ardından okul 1914 yılında Arnavutköy’e taşınır. Okul WBM ve ABCFM den ayrılıp bağımsız bir kimlik kazanır. Adı da İstanbul Amerikan Kız Koleji (Constantinople College) olarak değiştirilir. Hiristiyan azınlıkların yanısıra özellikle Bulgar gençlerine eğitim olanakları sunmasıyla dikkat çeker.

1929 yılında artık Arnavutköy’deki okula İstanbul Kız Koleji denmeye başlandı. 1971 yılında Robert Kolej kampüsü Boğaziçi Üniversitesine bırakıldı ve okul Arnavutköy’deki istanbul Kız Koleji ile birleştirildi. Bugün bu okul Robert Kolej olarak lise eğitimi vererek varlığını sürdürmektedir.

5.2.3 Batı Türkiye Misyonu Üsküdar Amerikan Koleji



Ermeniler 18.yüzyıldaki Celali Ayaklanmaları nedeniyle Sivas'taki Bardizag köyünden, İzmit’e gelmişler ve köylerini gene eski adıyla kurup yerleşmişlerdi. İzmit Bahçeçik (Bardizag) tarihinde en dikkat çekici nokta ise Amerikalı misyonerler tarafından 1860 yılında kurulan Bitinya mektebidir. 1860 yılında Bahçecik'te 670 kız ve erkek öğrenci öğrenim görmekteydi ve çoğunluk Ermeni’idi. Bitinya Mektebinin başında Kanadalı bir misyoner olan papaz ve eşi vardı. İkisi de Ermenice’yi çok iyi biliyorlardı. Bitinya Lisesi'nin mezunlarının çoğu Robert Kolej’de yüksek öğrenim görerek din adamlığı, gazetecilik, yatırımcılık ve doktorluk gibi mesleklere yöneliyordu. Okul I.Meşrutiyet ilanıyla 1876 yılında Amerikan Kız Lisesine dönüştü.

Bu lisenin kız bölümü üç yıl sonra Adapazarı’na taşındı. Okul 1879 yılında modern eğitimli Amerikan Yüksek Okuluna (The Program High School) dönüşmüştü.

Bu süreçte, daha önce yangından dolayı terkedilen ve İstanbul Kız Koleji’nin Arnavutköy’e taşınması sonucu Üsküdar’daki okul binası, harap vaziyetteyken Amerikan Misyon Heyeti tarafından satın alınmış ve restore edilmişti. Mayıs 1919’da Halide Edib, Üsküdar’daki binada bir konferans verdiğine göre bina bu dönemde kullanımda olmalı. Adapazarın’daki Amerikan Kız Mektebi 1920'de Üsküdar Bağlarbaşı’na taşındı.



5.2.4 Batı Türkiye Misyonu Uluslararası Amerikan Koleji İzmir - 1903


İzmir, Amerikan misyoner faaliyetlerinin ilk başlatılan şehirlerindendir. Misyoner matbaası Anadolu’da ilk kez burada kurulmuştu. 1880 yılında biri erkek biri kız iki lise faaliyetini sürdürüyordu. Bu okulların bir devamı olan Uluslararası Kolej (International College) 1903 yılında 275 öğrenciyle Basmane'de kiralanan bir binada öğrenime başladı. 1910-1911 yıllarında toplanan büyük bağışlarla Buca'da önceleri Kızılçullu, sonradan cennet diye bilinen mevkide 20 dönüm yer alınarak üç büyük bina, yurt ve konutlar yapıldı. 1913 tarihinde yeni kampusa taşınıldı. 1921 de bitişikteki çiftlik satın alınarak Kolej çiftliği oluşturuldu.


Okul 1934 yılına kadar varlığını sürdürdü. Büyük dünya buhranı nedeniyle dış kaynaklar daralırken, Cumhuriyet yönetiminin yabancı okulları ciddi şekilde denetlemesiyle hareket serbestiyesi ortadan kalkan okul 31 Mart 1934 tarihinde kendini fesh ederek, Beyrut Amerikan Koleji ile birleşti ve ülke sınırları dışına çıktı.

Amerikan okulu kapandıktan sonra binasında Kızılçullu Köy Enstitüsü açılır. Köy Enstitüleri, Sovyet tipi eğitim kurumlarına benzediği ve Komünist düşüncede gençler yetiştirdiği savıyla Demokrat Parti iktidarı döneminde 1954 de kapatıldılar.

Kolej Binası Buca Nato Tesisleri içerisindedir.



İzmir Buca Şirinyer Tren Garında Kızılçullu Köy Enstitüsü maketi




5.2.5 Batı Türkiye Misyonu Anadolu Amerikan Koleji Merzifon Amasya  – 1886 ( American College of Mersovan )



İstanbul Hasköy’deki yatılı okul dış dünyanın gözünden uzak ve ulaşılacak kitleye daha yakın  olsun diye 1865 yılında Merzifon’a taşındı. Batı Türkiye Misyonu, Merzifon, Amasya, Tokat, Sivas, Yozgat, ve Kayseride orta dereceli misyoner okullarına öğretmen yetiştirmek amacıyla Merzifon’da bir yüksek okul açılması için ABCFM’e başvurdu. Bu arada açılacak Kolej’e öğrenci yetiştirecek lise de 1883 yılında faaliyete geçti.

Osmanlı İmparatorluğundaki en büyük özel okul olacak olan Amerikan Koleji için Merzifon'un kuzeyindeki yüksekçe bir konumda 30- 40 bin dönüm arazi 1876 da satın alındı. Altı binadan oluşan okulda kız ve erkek öğrencilerin için ayrı binalar, dershaneler, hastane, kilise, tabiat müzesi, sinema, 2,000 ciltlik kütüphane, konferans salonu, rasathane, meteoroloji istasyonu, marangoz atölyesi, modern matbaa, modern fizik, kimya, biyoloji laboratuarıyla tam 7 milyon dolara maloldu. Ayrıca dört yılda 20 bin dolara vakıf getirecek bağ ve bahçeler satın alındı. Bir yüksel okul olan Kolej 8 Eylül 1886 senesinde deneyimli profesörlerin eşliğinde eğitime başladı. Eğitim ingilizce verilmekteydi. Bab-ı Ali’nin Koleji yüksek okul olarak değilse de bir Amerikan mektebi olarak tanıması 1899 yılını buldu.



Anadolu Koleji’nin özelliği ulusal azınlıklara ve Müslüman-Türk öğrencilere açık olmasıdır. Okulda 1913 yılında 160 Ermeni, 200 Rum, 40 Rus ve 25 Türk öğrenci vardır. Anadolu Koleji’nde dil öğrenimine özellikle Ermenice’ye büyük önem verildiği anlaşılmaktadır. Geometri, kimya, trigonometri, astronomi, botanik, muhasebe, fizik, zooloji, mantık, ekonomi, tarih, felsefe, ahlak felsefesi, devletler hukuku, Fransızca, Rumca, Ermenice ve Türkçe dersleri verilmekteydi. Öğretmenlerden onbiri Ermeni, onu Amerikalı, dokuzu Rum, biri Rus ve biri İsviçreliydi. . Üç yıl olan hazırlık sınıflarında İngilizce, Türkçe, Ermenice, Rumca yoğun bir şekilde öğretiliyordu. Okul ders dışı etkinlikler açısından da hayli zengindi. Çeşitli müzik ve kültür kulüpleri kurulmuştu. Kolejin 10 bin ciltlik bir kütüphanesi ve 7 binden fazla türü içeren bir botanik/zooloji müzesi vardı.

1890’lı yıllardan itibaren Anadolu’da baş gösteren olaylar Merzifon’daki Kolej’in sonunu hazırladı. 1893 yılında ihtilalci Ermeni örgütün manifestosu okulun duvarına asıldı. Bu olay Bab-ı Ali’nin dikkatini hemen okulun üzerine çekti. Okulda çeşitli küçük çaplı olaylar olduysa da eğitim devam etti. 10 Mayıs 1916’da okul binalarına İttihat ve Terakki Hükümeti’nce el konarak okul askeri bir hastaneye dönüştürüldü. Bunun üzerine okul kapandı. 1 Ekim 1919’da okul 150 öğrenci ile yeniden açıldı. 1920-1921 ders yılında 218 öğrencisi vardı. Öğretim kadrosunda iki de Müslüman Türk öğretmen katılmıştı. 12 Şubat 1921’de Türk öğretmen Zeki Ketani’nin bir suikast sonucu öldürülmesi okulu yeniden karıştırdı. TBMM Hükümetine bağlı birlikler okulda arama yaptılar. Aynı günlerde Ankara’da Yunus Nadi’nin çıkardığı Anadolu’da Yenigün gazetesinde ‘Mektep değil fesat ocağı’ başlığı altında yayınlanan bir yazıda Ankara’nın tutumu açıkca dile getiriliyordu. Yazıda okulda yapılan aramada Pontus çetelerinin pek çok belgesinin ele geçirildiği belirtiliyordu. Bu yazının yayınlanmasından bir hafta önce okulun tüm yabancı öğretmenlerine ülkeyi terk etmeleri iletilmiş, okulun mallarına el konulmuş ve öğrencileri de evlerine gönderilmişti. Aynı yıl okulun Rum öğretim elemanlarından üçü, ayaklanmaya karışmak suçuyla 1921 Ağustos’unda idam edildiler.

Bu olaylardan sonra okul Selanik yakınlarına bir yere taşındı ve oldukça ironik bir biçimde Anadolu Koleji adıyla varlığını hala sürdürmektedir. 



1919 yılında Kız Lisesi olarak açılan okul 1923-1924 öğrenim yılında yeniden kapatılmıştır. Binaları bir süre 8.Kolordu Merkez Komutanlık Binası olarak kullanılmıştır.1950-1962 yılları arasında Kara Astsubay Okulu olarak hizmet vermiştir. 2005 yılında Milli Eğitim Bakanlığına geçen bina 2010 yılından itibaren Merzifon Fen Lisesi olarak işlev görmektedir.

5.2.6 Merkezi Türkiye Misyonu Antep Amerikan Koleji  ve Hastaneleri - Antep



XVIII. yüzyıl başında Gaziantep'e gelen Amerikalı misyonerlerin Gaziantep'e kazandırdığı günümüze kadar ulaşan iki kurumdan biri Amerikan Hastanesi diğeri ise Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesinin kullandığı Kolejtepe'deki Kolej binasıdır. Kolej kampusu, Antep’in batısındaki bir tepe üzerinde 100 dönümlük bir arazide bulunmaktaydı.

Protestan kilisesi eğitime çok önem vermiş, hatta kiliselerden önce okul inşa ettirmiştir. Ilk, orta ve yüksek öğretim birimleri koleje bağlanmaktaydı. Antep’te ilk Protestan Ermeni kilisesi Ocak 1848 yılında Kayacık’ta inşa edilmiştir.


Osmanlı topraklarında Robert Kolej ve Suriye Protestan Koleji’nden sonra kurulmuş üçüncü yüksek okul olan Merkezi Türkiye Koleji (Central Turkey College) 1876 yılında küçük bir binada öğrenime başladı. Yeni kampusundaki binaların temeli 1877’de atıldı ve ertesi yıl bu binalara taşınıldı. Osmanlı Devleti, Merkezi Türkiye Koleji'ni, 1878 yılında İdadiye, 1914 yılında da Mekteb-i âli (üniversite) olarak tanıdı.


1879 yılında Kolej’de 80 öğrenci okuyordu. 1888–1889 ders yılında ise 84 öğrenci vardı. Bu öğrencilerin 30’u Antepli ve geriye kalan 54’ü de bölgedeki 21 değişik yerleşim birimlerindendi. Ayrıca bu öğrencilerin 63’ü Protestan Ermeni, 18’i Grogeryan Ermeni ve 3’ü de Yahudi idi. 1893 yılında okulun toplam mezun sayısı 110 olmuştu. Bunlardan 32’si öğretmenlik görevini yüklenmişlerdir.

Okutulan dersler şunlardı: Dünya Edebiyatı, Retorik (güzel konuşma), Ekonomi Politik, Dünya Tarihi, Uygarlık Tarihi, Kimya, Analitik Kimya, Mineroloji, Coğrafya, Ahlak Felsefesi, Muhasebe, Anatomi, Fizyoloji, Geometri, Cebir, Türkiye Tarihi, Amerikan Tarihi, Türkçe, Yüksek Cebir, Doğa Tarihi, Vokal Müzik, Ermeni Dili ve Edebiyatı, Ermenice ve ingilizce güzel yazı yazma sanatı.


1888-1889 öğrenim yılında 84 öğrencinin 63’ü Protestan Ermeni, 18’i Gregoryan Ermeni ve üçü de Yahudi idi. 1887 yılına kadar Kolej’in Tıp Bölümünden 18 öğrenci mezun olmuştu.  Okulun eğitim dili Türkçe’idi ama özellikle fen derslerinin kitapları İngilizce olduğu için fiilen çift dilli bir eğitim söz konusuydu.

Başlangıçta okulda üç bölüm vardı; Hazırlık bölümü, Fen Bilimleri (Science) bölümü ve Tıp Bölümü. Hazırlık Bölümü iki yıl,  Fen Bilimler ve Tıp Bölümü dört yıllıktı. Hazırlık Bölümünü bitirdikten sonra sınavla girilirdi. Üçüncü ve dördüncü sınıf derslerinin bazıları seçimlikti. 

Hiristiyan, Müslüman ve Yahudilere eğitim vermek için kurulan çokuluslu okulun öğrencilerinin tamamı Ermeni’lerden oluşmaktaydı. 1898–1899 öğretim yılında 4 Müslüman öğrenci koleje kayıt yaptırmıştır. Ancak dönem ortasında hükümet emriyle Müslümanların Hıristiyan okullarına gitmeleri yasaklanmıştır.

Merkezi Türkiye Koleji'nin mali durumu 1880’li yılların ortasından itibaren bozulmaya başladı. Tıp Bölümü 1889 da kapatıldı. Kimi öğrenci ve öğretmenleri, ihtilalci Ermeni örgütleriyle ilişkili olan Okul 1915 yılında kapandı. Merkezi Türkiye Koleji 1924 yılında yeniden açıldı fakat okul 1924 yılında Suriye Halep’e taşınacak ve Anadolu’dan çıkacaktı. Zamanla binalar Amerikan Hastanesi ve Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne dönüştürülmüştür.

Ne misyonerlerin, ne de yerli Hirisitiyan halk ne de ihtilalci Ermeni örgütlerin beklentilerini karşılayamayan ve 1915 yılı olaylarında yıpranan Merkezi Türkiye Koleji’ne Kurtuluş savaşını örgütleyen kadro da olumlu bakmamıştı. 1920 yılında Büyük Millet Meclisinde Erkan-ı Harbiye Reisi Miralay İsmet bey(İnönü) yaptığı konuşmada okulardan ’Ayntab civarında Amerikan mektepleri, kolejleri vardır. Bu Amerikan Kolejleri Fransızların üssülharekesidir (askeri hareketlerin başlangıç noktası)’ diye bahseder.

Merkezi Türkiye Koleji 3 Ekim 1921’de misyonerlerin girişimiyle tekrar açılmıştır. Bu dönemde Kolej 60 öğrenci ile eğitime başlamış ve daha sonra bu sayı artarak 90’ı bulmuştur. Aralık 1921’de Fransız’ların Antep’ten çekilmesiyle Kolej’deki öğrenci sayısı da 40’ın altına düşer. Özellikle Ocak 1922’de Ermeni nüfusunun büyük bir kısmı can güvenlikleri kalmaması nedeniyle Fransa’nın mandası altındaki Suriye’ye göç etmiştir. Antep ve Maraş’tan da Ermenilerin göç etmesiyle Suriye’de Ermeni nüfus 150.000–200.000’e ulaşır. Bu durum Merkezi Türkiye Koleji'nin de Antep’teki sonu olmuştur. Kolej 1924 yılında Antep'ten Halep'e taşınmış ve bu tarihten sonra “Sürgündeki Kolej” (College in Exile) adı ile anılmıştır.



Amerikan Hastanesi kompleksin önemli binalarından birisidir. 1876-1877’da misyonerler Antep’te bir dispanser açmışlardı. Bu kurum, Tıp Bölümü’nün açılışının ilk basamağını oluşturmuştur. Hastane ayrıca, tıp bölümü öğrencileri için bir uygulama hastanesi olarak da görev yapmıştır. 1880 yılında tamamlanmış ve resmi olarak Osmanlı Imparatorluğu Iradesi tarafından 1907 tarihinde tanınmıştır.


Hastane binasının kapısının üzerinde İncil'den alınan "Bütün günahları affeden ve bütün hastalıklara şifa veren Allah'tır" cümlesi yazılmıştır. Bu cümle, Osmanlı döneminde Arap ve Ermeni harfleri ile yazılmıştır. Yapı grubunda yer alan tüm binaların yakın zamanda restorasyonu tamamlanmış ve günümüzde hastane bünyesinde kullanılmaktadır. Kireç taşından yapılan ve iki binadan oluşan hastane şehrin batı ucunda bulunmaktadır. Ana bina yüksek iki katlı olup odalardan, ameliyathane ve hastalar için gerekli araçların bulunduğu bölümlerden oluşmaktaydı. Hastane yapısının, dairesel merdivenle iki kola ayrılarak ulaşılan görkemli bir girişi bulunmaktadır. Kesme taştan yapılan 3 katlı bina, haçvari plan şemalıdır.


 1905’de yapılan Marston Binası iki katlı olup, krem renginde kerpiç taşlardan inşa edilmiş, siyah taş süslemelerden oluşmakta ; Londra’dan Miss Ann Marston’un hibesidir. Bu binada da dispanser, klinik, özel görüşme odası, ameliyathane, öksüzler yurdu ve depolar bulunmaktaydı.

Hastane yapı grubu içinde yer alan diğer yapılar, hastane yapısı gibi kesme taştan ve kemerli pencerelerden oluşan cephe düzenlerine sahiptir. 


Ermeniler, erkekleri kadar kız çocuklarını da eğitmek istemekteydiler. Kızların yüksek eğitim için uzak bölgelere gitmesi sorun olmaktaydı. Kayacık Kilisesinin yakınında bir oda kiralayarak Kız Eğitim Okulu’nu (Girl’s Training School) açmış daha sonra ortaokul seviyesinde eğitim veren bu okulda bir de yatılı bölüm açılmış ve 1886’da hala Gaziantep’te Amerikan Hastanesi içerisinde yer almakta olan binaya taşınmıştır. Okulda dikiş, örgü, nakış işleme, kesim ve terzi işleri de yapılmaktaydı. Pratik elbise dikimi ve ütü dersleri verilmekteydi. Bu okul daha sonraları Hemşire Okulu’nun (Nurses’ Training School) Hastane dahilinde hemşire eğitim okulu olarak 1912 yılında eğitim sürdürmüştür.

5.2.7 Doğu Türkiye Misyonu Fırat Amerikan Koleji Harput – 1878 (Euphrates College)


Harput Ermeni Protestan Kiliseler Birliği 1865 yılında kurulmuştu. 1877 yılına gelindiğinde 22 kilisesi, 1,332 üyesi ve beş bin kişilik cemaati vardı. 83 adet ilkokul açmışlardı. Ayrıca erkek çocukları için yatılı bir okul ve Tokat’tan buraya taşınan İlahiyat okulu vardı. 


Özgün adı Ermenistan Koleji (Armenia College) olan Fırat Koleji (Euphrates College) Harput’ta 1878 yılında ABCFM tarafından kuruldu. Okulun adı Bab-ı Ali’nin itirazı üzerine Fırat Koleji olarak  değiştirildi. Okul ilkokuldan yüksekokula kadar tüm kademeleri içerdiği gibi hem kız hem de erkek öğrencilere eğitim veriyordu. Mezunlarının büyük bölümü çevre okullarda öğretmen olarak görev yapıyordu. Eğitim dili Ermenice idi. Bununla birlikte yüksek okuluna devam edenler kitaplar nedeniyle İngilizce öğrenmek zorundaydı. Okulda aynı zamanda Türkçe de öğretiliyordu. Okulun ilk, orta ve lise kısımları üç yıllık, yüksek bölümü dört yıllıktı. 21 kişik öğrenim kadrosunun, Türkçe öğretmeni hariç hepsi Ermeniydi. Fırat Koleji de diğer okullar gibi paralı bir okuldu. Yüksek kısmında bir öğrencinin bir yıllık yatılı ücreti 6 Osmanlı lirası (26,4 dolar) idi.


Sol üstteki bina Kız Koleji ve Lise. Onun altındaki uzun bina Ana okulu ve Kız ilkokulu.

Yüksek bölümünden ilk mezunlarını 1880 yılında veren okuldan 1911 yılına kadar 317’si erkek, 191’i kız olmak üzere 506 öğrenci mezun olmuştu. Okul asıl olarak Ermenilere yönelik bir okuldu. 1915 olaylarına karışan okul Priceton mezunu müdürü Ernst Riggs’in Osmanlı Hükümeti’nce sınır dışı edilmesinden sonra kırk yılı aşan ömrünü tamamlayarak tarihe karışmıştır.


5.3. Sultani / Lise Muadili Okullar


5.3.1 Merkezi Türkiye Amerikan Kız Koleji Maraş - 1882


Merkezi Türkiye Koleji’ne mekan olarak Antep’in seçilmesinden sonra Maraş’ta bir kız koleji kurulması kararlaştırıldı. Bu kız okulunun amacı Adana, Antep, Maraş, Haçin (Saimbeyli Adana) kentlerindeki orta dereceli okullardan gelen kız öğrencilere yüksek öğrenim imkanı tanımak ve bu arada adı geçen yörelerdeki okulların öğretmen ihtiyacını karşılamaktı.


Solda Akdere’deki Merkezi Türkiye Kız Koleji binası, ortada Misyoner Henry Marden’in evi, sağda Clician Theological Gymnasium.

Merkezi Türkiye Kız Koleji 1882 yılında açıldı. Kadın misyoner heyeti WBM’in ve yerli protestanların maddi destekleriyle kurulmuştu. Öğrenim süresi iki yılı hazırlık olmak üzere altı yıldı. Ama okulun son iki yılı orta öğrenimin üzerinde sayılabilecek bir seviyedeydi. Osmanlı Maarif Nezareti bu okuldan mezun olanların öğretmen olabilmesini onaylamıştı.

1890’lı yıllarda okulda Türkçe, Ermenice, İngilizce, Doğa Bilimleri, Fizyoloji, Cebir, Psikiyatri, Genel Tarih, Dinler Tarihi, İngiliz Edebiyatı, Fizyoloji, Ev ekonomisi gibi dersler okutuluyordu. I.Dünya savaşınının başladığı 1914 yılında 140 öğrencisi olan okul izleyen yılların kargaşası içerisinde kapandı.

5.3.2 Aziz Pavlos’un Enstitüsü Tarsus – 1888 (Tarsus Amerikan Koleji)



Aziz Pavlus’un (St. Paul) Tarsus’da doğduğu rivayet olunur. 1885 yılında Kudüs’e hacı olmaya giderken Tarsus’a uğrayan New York’lu iş adamı Albay Elliott Fitch Shepard bu kasabayı çok sevmiş ve kendisini  burada bir okul ama fikrine kaptırmıştı. Albayın bu fikrine BFMPC misyonerlik teşkilatı destek verince faaliyete girişildi. 22 Kasım 1888’de Aziz Pavlos Enstitüsü Tarsus’ta 17 öğrenci ile öğrenime başladı. 1893 yılında Albay Shepard ölünce mirasından 100,000 $ okula bağış olarak kaldı. Aynı yıl okul ABCFM’in kontrolüne girdi.

1885-1886 ders yılında 80 öğrencisinin 65’i Ermeni, 14’ü Rum, 1’i de Amerika’lı idi. 1897 yılında okulun bastırdığı bir broşürden öğrenim süresinin dört yılı hazırlık olmak üzere sekiz yıl olduğu anlaşılıyor. 1902-1903 öğrenim yılında 204 öğrenci eğitim görüyordu. Bunların %75’i Ermeni, %18’i Rum idi.

Aziz Pavlos Enstitüsü Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra yeni devletin milli eğitim sistemiyle bütünleşerek Tarsus Amerkan Koleji adıyla varlığını günümüze kadar sürdürdü. 


5.3.3 İzmir American Colegiate Institute - Amerikan Kız Koleji (ACI)




İzmir Kız okulu 1878 tarihinde Amerikalı misyonerler tarafından Basmane semtinde, Kintergarten binasında kuruldu.  Öğrenci sayısının artması üzerine 1913’te şehrin  dışında, Göztepe’de yedi dönümlük bir bahçede yeni kampüs inşa edidi. 1900’lerin başından itibaren okul  “American Collegiate Institute” unvanı ile anılmaya başlandı.  


1920’lerde Milli Eğitim Bakanlığı, tüm yabancı ilkokulları kapatır. O zamandan sonra ACI, kız öğrencilere hizmet veren bir ortaöğretim (hazırlık, orta ve lise) kurumu olarak eğitime devam eder. Lise Bölümü 1953 yılında dört yıllık bir programa sahip olur.


5.3.4 Sivas Amerikan Koleji




5.3.5 Talas Amerikan Koleji




ABD'li misyonerler tarafından 1871'de Kayseri'nin Talas kasabasında açılmış olan okuldur. Birinci Dünya Savaşı sonuna kadar orta dereceli yatılı misyoner okulu olarak faaliyet göstermiştir. Önce yalnız erkek okulu iken 1906'da yeni binalar yapılması suretiyle erkek ve kız okulu olarak faaliyetine devam etmiştir. Lozan Antlaşmasıyla birçok Amerikan okulları kapanmış olmasına rağmen Talas Amerikan Okulu, ABD'li eğitimciler idaresinde İngilizce takviyeli yatılı erkek ortaokul olarak eğitimine devam etmiş ancak misyoner statüsü kaldırılmıştır.




Okul 86 yıl hizmet verdikten sonra 1968'de kapatılmıştır. Okul binası 1976'dan itibaren Kayseri ili Gençlik ve Spor Müdürlüğü tarafından kullanılmıştır. Daha önce sırayla kız okulu, hastane ve yatakhane olarak yararlanılan 'Konak' adı ile bilinen binalar grubu ise 1978'de Erciyes Üniversitesi'ne devredilmiştir.



6. SONUÇ


Osmanlı İmparatorluğunda Amerkan varlığının oluşup gelişmesi 19. yüzyıla özgü bir olaydır.  Örgütlü bir yabancı güç Osmanlı mülkünde faaliyet göstermiştir. Emperyalist bir güç olarak, dünya sahnesine biraz gecikmeyle çıkan ABD Asya, Afrika, Latin Amerika ve Orta Doğu gibi dünyanın değişik bölgelerine nüfuz ederken misyonerlik sisteminden etkin bir şekilde yararlanmıştır.

Misyonerler Osmanlı topraklarına 1820’lerin başlarında gelerek önce Kudüs ve Beyrut’ta işe başladılar. Daha sonra zamanla İstanbul, İzmir ve diğer Anadolu şehirlerine yayıldılar. İlk başlangıç yıllarından 1860’lara kadar en önemli hedefleri sözde “günahkar”a ve “dinsiz”e, önce “gerçek”i tanıtmak, sonra öğretmek ve en sonunda da kabul ettirmekti.

1850’ler Amerikan Protestan Misyonu için büyük faaliyetlerle geçen yıllar oldu. 1846’da kurulan Evangelist Ermeni kiliselerine ek olarak, bu yıllarda yenileri eklendi. 1848’de Antep’te faaliyete geçtiler. Merzifon 1842 yılında yeni bir istasyon merkezi olarak kuruldu ve 1855 yılına gelindiğinde artık misyonerler Anadolu’nun içlerinde kendilerine yaşam sahaları kurabilecekleri yeni yerler buldular. Diyarbakır(1851), Arabgir(1853), Tokat(1853), Kayseri(1854), Harput(1855), Sivas(1855), Maraş(1855), Halep(1855), İznik(1856), Urfa(1856), Bitlis(1858), Mardin(1858), Eski Hisar(1859) Anadolu’da misyon için yerleşilen merkezlerden bazıları oldular. Amerikan ABCFM, Osmanlı Anadolu’sunda edindiği bu genişlemesini 1856 ve 1869 yıllarında olan yönetmeliğindeki değişikliklerle Batı, Merkezi ve Doğu Türkiye Misyonları adıyla üç ana faaliyet alanında topladı. Böylece ABCFM, 1870’ler ve sonraki yıllarda Ermeniler arasında faaliyetlerini hızlandırmak için tüm alt yapısını kurmuş oldu.

Misyonerlik sisteminin Amerikan emperyalist yayılmasına en büyük katkısı, diplomatik ve ekonomik ilişkisinin kısıtlı olduğu bir dönemde, tanıma ve tanıtma konusunda olmuştur. Tanımak nüfuz edebilmek için, tanıtmak ise bu nüfus edişi haklı kılmak için zorunluydu.  Tanımak için halkın arasında 40, 50 yıl yaşamak, yöredeki 2-3 dili konuşabilmek, Anadolu yaylalarında at üzerinde 100 bin km den fazla yol kat etmeyi bir ömre sığdırabilmek gerekliydi. Osmanlı aydınlarının Anadolu’yu tanımasının ancak 20. yüzyılın ilk çeyreğinde gerçekleştiği düşünülürse Amerikalı misyonerlerin bu işi daha önceden ve daha iyi yaptığı anlaşılır.

Misyonerlerin en kalıcı etkileri, Amerikalıların kafalarında, bulundukları ülkelere ve halklara ilişkin iyi yada kötü bir imaj yaratma konusunda ortaya çıkmıştır. ABD’deki Türk imajının yaratıcısı büyük ölçüde misyonerlerdir.

Görünürdeki amacı dinsel, gözlerden saklanan amacı ise ekonomik, siyasal, kültürel özellikler ortaya koyan misyoner faaliyetleri matbaa, hastane, okul gibi modern kurumlar ekseninde yürüyordu. Basım ve yayın alanında, Osmanlı toplumu gibi yazılı kültürü bir hayli az gelişmiş olan bir toplumda 19. yüzyıl sonuna kadar 600 milyon sayfa baskı yapılmış olması azımsanamaz. Ne var ki çok amaçlı olan bu yayın faaliyetlerinden günümüze  kalanlar ise sadece Kutsal Kitap çevirileriyle, iki sözlüktür.

Misyonerler yaşadıkları bölgelerde daha önce bilinmeyen yenilikleri de bölge insanına tanıttılar. 1827 yılında patatesi, 1854’de dikiş makinasını, 1856’da fotoğraf makinasını, 1865’te gazyağı lambası gibi o zamanlar sadece Batı’da bilinen ve kullanılan yenilikleri bölge insanlarıyla paylaştılar. Misyonerler bütün bu yenilikleri, din, eğitim, sağlık ve matbaa çalışmalarıyla zamanla kendilerine bir yaşam alanı kurarak “Amerikan kültürü” ve “yaşam tarzını” bölgeye tanıtmakla kalmadılar, aynı zamanda bu yaşam tarzını bölge insanına da yaydılar.

1900 yılında yalnızca Anadolu’da (İstanbul dahil) 400’ü aşkın okulda (ilkokullar dahil) 17,500 dolayında öğrencinin okuyor olması küçümsenecek bir olgu değildir. 1913-1914 öğrenim yılında Osmanlı İmparatorluğunda Sultaniye(lise) ve İdadilerin(ortaokul) sayısı 69, buralarda okuyan öğrenci sayısı ise 6,800 civarındadır. Orta ve lise düzeyinde Amerikan misyoner okullarında okuyan öğrenci sayısı da bu rakamın yarısı düzeyindedir.  Misyonerler orta öğrenimin %50’sini tek başlarına üstlenmişlerdi.

Amerikan misyoner okulları tüm dinsel kılıflarına rağmen pozitivist ve liberal bir eğitim veriyordu. Bu okullarda İngilizce, Türkçe ve Ermeni’ye önem veriliyordu. Yörenin sosya ekonomik özelliklerine göre gereksinime dönük eğitim veriliyordu. İstanbul ve İzmir gibi yerlerde dil, kültür ve ticaret dersleri önem kazanırken, Merzifon’da iş eğitimi öne çıkarılıyordu. Ayrıca Amerikalı misyonerler kız çocuklarının eğitimi konusunda özen gösterip öncülük yapıyorlardı.

I.Dünya Savaşı sonrasında Amerikan mandasına talip olan bir grup insanın böyle düşünmesinde hiç kuşkusuz ki Amerikan okullarının rolü ve payı büyüktü.



Referanslar


(Kendi Belgeleriyle Anadolu’daki Amerika – Dr.Uygur Kocabaşoğlu)

(İstanbul’da Bir Cemaatin Doğuşu William GoodelI ve Amerikan Protestan Misyonu – Cemal Yetkiner)

(American Board Of Commissioners For Foreign Missions (ABCFM) and ‘Nominal Christians’ Elias Riggs (1810-1901) and American Misisionary Activities In The Ottoman Empire) -  Mehmet Ali Doğan)





3 comments:

  1. Guzel bir calisma. Tebrik ederim

    ReplyDelete
  2. Merhaba, yazılarınızdan bir hekim arkadaşım sayesinde haberdar oldum. Büyük emek... Ve çok yararlı.
    Teşekkür ederim. Dr. Adnan Yüce / ANKARA
    yuceadnan@gmail.com

    ReplyDelete
  3. Kaleminize ve yüreğinize sağlık
    Bu yazınızı tesadufen okudum aslında fetönun bu topraklara 1820 lerde ayak bastiginin resmi belgesi olarak arsivlenecek bir calisma sadece isimler değişmiş ama arkasındaki güç aynı amerika
    ilginc olan 1820 de ilk başlangıç 1923 ilk başarı 2023 merak konusu
    Zaten tarih tekerrür degilmi her 100 yılda bir değişim

    ReplyDelete