Demokrasi ve futbol günümüzde toplum
içerisinde en çok konuşulan konulardan belki de ikisi. Futbolun kuralları 1863
yılında, modern demokrasinin kuralları 1788 yılında ABD anayasa’sının kabulu ile
belirlenmiş. Üzerlerinden 150-200 yılı aşan bir süre geçmiş olmasına rağmen
hala ikiside evrimini tamamlayamamışlar. Belki de insanın doğası gereği
evrilmeye hep devam edecekler. Siyasette konu açılınca daha demokrasimiz genç
diyoruz, peki ya futbolumuz, o erginliğine ulaştı mı? Futbol bir sistem ve
dizilişler bütünü. Bu yazıda dünya kupaları tarihi boyunca Futbol
sistematiğinin nasıl evrildiğini inceleyeceğiz.
Futbolda sistem, teknik adamın
futbola bakış açısını, mentalitesini ve felsefesini uygulamaya yarayan,
kullanabileceği tüm taktik araçları, oyun anlayışı ve felsefesi doğrultusunda,
en etkin bir şekilde kullanımına olanak veren ve çeşitli taktik varyasyonlardan
oluşan bir değerler bütünüdür. Sistem sonuca giden ana yoldur, diziliş ise bu
yolun üzerinde takımı amaca ulaştırmaya yarayan taşıttır.
Her sistem arkasında bir strateji
gerektirir. Bu strateji de kulübün kültürüne, hedeflerine, taraftarların
beklentilerine göre belirlenir. Futbol kulübünün vizyonu, uygulanacak strateji
ve sistemi oluşturur. Örneğin Galatasaray’ın vizyonu 1905 de kuruluşunda ‘Türk
olmayan takımları yenmek‘ olarak belirlenmiştir. Misyonu yurtdışında başarıdır.
Futbol dizilişi, belirlenmiş bir
oyun düzeni ve uygulanacak strateji içinde, oyuncuların sahaya yerleşmesidir. Diziliş,
takımın hedefe ulaşmada uygulayacağı taktik varyasyonların, hangi oyuncular
tarafından, hangi mevkide ve ne şekilde uygulanacağının belirlenmesi ve oyun
disiplinin maç boyunca sürdürülebilmesi için önemlidir. Diziliş, oyun
stratejisinin başarıya ulaştırılmasında bir araçtır. Amaç ise oyun stratejisinin
taktiksel uygulamalarla sahaya yansıtarak maçın kazanılmasıdır.
- 1863 yılında İngiltere’de Rugby ile Futbolun yollarının ayrılması ve Futbol Federasyonu’nun kurulmasıyla, futbolun ilk kuralları yerleşmeye başladı.
- 1863’de topun ilerisinde olan tüm oyuncular ofsayt olarak değerlendiriliyordu. 1866 yılında bu kural “kale ve top arasında 3 rakip oyuncu varsa oyuncular ofsayt sayılmaz” olarak değiştirildi. 1925 de bu sayı ikiye indirildi.
- 1863’de Kale yüksekliği 5 metreden 1.80 metreye indirildi, şimdi 2.44 metre.
- 1869 yılında kale atışı kuralı kondu.
- 1870’de oyuncu sayısı 11 ile sınırlandı.
- 1871’de topu elle tutma hakkı sadece kalecilere verildi.
- 1872’de korner kuralı kabul edildi.
- 1875’de kalelerin devreler itibariyle değiştirilmesi kuralı konuldu.
- 1883’te taç atışları el ile atılmaya başlandı.
- 1891’de penaltı vuruşu getirildi.
- 1992’de kaleciye geriye pas yasaklandı.
Kalecinin sabit olmadığı ilk dönem fultbolunda 9 kişi ile hücum iki kişiyle savunma yapılıyordu Sabit kaleci yoktu ceza sahasında herkez topu elle tutabiliyordu. 1870 yılında oyuncu sayısı 11 ile sınırlandı. Oyun sahası boyutları değiştirildi, topu elle oynama yasaklandı, takımlarda sabit bir kaleci uygulaması getirildi.
2-8
dizilişinin ardından İngiltere’de takımlar 1-2-7 oynamaya başladılar. Bu oyun
düzeni İngiltere’de 1870’lerin en popüler düzeniydi. Takımlar bir merkez
savunma, iki halfbek ve yedi forvet ile oynuyordu. 1872 yılında
İngilizler İskoçlar ile milli takım düzeyinde karşılaştığında İngilizler 1-2-7,
İskoçlar (Queen’s Park Rangers milli
takım olarak çıkmıştı) 2-2-6 düzeninde oynuyordu.
Bu dönemde oyuncular paslaşmadan,
çalım ile dripling yaparak gol atmayı hedefliyorlardı. Yani topu kapan kaleye
gidiyordu. O dönem hedef savunma yapmak değil gol atmaktı. Bundan dolayı
ileride daha fazla oyuncu görev yapıyordu. Top ileriye uzun top atışıyla
iletiliyor forvetler dripling ile gol arıyordu.
Zaman içerisinde oyunlar geliştikçe,
aynen basketbol da olduğu gibi, savunma önem kazanacak ve hatta hücumun önüne
geçecekti.. Aslında futbol ile basketbolun gelişimine bakarsak benzer yanlar
görürüz. Her iki sporda da zaman içerisinde hücum yerine savunmanın, teknik ve
yetenek yerine fiziksel gücün daha fazla önem kazandığını görüyoruz. Taktikte
yenilikler bulmakta zorlanan koçlar zamanla sporcuları fiziksel olarak
geliştirme yoluna gittiler. Oyunlar güç savaşına dönüştü.
Oyun düzenindeki ilk değişiklik İskoç’lardan geldi.
1872 yılında İngiltere Federasyon kupasında Queens Park takımı (1867 da
kurulmuş şimdi amatör olarak mücadele eden ilk İskoç Takımı) İngiliz Wanderers
(1859) ile eşleşti. İskoç’lar, fizik güç açısından İngiliz’lere göre
dezavantajlı olduklarını gördüler. Sorunu çözmek için adaleleri yerine
beyinlerine güvenmeleri gereğini anladılar ve pas önem kazandı. Bu döneme kadar oyunlarda pasa önem
verilmiyordu. İngiltere ile 1872 yılında yaptıkları maça 2-2-6 (stoper-orta saha-hücum)
düzeni ile çıktılar. Ardından İngiliz’lerde
paslı futbol oynamaya başladılar.
Futbol taktiklerinden bir sonraki değişim yaklaşık elli yıldan fazla sürecek olan piramit taktiğiydi. Taktik diziliş tahta üzerinde üçgene benzediği için bu ad verilmişti. İskoçların 2-2-6 düzeni futbolu kaos dan kurtarmıştı ama gene de hücum alanı fazla kalabalık ve her oyuncu için yeterli boş alan yoktu.
1878 yılında
Galler kupa finalinde Druids-Wrexham maçını Wrexham 1-0 kazanarak kupayı
kazandı. Wrexham hücumdan bir kişiyi
orta sahanın göbeğine çekerek 2-3-5 düzenini oluşturdu. Böylece merkez orta saha
oyuncusu savunma ile hücumu birleştiren takımın en önemli oyuncusu haline
geldi. Merkez orta sahanın oluşturulmasıyla orta sahadaki diğer iki oyuncu
kanatlara doğru biraz da açıldı ve rakibin kanat hücumcularını karşılamaya
başladı. Savunmadaki iki kişi de rakip sağiç, soliç ile santrafora
fokuslandı.
İngiltere’de 1880 den sonra İskoç oyuncuların,
İngiliz takımlarında oynamaya başlamasıyla uzun top ve dripling yerine pas
oyunu yaygınlaştı. Pas oyunu geliştikçe hücumcularının da rolleri değişti. Dış
kanat hücumcuları merkezdeki hücum oyuncularına kanat ortalarıyla pozisyon
hazırlayan oyunculara dönüştü. Sağiç ve soliç oyuncular daha yaratıcı olmaya,
dripling yeteneklerini artırmaya başladılar. Araya top atarak santraforu
beslemeye başladılar. Piramit oyun düzeni bireysel oyun yerine takım oyununa
dayalı ilk formasyon kabul edilir.
1889 yılında Preston North End takımı 2-3-5 düzeniyle İngiltere lig ve FA Cup
şampiyonu olarak ingiliz futbol
tarihinin ilk dublesini yaptı. Tüm
sezonu mağlup olmadan kapaması takıma Yenilmezler ünvanı kazandırdı ve çok
geçmeden İngiltere’deki diğer takımlarda bu oyun düzenini kabul ettiler.
İskoç’ların geliştirdiği pas oyunu
hala, iki hareketsiz oyuncu arasında, al ver şeklindeydi. Oyun içerisinde
hareketli üçgenler oluşturarak, üç oyuncu arasında paslaşma, ilk kez Sunderland
tarafından uygulandı. 1920 Dünya
kupasına damgasını vuran Uruguay takımı, paslaşmaya orta sahanın sağında ve
solundaki oyuncuları da katarak, oyunu zenginleştirdi. Piramit oyun düzeni 1925
yılında ofsayt kuralı değiştirilinceye kadar İngiliz futbolunu domine eden
düzen olarak kaldı. Avusturya ve Uruguay 1950’li yıllarda bile hala bu düzende
oynuyordu.
20. yüzyılın
başlarının en akıllı futbol taktiklerinden birisi ofsayta düşürme taktiğidir. O zamanki kurallara göre gol
olabilmesi için hücum oyuncusu ile kale çizgisi arasında üç oyuncu olması
gerekiyordu (bugünkü kurallara göre iki oyuncu). Piramit sisteminde geride
kaleci ve iki savunmacı olduğundan
ofsayt tuzağını işletmek çok kolay oluyordu. Bu tuzağı ilk uygulayan
Notts County olmuştu. Ofsayt tuzağının
piri ise Newcastle takımı idi. Futbol oyununun kilitlendiğini gören, Futbol
Birliği 1925 yılında bugün uyguladığımız ofsayt kuralına geçiş yaptı. Savunmaların ofsayt kuralını işletmesi zorlaşmıştı.
Yeni ofsayt
kural değişikliğiyle goller patladı. Gol kralları, İngiltere’de 1926-1927 ve
1927-1928 sezonlarında 59-60 gol attılar. Futbol Birliği’nin yeni kuralı kilitlenen
oyun açmıştı fakat Koç’ların da buna bir karşılık vermesi gerekiyordu. Cevap Arsenal Koçu Herbert Chapman ile oyuncu antrenör Charlie Buchan dan geldi. İkili 1925 de Arsenal’e gelince yeni
ofsayt kuralının yarattığı avantajı yok etmek için orta sahanın merkezinde
oynayan oyuncuyu savunmanın merkezine çektiler, böylece savunma üçlenmiş oldu.
Orta sahanın merkezinde oluşan boşluğu da hücumdan bir iç oyuncusunu çekerek doldurdular.
Böylece WM sistemi ortaya çıktı.
1930 Dünya kupası Uruguay’da yapıldı. Finalde Uruguay
Arjantin’i 4-2 yenerek şampiyon oldu. Şampiyonalarda üçüncülük dördüncülük
maçları 1934 şampiyonasıyla birlikte yapıldığından yarı finalde elenen
Yugoslavya ve ABD takımları birlikte üçüncü kabul edildi. Tüm maçlar Uruguay
başkenti Montevideo, maçların çoğu turnuva için inşa edilen Estadio Centenario
stadında oynandı. Bu turnuva, şampiyona öncesi grup elemeleri yapılmayan tek
turnuvadır. Arzu eden ülkeler turnuvaya katıldılar. Avrupa’dan uzaklık
nedeniyle sadece Fransa, Romanya ve Belçika vardı. Uruguay takımından Osé Nasazzi en iyi oyuncu seçildi.
1930 larda WM sistemi oturmuştu.
Merkez stoper rakip satraforu karşılıyor, sağ ve sol bekler rakip sağ ve sol
açıkları savunuyordu. Rakibin sağ ve sol içleri ise orta saha oyuncularıyla
baskı altına alınıyordu. Bu sistemin
W’si hücumu sembolize ediyordu. M’si ise savunmayı. WM, şuursuz biçimde hücum
etmeye dayalı eski sistemin panzehiriydi. Bu sistemde, hücum ve savunmaya W ve
M harflerinin uç noktalarının sayısı kadar oyuncu ayrılıyordu Yani beş oyuncu
hücuma, beş oyuncu da savunmaya. (3-2-2-3.) Bu öylesine katı bir sistemdi ki ne
savunma oynayan oyuncular santra çizgisini geçiyordu, ne de hücum oynayan
futbolcular geriye dönüyordu.
Kıta Avrupa’sında ofsayt kuralındaki değişikliğin
anlaşılması epey zaman aldı. İngiliz kulüpleri Chapman’ın düzenini izlerken
Avrupa geleneksel piramit oyun düzeninde ısrar etti.
Avusturya’lı Hugo Meisl ile Jimmy Hogan, Avusturya ve Macaristan’da çalışmış, II.Dünya savaşı öncesinin önemli futbol akıllarındandı. Meisl 2-3-5 formasyonundan merkez forveti biraz daha orta sahaya doğru çekti. İskoçya’yı Viyana’da 5-0 yenince oyun düzeni büyük sükse yaptı. Yerden kısa pasa dayalı, hareketli oyun düzeni, Danubian fırıldağı ismini aldı ve komşu ülkeler tarafından da hemen kabul gördü. Avusturya, Çekoslovakya, Macaristan bu düzenle 1934 Dünya kupasında çeyrek final oynadılar. Böylece bu oyun düzeni de kendi adını tescillemiş oldu. Bu oyun düzeni doruğa 1934 Dünya kupasında Avusturya dünya üçüncüsü olduğunda ulaştı. Oynanan futbola adını veren Danubian adı, bahsedilen ülkelerden geçen, bizim Tuna diye bildiğimiz, Danubian ırmağından gelir.
Avusturya’lı Hugo Meisl ile Jimmy Hogan, Avusturya ve Macaristan’da çalışmış, II.Dünya savaşı öncesinin önemli futbol akıllarındandı. Meisl 2-3-5 formasyonundan merkez forveti biraz daha orta sahaya doğru çekti. İskoçya’yı Viyana’da 5-0 yenince oyun düzeni büyük sükse yaptı. Yerden kısa pasa dayalı, hareketli oyun düzeni, Danubian fırıldağı ismini aldı ve komşu ülkeler tarafından da hemen kabul gördü. Avusturya, Çekoslovakya, Macaristan bu düzenle 1934 Dünya kupasında çeyrek final oynadılar. Böylece bu oyun düzeni de kendi adını tescillemiş oldu. Bu oyun düzeni doruğa 1934 Dünya kupasında Avusturya dünya üçüncüsü olduğunda ulaştı. Oynanan futbola adını veren Danubian adı, bahsedilen ülkelerden geçen, bizim Tuna diye bildiğimiz, Danubian ırmağından gelir.
Il Metodo İtalyanca metod demek. Il Metodu dizilişi,
1930 İtalya milli takım direktörü Vittorio Pozzo’nun forvetten iki kişiyi
biraz geriye çekerek oluşturduğu, Danubian Okulu düzeninin bir varyasyonuydu. Pozzo gençliğinde
Manchester’da bulunmuş ve ülke futbolundan etkilenmişti. Ada’da 3-2-2-3 oynanırken Avrupa’da sistem genellikle 2-3-5 e dayalıydı. Pozzo orta saha daki oyuncularının savunma gücünü artırmak için hücumdaki sağ ve sol içleri biraz daha orta sahaya çekti.
Manchester’da bulunmuş ve ülke futbolundan etkilenmişti. Ada’da 3-2-2-3 oynanırken Avrupa’da sistem genellikle 2-3-5 e dayalıydı. Pozzo orta saha daki oyuncularının savunma gücünü artırmak için hücumdaki sağ ve sol içleri biraz daha orta sahaya çekti.
Yeni düzen 2-3-2-3 olmuştu. WM yerini WW e bırakmıştı. Böylece kuvvetli bir takım savunması oluşturarak 1934 ve 1938 Dünya kupalarını İtalya’ya kazandırdı. Piramit düzeninde olduğu gibi bu düzende de santrahaf (merkez orta saha) sağiç ve soliçlerle birlikte takımı savunmadan hücuma geçiren kişiydi. Hücum uzun atılan toplarla ve kontra atakla yapılıyordu.
İtalya’da organize edilen turnuva’da 2-3-2-3
oynayan İtalya finalde Çekoslovak’yayı 2-1 yenerek şampiyon oldu. İlk kez
düzenlenen üçüncülük dördüncülük maçında Avusturya’yı 3-2 yenen Almanya üçüncü
oldu. İtalya takımından Giuseppe Meazza en
iyi oyuncu seçildi.
İsviçre’li
sporcular diğer Avrupa’lı oyuncular kadar yetenekli, İngiliz’ler kadar da güçlü
değildiler. Rakip ülkelerin uyguladığı WM ve Danubian okulu düzenleriyle başa
çıkabilmeleri için bir taktik geliştirmeliydiler.
Yeni bir fikirle İsviçre deki Servette takımına oyuncu-menejer olarak gelen Karl Rappan aslında Avusturya’lıydı. Servette takımında, Fransızca’da kilit anlamına gelen, Verrou diye, geleneksel piramid ve WM sistemlerine dayalı yeni bir sistem geliştirdi. (İngiltere’de yeni sisteme sürgü denildi). Bu düzende savunma oyuncuları birbirlerinin arkasında oynuyor dolayısıyla biri rakiple uğraşırken diğeri oyuncu serbest kalıyordu. Bu libero yada verrou düzeninin futbolla tanıştığı ilk evreydi. Zaman içerisinde daha da gelişecekti. Bu sistem ile İsviçre 1938 Dünya kupasından İngiltere ve Almanya’yı eledi. Bu oyunun zorluğu savunma ile forvetin arasının açılmasıydı. Sağ ve sol orta sahalar saha kenara gelmiş ortada büyük bir boşluk oluşmuştu..
Yeni bir fikirle İsviçre deki Servette takımına oyuncu-menejer olarak gelen Karl Rappan aslında Avusturya’lıydı. Servette takımında, Fransızca’da kilit anlamına gelen, Verrou diye, geleneksel piramid ve WM sistemlerine dayalı yeni bir sistem geliştirdi. (İngiltere’de yeni sisteme sürgü denildi). Bu düzende savunma oyuncuları birbirlerinin arkasında oynuyor dolayısıyla biri rakiple uğraşırken diğeri oyuncu serbest kalıyordu. Bu libero yada verrou düzeninin futbolla tanıştığı ilk evreydi. Zaman içerisinde daha da gelişecekti. Bu sistem ile İsviçre 1938 Dünya kupasından İngiltere ve Almanya’yı eledi. Bu oyunun zorluğu savunma ile forvetin arasının açılmasıydı. Sağ ve sol orta sahalar saha kenara gelmiş ortada büyük bir boşluk oluşmuştu..
Bu turnuvada
İtalya’nın 1934 zaferinden koç Vittorio
Pozzo ile birlikte üç oyuncu kalmıştı. Bunlar İki orta saha oyuncusu Giuseppe
Meazza ve Giovanni Ferrari, ile golcü Silvio Piola idi. Savaş başlamak üzereydi.
Almanya’nın Avusturya’yı işgali nedeniyle Avusturya turnuvaya katılmadı.
Avusturya oyuncularının bazıları Alman milli takımına alınmıştı. Bu nedenle 16
takım yerine turnuva 15 takım ile başladı. O yıllarda faşizm ile yönetilen
İtalya ve Almanya’ya turnuva sırasında seyirciler tarafından antifaşist gösteriler
yapıldı.
1942 ve 1948 yılı turnuvaları II.Dünya savaşı nedeniyle yapılamadı.